6 Şubat’ta meydana gelen iki büyük depremin ardından Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Zillihan köyündeki besici Sadık Sarı, “Depremde bu hayvanlarımız telef oldu. Eksi 22 derece soğukta sacın içinde hayvanlar ölür mecburen, bakamadık yani soğuktan. Cenazemize mi gidelim, çocuklarla mı uğraşalım. Zaten 4 gün kimse buraya ulaşamadı yollardan dolayı, 3 hafta sonra İlçe Tarımdan bir görevli arkadaş göndermişler hasar tespitine, beni de suçladı, sen resim çekmedin, delil yok elinde.’ Ya diyorum ki, ‘benim dört tane cenazeyi peş peşe gömdük. Eksi derecede gece saat 11’e kadar. Ondan sonra 3 tane cenazemiz daha geldi. Ben bunu nasıl saklayabilirdim 3 hafta?” dedi.

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Zillihan köyündeki besici Sadık Sarı, 6 Şubat depremlerinin ardından hayatını kaybeden yakınlarını kendi imkanlarıyla defnettiklerini söyledi. Besici Sarı, eksi 22 derecede hayvanlarının da soğuktan donarak öldüğünü belirtti. Sarı şunları söyledi:

Ben Sadık Sarı, depremde bu hayvanlarımız telef oldu. Cenazelerimiz vardı. Zaten 4 gün kimse buraya ulaşamadı yollardan dolayı, yol kapalıydı, müdahale yoktu. 3 hafta sonra İlçe Tarımdan bir görevli arkadaş göndermişler hasar tespitine, adam bana diyor ki, ‘hani bu hayvanların leşleri, delil yok elinde’ diyor. Ya diyorum ki, ‘benim dört tane cenazeyi peş peşe gömdük. Eksi derecede gece saat 11’e kadar. Ondan sonra 3 tane cenazemiz daha geldi. Adam bana diyor ki, ‘sen illa hani bu hayvanlar’ dedim ki, ‘ben bunu dolapta mı saklayaydım, cenazemle mi uğraşayım, çocuklarla mı uğraşayım, kalan hayvanla mı uğraşayım, ben bunu nasıl saklayabilirdim 3 hafta?’ Daha önce bizim mevcut İlçe Tarım Müdürü’müz geldi, tespit yaptı. Ona da aynısını söylüyor, ‘sen madem geldin hani resim nerede’ Zaten bir hafta burada ulaşım yok, şebeke yok, telefon yok, elektrik yok, su yok. Biz can derdine mi düşelim, bu leşleri mi saklayalım? Adam bana aynı bunu söyledi. Çekip gitti. ‘Biz istişare edeceğiz, daha gidip görüşeceğiz’ Tamam da görüş, ahırım yıkılmış çadır vermiyorsun, hayvanın yemi bitmiş bana 300 baş hayvana 4 tane yem verdi, bir tane branda verdi. Ben bunu ne yapayım? Branda da burada, samanın üstüne çektim. Orayı tahliye ettim, hayvanların bir kısmını oraya almak için, görüyorsunuz. Bak sacların altında hayvanlar bekliyor. Gece ahırın içi eksi 8 dereceye çıkıyordu. Termometre de koymuşum ahıra, adam buna rağmen hiçbir şey yapmadan çekti gitti. Beni de suçladı; ‘Sen resim çekmedin, delil yok elinde’ diye…

EKSİ 22 DERECE SOĞUKTA SACIN İÇİNDE HAYVANLAR ÖLÜR, BAKAMADIK YANİ SOĞUKTAN”

Görüyorsunuz bak, bunlar 1 haftalıktır. Bunların belki 3 katını da biz attık, köpekler yedi. Ben bunu ne saklayayım artık? Buyurun, bak bu 3 günlük bir şeydir. En büyüğü şudur. Bu da 1 hafta 10 günlüktür. 2 günlük kuzu, 3 günlük kuzu tam doğum sırasında bu deprem oldu. Eksi 22 derece soğukta sacın içinde hayvanlar ölür mecburen, bakamadık yani soğuktan. Cenazemize mi gidelim, çocuklarla mı uğraşalım.

“İNSANLAR 5 GÜN BURADA BİR BARDAK SUYA HASRET KALDI”

4 kişi bizim yakındı. 7 kişiydi bizim köyde, kendimiz gömdük. İnan ki, cenaze başına en az 1 kişi düştü. Çünkü insanlar da yok. Herkes sağda solda, perişan, kimsenin kimseden haberi yok. Ben de burada sabit olduğum için gördüm. Başka şansımız yoktu. Yol yoktu, biz burada ancak beşinci gün devletin makinesini gördük. Devletin de değil daha doğrusu hayırseverlerindi, hayırseverler bize yardımcı oldu. Halk birbirine yardım etti. Kendi imkanlarımızla biz traktöre arkaya bir bıçak taktık. Bu yolu açık tuttuk. Başka bir şey yoktu. Ne kepçe geldi ne greyderi geldi, hiçbir şey gelmedi. Biz burada 5 gün su falan görmedik. Çeşmelerden çamur akıyordu, musluklarda… İnsanlar 5 gün burada bir bardak suya hasret kaldı. Su da yok. Daha sonra sağ olsun işte halk yiyeceğimizi de gönderdi, suyu da gönderdi. Halk bunu yaptı.”