Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP’nin Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, toplumsal barışı sağlamına dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

T24’e yazan Demirtaş, “Bizimki gibi kamplara bölünmüş toplumlarda böylesi ayrışmaların olması olağandır. ‘Çatışma toplumlarında’, her kampın kendi kavramlarını üretip ona kendi beklenti ve ihtiyaçlarına göre anlamlar yüklemesi işin doğası gereğidir. Ancak kavramlara yüklenen anlamların bunca farklılaşması, giderek çatışma çözümlerini de zorlaştıran ciddi bir engele dönüşür” dedi.

Din, milliyet, sınıf ve cinsiyet temelli kutuplaşmaların olduğuna dikkat çeken Demirtaş, böyle bir durumda toplumsal barışın nasıl sağlanabileceğine dair görüşlerini şöyle sıraladı:

Peki bunca farklı mahalleyi, bunca farklı beklentiyi nasıl olacak da bir arada tutmayı, toplumsal barış içinde yaşatmayı başaracağız? Kolay olmadığını kabul ediyorum. Nitekim her mahallenin kendine özgü tarihsel ve güncel acıları, korkuları, kaygıları var. Daha vahimi, her mahallenin aynı olay ve olgulara dayalı farklı, birbirine zıt tarihi anlatımları, inanışları var. Her mahallenin kendi kahramanları, önderleri, değerleri, vazgeçilmezleri var. Ve artık her mahallenin kendi siyasal partisi, sivil toplum kuruluşları, çeşitli örgütlenmeleri var. Evet, çözüm kolay değil ancak imkansız da değil. Sorun şu ki, çözümsüzlük uzadıkça kamplaşma giderek bölünmeye, parçalanmaya ve aklımızın ucundan bile geçirmekten imtina etmemiz gereken bir iç çatışmaya dönüşebilir. O halde güncel siyasal durumu da göz önünde bulundurarak neler yapılabileceğini konuşalım…

Önümüzdeki seçim, Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi olacak. Seçimi bu kadar önemli hale getiren şey, AKP iktidarının devleti gasp ederek otoriter rejim inşasına girişmiş olmasıdır. Buna karşı olanlar da bir seçimle, devleti AKP’nin elinden alarak bu gidişatı durdurmaya çalışıyorlar. Siyasi ittifaklar ise bu acil ve öncelikli durum gözetilerek şekilleniyor…

Şimdi, mevcut siyasi tabloyu bir kenara bırakıp asıl yapılması gerektiğini düşündüğüm şeye gelelim. Öncelikle, toplumsal barış konulu bir çalıştay yapılmalı. Mümkünse seçimlerden önce, ki seçimlere büyük katkısı olur ve sonrası için de güçlü bir zemin hazırlar, şayet seçimlerden önce olamıyorsa seçimlerden hemen sonra geniş katılımlı ve birkaç gün sürecek bir çalıştayla toplumsal barışın yol haritası çıkarılabilir.

Tüm mahallelerin resmi ve sivil temsilcileri bu çalıştayda bir araya gelerek barışın önündeki tüm engelleri saptayıp çözüm yollarını ortaya koyabilmelidir. Yukarıda saydığım toplumsal kesimlerin temsilcileri hem kendi mahallelerinin beklenti ve hassasiyetlerini objektif olarak ortaya koymalı hem de kendi dışındakileri anlamaya, kavramaya, gözetlemeye odaklanmalıdır. Bu temsilciler, mutlaka hepsi evrensel demokrasi, insan hakları gibi değerleri bilen, bunlara yürekten inanan çözüm yanlısı makul isimler olmalılar; aşırı radikaller veya fanatikler aynı masada çözümü konuşamazlar.

Bu çalıştayda eğitim müfredatından, özellikle resmi tarih anlatısından medyanın diline, dizi ve reklamların ayırımcı yaklaşımlarından bürokrasideki ayırımcılığa, devletin yönetim mekanizmalarından sivil toplum örgütlerine, iş ve çalışma yaşamından kadın eşitliğine, çevre haklarından kültürel haklara, dil, din ve mezhep özgürlüğünden laikliğe değin her başlık, her gerilim alanı masaya yatırılarak ortak çözüm önerileri sıralanabilir…