Tehlike altındaki deniz kaplumbağalarının yaşam koşullarını iyileştirmek ve bu konuda duyarlılık yaratmak amacıyla 2000 yılından bu yana 23 Mayıs, Dünya Kaplumbağa Günü olarak kutlanıyor.

İklim değişikliğinin deniz kaplumbağaları üzerindeki etkileri hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Oruç, söz konusu etkilerin kısa vadede gözlemlenemediğini, bu nedenle çok uzun süre veri toplanması gerektiğini belirtti.

Deniz kaplumbağalarının yaşam alanı olarak ılıman denizleri tercih ettiğini anlatan Oruç, "Isınmayla birlikte su seviyelerinin yükselmesi ve kum sıcaklığının artması başlı başına deniz kaplumbağalarını etkileyen ana faktörler. Deniz suyu seviyesinin artmasıyla da yuvaların su altında kalma riski ortaya çıkıyor." dedi.

Küresel ısınmaya bağlı olarak deniz suyu sıcaklığındaki artışın kaplumbağaların yaşam alanlarının Akdeniz'de batıya doğru genişlemesine neden olduğuna dikkati çeken Oruç, şöyle devam etti:

"Deniz suyu sıcaklığı arttıkça yuvalama alanı genişleyebiliyor. Mesela iri başlı deniz kaplumbağası caretta carettalar için en öncelikli yuvalama alanları Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'ken deniz suyu sıcaklığının artışıyla birlikte İtalya'da yuva sayısında artış tespit edildi. Yuvalarda daha batıya doğru bir kayma görülüyor. Bizim Akdeniz kıyılarımızda tanımladığımız yuvalama alanlarımız var. Mesela Ege'de yuvalama kayıtları çıkıyor, beslenme alanları genişliyor. Çanakkale kıyılarından, Kuzey Ege'den beslenme ile ilgili veri artışı var."

- "Kum sıcaklığı, yavruların cinsiyetiyle birebir ilişkili"

Adana Akyatan'daki yuvalama kumsalında yeşil deniz kaplumbağaları üzerine çalışmalar yürüttüklerini bildiren Oruç, deniz kaplumbağalarında yavruların cinsiyetinin kum sıcaklığıyla birebir ilişkili olduğu bilgisini paylaştı.

Oruç, "Deniz kaplumbağaları yuvaya yumurta bıraktıkları zaman yuvalara belli bir süre içinde sıcaklık ölçer denilen küçük cihazlar yerleştiriyoruz. Yavrular çıktıktan sonra da bunları toplayıp bir bilgisayar programıyla yuvanın içindeki sıcaklık değişimini izliyoruz. Biz Adana'da, Akyatan deniz kaplumbağası yuvalama kumsalında çalışıyoruz. Bizim son 10 yılda yaptığımız çalışmalar, kum sıcaklığının artmasıyla Akyatan kumsalından daha çok dişi birey ağırlıklı yavruların çıktığını gösteriyor." diye konuştu.

Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından deniz kaplumbağaları konusunda çalışan uzmanlarla birlikte ortalama 20 yıllık bir süreçte yapılan değerlendirmelerin sonuçlarını paylaşan Oruç, şunları söyledi:

"Caretta caretta türü için 2015 sonunda bir değerlendirme yapıldı. Son 20 yıl popülasyonu değerlendirildi ve yuvalama esas alınarak yapılan ortalama birey çalışmasında bu türle ilgili koruma çalışmalarının pozitif bir etkisi olduğu ve bu nedenle de kırmızı listedeki durumunun 'tehlike altındaki tür' statüsünden, 'hassas tür' statüsüne değiştirildiği yazılı olarak paylaşıldı. Bu, dünyada 10 kilit coğrafi bölgede yapılan bir çalışmanın sonucu. Bunlardan biri de Akdeniz. Akdeniz'den de uzun dönem yapılan çalışmaların verisi paylaşıldı ancak bütün sonuçlar çok iyi. Bu, 'Koruma çalışmalarını bırakalım.' anlamına gelmiyor. Koruma çalışmalarına devam etmemiz gerekiyor çünkü bunlar yaşam döngüsünde uzun ömürlü canlılar ve uzun dönemde hayatlarıyla ilgili etkileri izleyebiliyoruz. Yeşil deniz kaplumbağası için 'tehlike altındaki tür' statüsü hala devam ediyor. Hatta Akdeniz'deki popülasyonu kritik."

- İyi planlanmamış yapılaşma, balıkçılık faaliyetleri ve çevre kirliliği tehdit unsuru

Ses ve ışık kirliliği ile denizel ve karasal kirlilik gibi etkilerin de kaplumbağaların popülasyonlarını olumsuz etkilediğine değinen Oruç, "Deniz kaplumbağalarının yaşamını tehdit eden ana faktörlerin başında iyi planlanmamış yapılaşma geliyor. Kıyı alanlarında yaşam alanlarının kaybı, yine bu kıyı alanlarında yoğunlaşan sanayi bölgeleri var. Aynı zamanda plastik kirliliği ve onunla birlikte balıkçılık faaliyetleri sırasında hedef dışı, tesadüfi olarak ağlara veya diğer av araç gereçlerine takılmalar da var." değerlendirmesini yaptı.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kapsamında hazırlanan ve kaplumbağaların plastik kirliliğinden nasıl etkilendiğini gösteren rapora atıfta bulunan Oruç, özellikle caretta carettaların yaklaşık yüzde 35 oranında plastikten etkilendiğini gösteren bir veriye sahip olduklarını kaydetti.

Deniz kaplumbağalarının iklim değişikliğinin etkileri karşısında popülasyonlarındaki sağlıklı dağılımının sürdürülebilmesi için dünyada bazı uygulamaların hayata geçirildiğini ifade eden Oruç, kumsallardaki ekosistemin dengesini bozmadan bitkilendirme yoluyla gölgelikler oluşturulmasına ilişkin deneme çalışmaları yürütüldüğünü aktardı.

- Deniz kaplumbağaları deniz bitkileri için sağlıklı bir büyüme ortamı sağlıyor

Besin piramidindeki tüm canlılar gibi deniz kaplumbağalarının da deniz ekosistemine önemli katkıları olduğunu işaret eden Oruç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yeşil deniz kaplumbağası deniz bitkileriyle besleniyor. Onu bir çeşit çim biçme makinesi gibi düşünebiliriz. Deniz bitkilerinin daha sağlıklı büyümesini sağlayabiliyor. Tabii bunu dengeli bir beslenme ve dağılımda söyleyebiliyoruz. Ayrıca mesela bizim kıyılarımızda yuva yapmayan ama Akdeniz'den geçiş yapan deri sırtlı deniz kaplumbağası, deniz analarıyla besleniyor. Özellikle yakıcı dediğimiz ve insan sağlığı için zararlı gördüğümüz bazı deniz anası türlerini yiyor. Caretta caretta türü, deniz kabuklularıyla besleniyor ve oradaki dengeyi sağlıyor."

Deniz kaplumbağalarının korunması konusunda herkesin yapabileceği şeyler olduğunu vurgulayan Oruç, özellikle Akdeniz kıyılarında tatil yapanların kumsalda şezlong ve şemsiyelerini yerleştirirken yuvalama alanlarının içinde olmadıklarına dikkat etmeleri ve kumsalda evcil hayvanlarını başıboş bırakmamaları uyarısı yaptı.

WWF-Türkiye'nin deniz kaplumbağalarının korunması için yaptığı çalışmalardan bahseden Oruç, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye'de deniz kaplumbağalarının korunması için yapılan mevzuat çalışmalarına teknik katkı vermek üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ürettiğimiz veriyi ilgili kamu kurumlarıyla paylaşıyoruz ve koruma için oluşturulan mevzuata böylece katkı vermiş oluyoruz. Aynı zamanda farkındalık oluşturma çalışmalarına önem veriyoruz. Bir türü ve yaşam alanını ne kadar iyi tanırsak koruma faaliyetlerimizi o derece genişletebiliyoruz."