6 Şubat depreminde Malatya Erkenek’te yaşayan kız kardeşi ve eniştesini kaybeden Faruk Mucan, “Devlet ilk gün oradaydı, ama hükümet yoktu. Devlet dediğimiz kim? Halk oradaydı. Asker geldi, ama makine yoktu. Hükümet nedir? Hükümetin kurumları. Belediye başkanı kendi ekibi ile kaymakamı olsun, valilik olsun, AFAD olsun bunların hiçbiri yoktu. Bunun nedeni de liyakatsiz insanların, işi bilmeyen, ehil olmayan insanların torpille, adamcılıkla kurumların başına getirilip, bütün kurumlara çökmesinden dolayıdır’’ dedi.

Malatya Erkenek’te yaşayan kız kardeşiyle eşini depremde kaybeden Faruk Mucan, ilk günden itibaren yaşadıklarını anlattı. Mucan, şunları söyledi:

“ERKENEK’E GİTTİĞİMİZDE 5-6 ASKER VARDI, DİĞERLERİ AİLESİ MALATYA’DA OLDUĞU İÇİN GİTMİŞLERDİ”

“Depremin ilk gününde sabah 05.00 gibi, kız kardeşime ulaşamayınca 05.30’da Elazığ’dan çıkıp, Malatya- Doğanşehir ilçesi Erkenek beldesine doğru yola çıktık. 08.30'da beldeye vardığımızda tamamen bütün beldenin yerle bir olduğunu gördük. Oraya ilk vardığımızda karakol binası da hasar almıştı. Askerlerin bir kısmı ailesi Malatya'da olduğu için bırakıp gitmişti. Orada 5-6 tane asker tek kalmıştı. Halktan da kimse yoktu. Sokakta gördüklerimize soruyorduk. ‘Erkenek’te Zelal Apartmanı ne durumda?’ diye. Orada insanlar, doğal olarak şok halinde, o binanın tamamen yıkıldığını, altında akrabaların olduğunu söyleyip, sadece bekliyorlardı.

Biz oraya vardığımızda, enkazın başına gittiğimizde yapacak hiçbir şey yoktu. Orada ilk gün, Malatya Büyükşehir Belediyesi’ne ait bir kepçe ve üç kişinin bir çalışma yaptığını gördük. Ondan sonra telefon çekmiyordu. Geri dönüp 10 kilometre gerideki Sürgü beldesine gelerek telefonla görüşüyorduk. Bir tek orada telefon çekiyordu. Depremin yıkıcı olduğu Erkenek’de telefonun çekmeyip, 10 kilometre geride depremin hasar vermediği bir yerde telefonun çekmesi de bize çok kuşku verici geldi. Orada paylaşım yaparak, milletten yardım isteyerek burada seslerin geldiğini söyledik. Mesela biz ilk gittiğimizde 05.30'da bir tane 5 yaşındaki çocuğun enkazdan çıkarıldığını bize söylediler.

“AKŞAMA KADAR ELLERİMİZLE ENKAZLARI KAZDIK”

O bölgede, biz gittiğimizde sesler geliyordu. Biz bekleyip Saat 10.30 gibi Elazığ Kovancılar'da Özel Hareket Taburu, 165 kişilik bir asker grubu geldi, onlara söyledik. ‘Buradan bayağı sesler geliyor, buraya müdahale etmemiz lazım.’ Oradaki askerler de ‘Biz geldik, ama koruma amaçlı geldik. Elimizde fazla malzeme yok. Kepçe, vinç gibi bir şey yok. Biz sırayla gireceğiz. İlk başta yol başındaki evlere gireceğiz’ dediler. Asker bayağı bir elle çıkartmaya çalıştı. Akşama kadar elle çalıştık. Ama bir şey yapamayınca, gece tekrar Elazığ'a döndük. Ondan sonra Elazığ'da ne yapabiliriz diye sağı solu arayarak vinç, kepçe ayarladık. Özellikle Yazıkonak Belediye Başkanımız Sayın Hatip Çadırcı ve kendi inşaat şirketindeki ortaklarıyla beraber, bize inşaat işinden anlayan 20 kişilik ekip ayarladılar.

“ENKAZDAN İLK OLARAK ÇIKARDIĞIMIZ AİLE DONMUŞTU’’

İkinci gün öğlen onlar geldikten sonra biz çalışmaya başladık. İlk gün gelmiş olsaydı, biz 5’inci katta sesler duymuştuk. Biz gece saat 03.00'e kadar çalıştık. Mazot bittikten sonra çalışmalarımızı durdurduk, üçüncü gün devam ettik. Enkazdan ilk çıkardığımız aileyi donarak çıkardık. Önce baba, ondan sonra 17 kişi cansız olarak çıkarıldı.

“DEVLETİMİZ ORADAYDI, AMA HÜKÜMET YOKTU”

Şimdi milletin bilmediği bir konu var. Herkes diyor ki; ‘Devletimiz oradaydı’ Evet, doğru devlet ilk gün oradaydı, ama hükümet yoktu. Milletin bilmediği konu ise hükümetle devleti birbirinden ayırt edememesi. Devlet dediğimiz kim? Halk oradaydı. Asker geldi, ama makine yoktu. Hükümetten kastım. Hükümet nedir? Hükümetin kurumları. Belediye Başkanı kendi ekibi ile Kaymakamı olsun, Valilik olsun, AFAD olsun bunların hiçbiri yoktu. Ta ki 3’üncü gün biz cenazemizi çıkarttıktan sonra bunlar gelmeye başladı. Ben 3 gün kendi cenazeme kendi imkânlarımla çıkartmama rağmen, ondan sonra 4’üncü gün AFAD geldi bize. AFAD bizi arayıp ‘adres verin, biz gelelim’ dedi. Bunun gibi konular. Yardım konusuna gelince, ilk gün orada su bile bulamadık. Halk çok perişandı. 2’nci gün ben fark ettim. Buradan tekrar Yazıkonak Belediyesi'ne çok teşekkür ediyorum. Ekmek olsun, su olsun. Diğer gıdalardan akşama bize yetiştirdiler. Bingöllüler Derneği Başkanı Ali Başkanıma çok teşekkür ediyorum. Gece saat 10.30'da bize birer adet dürüm ayran getirip, oradaki halka dağıttılar.

Bizim orada hükümetin geri kalmasının şeyi bizim Kızılay diye bir kuruluşumuz vardı. Bütün afetlerde bir saatte oraya gelip, çadırından suyuna, aşına kadar her şeyi getirirdi. Ama biz 3 gün orada olmamıza rağmen ne Kızılay’ın ne AFAD’ın millete su, çadır herhangi bir şeyini göremedik. Oraya getiren genelde halk ve gönüllü kuruluşlardı.

“LİYAKATSIZ, İŞİ BİLMEYEN KİŞİLER, TORPİL VE ADAMCILIKLA KURUMLARIN BAŞINA ÇÖKMÜŞ”

Asker bu konuda elini çok taşın altına koydu. İstenen gelen çadırları belediyenin getirdiği, askeriye çadır kurup milleti yerleştirip kendi kumanyasını halka dağıtan bir askeriye vardı. Milletimizden şunu istirham ediyorum: Hükümetle devleti ayırsınlar. Devlet oradaydı, ama hükümet 2 gün, 3 gün boyunca hiçbir yere giremedi. Bunun nedeni de liyakatsiz insanların, işi bilmeyen, ehil olmayan insanların torpille, adamcılıkla kurumların başına getirilip, bütün kurumlara çökmesinden dolayıdır. Hükümeti ilk iki gün özellikle ilk iki günü sahada göremedik.’’