HABER: ESRA TOKAT

Konserve balık ve hazır gıda üreticisi Dardanel’in Çanakkale fabrikasında işçilerin yaşadığı insanlık dışı çalışma koşulları bir süredir gündemde. "Dardanel İşçileri Dayanışması"nın paylaşımlarında işçilerin birbirleriyle asgari düzeyde bir iletişim dahi kuramadığı, kadın tuvaletlerinin ve soyunma odalarının önüne kamera yerleştirildiği, mola saatlerinin düşürüldüğü, tuvaletin izne tabi tutulduğu ifade ediliyor. İşçiler yeri geldiğinde izin dahi verilmediğini, 12 saatlik mesaiye bırakıldıkları söylüyor.

"TOPLAMA KAMPLARINDAN FARKSIZ"

İşçilerin “Toplama kamplarından farksız” diye nitelendirdiği Dardanel fabrikasında çalışan bir kadın işçi ile yaşanılan sorunlara dair konuştuk. Çalışan işçilerin insan olarak değil de köle olarak görüldüğünü kaydeden işçi, “Niyazi Önen burada kendi derebeyliğini kurmuş, adeta köy ağası gibi davranıyor" dedi.

"DARDANEL’İN HİÇBİR ŞEYDEN KORKUSU YOK”

Bu denli ağır çalışma şartlarının olduğu bir fabrikanın herhangi bir denetime tabi tutulmadığını kaydeden işçi, sosyal medyada yapılan bazı paylaşımlarda, "Bu kadar kötü çalışma koşulları varsa nasıl bakanlıktan kimse gelmiyor, nasıl inanalım?” gibi ifadeler gördüğünü söyledi. Kadın işçi, “Niyazi Önen Taş Holding 2019'dan bu yana her yıl askeriyenin kumanya ihalesini alıyor. AKP'ye bu kadar yakın olmasaydı bu kumanya ihalesini alamazdı. Bu yakınlık dolayısıyla da cezasızlık korkusu olmayan, frenleme mekanizması olmayan bir kurumdan bahsediyoruz. Bu kurumun hiçbir şeyden korkusu yok. Sürekli skandallarla haber olan bir holding burası ancak buna rağmen herhangi bir yaptırımla karşılaşmıyor" diye konuştu.

"PATRON DEVLETİN KOLLUK KUVVETİNİ NASIL KULLANABİLİR?"

2020'nin Temmuz ayında koronavirüse yakalanarak tedavi edilmesi gereken işçilerin 14 gün boyunca fabrikaya kapatılarak çalıştırıldıklarını kaydeden işçi, bu şartları kabul etmeyen işçilerin ise "Bu şartları kabul etmezseniz kolluk kuvvetlerini getirip zorla sizi götüreceğiz" diye tehdit edildiğini belirtti. Bir firma sahibinin kolluk kuvvetlerini kullanarak tehdit etmesinin üzerinde düşünülmesi gereken bir durum olduğunu dile getiren işçi, "Patron bu gücü nereden alıyor? Patron devletin kolluk kuvvetini kendi güvenlik görevlisiymişçesine nasıl kullanabilir?" diye sordu. Koronavirüse yakalanarak 14 gün boyunca işçilerin fabrikaya kapatılmalarının nedeni ise 'işçiler ailelerine hastalık götürmesinler' diye açıklandığını kaydeden işçi, "Koronavirüse sebep olan biz işçiler değiliz ancak bedeli bize ödettiriliyor" diyerek tepki gösterdi.

“KADIN DÜŞMANLIĞININ YANSIMASI”

Dardanel'in geçtiğimiz Haziran ayında Türkiye-İtalya karşılaşmasına atıfla Instagram'da 'Bu akşam makarnaya koyuyoruz' ifadesiyle yaptığı destek paylaşımı hakkında da konuşan kadın işçi, "Bu anlık gülüp eğlenilecek bir mizah değildi. Bu tamamen Niyazi Önen'in kendi kültürünün, kadınlara bakış açısının ve Dardanel'in kadın düşmanlığının bir yansımasıdır. Kimse kadın bedeni üzerinden böyle aşağılayıcı bir paylaşımda bulunamaz eğer gerçekten kadınları erkeklerden daha aşağıda görmüyorsa" ifadelerini kullandı.

KADIN SOYUNMA ODASI VE TUVALETLERİNİN ÖNÜNE KAMERA

Kadın soyunma odasının ve kadın tuvaletinin içini görebilecek şekilde kameraların yerleştirildiğini kaydeden işçi, "Bu uygulamayı sorduğumuzda ise 'kim tuvalete gidiyor işlerin yoğun olduğu sırada kimler tuvalete gidiyor, kimler işlerini başka mesai arkadaşlarına yüklüyor' bunları öğrenmek sebebiyle koyduklarını söylediler" diye konuştu.

"TAŞERON VE SİGORTALI ARASINDAKİ AYRIM ÇOK ŞİDDETLİ"

Taşeron ve sigortalı çalışan işçiler arasındaki ayrımın çok şiddetli olduğunu dile getiren işçi, "Formalarımız ayrı. Çizmeleremiz de ayrı. Sigortalı çalışan işçilerin çizmelerinin ucunda demir var; herhangi bir palet devrilmesi durumunda kırılma riskini en aza indirsin diye. Ancak taşeron çalışan işçilerde böyle bir koruma bulunmuyor. Zaten taşeron işçiler Dardanel'de çalışan olarak bile görülmüyor. Ucuz çizmeyi taşeron giyebilir şeklinde yaklaşılıyor"ifadelerini kullandı.

İŞ GÜVENLİĞİNDEN İŞÇİLER SORUMLU TUTULUYOR

Forkliftlerle yan yana yürüdüklerini kaydeden işçi, "Yaya yolu yok, Fabrikanın hiçbir yerinde bu ayrım gözetilmiyor. Açık açık bize 'siz dikkat edin foklift sizi ezebilir' diyorlar. Kısacası bize açık açık 'burada iş güvenliği yok, iş güvenliğinizden siz sorumlusunuz, siz ne kadar dikkat ederseniz o kadar güvenlik olur' diyorlar" diye konuştu.

Fabrikaya denetim için bir kez bile iş güvenliği uzmanının gelmediğini kaydeden işçi, "Bize eğitim verilecekti iş güvenliğine dair, bunu bile yapmadılar.Burada bir yazılama, bilgilendirici bir tabela bile bulunmuyor. 'Kaygan zemin' yazısı bile konulmuyor" diye belirtti.

“TELEFONLA ÇEKİM YAPMAK YASAK” MADDESİ

İşe girdiklerinde 'Dardanel Disiplin Prosedürü' diye bir el kitapçığının kendilerine verildiğini kaydeden işçi şöyle konuştu: “Burada açık açık 'içerde telefonla çekim yapmak yasak' deniliyor. Bunun nedeni bizlere mahremiyet olarak sunuluyor ancak bu tamamen firmadaki çalışma koşullarının ve ürünlerinin ne şekilde hazırlandığının ortaya çıkmasını engellemek adına konulan bir madde. İnsan sağlığına uygun olmayan ürünler paketleniyor.”

"BOZUK ÜRÜNLER AZ BOZUK VE ÇOK BOZUK OLARAK AYRILIYOR"

"Bozuk olan ürünler az bozuk ve çok bozuk olarak ayrılıyor. Az bozuk olanlar yeniden paketleniyor. Ayrıca patlak olarak ayırdığımız taze ürünler de gün içerisinde eritilmiyor. Bir kaç gün geçtikten sonra bu ürünler bozuluyor. Bize göre bu ürünlerin hepsi bozuk ancak bize az bozuk, çok bozuk olarak ayırın baskısı yapılıyor. Bize göre bu yiyeceklerin hiçbirisi yenilebilecek şekilde değil. Ancak bunu söylersek işten atılırız."

"YEMEKLERDEN KURT YA DA BÖCEK ÇIKIYOR"

Taşeron işçilerin zaten söz haklarının bulunmadığını vurgulayan işçi, "Onlar zaten fabrikada çalışan olarak bile önemsenmiyor" ifadelerini kullandı. İşçilere verilen yemeklere ilişkin de konuşan işçi, "Defalarca yemeğimden kurt çıktı. Ancak bunu kaydedemedim çünkü yemekhanede de çekimin yasak olduğunu düşünüyorum ve işimi kaybetme korkusu yaşıyorum. Salatalardan her seferinde böcek çıkıyor" diye belirtti.

İŞÇİLERE ÇEŞME SUYU VERİLİYOR

İşçilere verilen yemeklere dair yapılan ihalelerin en ucuz şirkete verildiğini  düşündüklerini bildiren işçi, "Yoksa yemeklerimizde her gün böcek çıkmaz. Burada bizler işçi olarak değil, köle olarak görülüyoruz" diyerek duruma tepki gösterdi. Yemekhanede sebillere çeşme suyunun konulduğunu ve işçilere bu sudan verildiğini bildiren işçi, "Yemek yedikten, su içtikten sonra midemiz ağrıyor. Bütün işçiler yemek yedikten sonra mide bulantısı yaşıyor" dedi.

"GÖÇMEN İŞÇİLERİN HAKLARI YOK"

Fabrikada çok fazla göçmen işçinin çalıştırıldığını kaydeden işçi, "Göçmenler özellikle Dardanel'de çalışıyor çünkü burada taşeron olarak çalışmak çok kolay. Sadece çalışma izninin göstermek yeterli. Göçmen işçilere zaten sigorta yapılmıyor. Hiçbir şekilde hakları yok" dedi. Dardanel İşçileri Dayanışması sayfasından yapılan paylaşımların ardından formenlerin çalışanlara çok daha iyi davrandığını kaydeden işçi, "Bu durumda ne kadar iki yüzlü olduklarını gösteriyor" dedi.

"NİYAZİ ÖNEN KENDİ DEREBEYLİĞİNİ KURMUŞ"

Pek çok kez burada yaşanan hukuksuzları şikayet ettiklerini vurgulayan işçi, "Daha az masraf olması için pek çok işçi burada sigortasız çalıştırılıyor. Sigortasız işçilerin mesaisi ödenmiyor" dedi. "Niyazi Önen burada kendi derebeyliğini kurmuş, köy ağası gibi davranıyor adeta" diyen işçi, "Maaşlarımızda sürekli kesintiye uğruyor, Hiç bir zaman maaşımı tam olarak almadım. Bizler sürekli mesai yapıyoruz ancak mesai ücretlerimiz verilmediğinden biz sadece Niyazi Önen'e çalışmış oluyoruz o günler" diye konuştu.

"İŞÇİLER SENDİKALI OLMAYA CESARET EDEMİYOR"

Çalışma şartları bu kadar zor olan bir fabrikada bu zamana kadar herhangi bir sendikal faaliyette bulunulmamasına da değinen işçi, "İçerdeki baskı o kadar şiddetliki demekki işçiler buna cesaret edememişler, Devletin Niyazi Önen'in arkasında sağlam bir şekilde durduğuna inanmışlar" ifadelerine yer verdi. Kendisinin sendikaya üye olduğunu ancak çıkan bu haberlerden sonra da üye olduğu sendikadan aranmadığını kaydeden işçi, "Kimse benimle herhangi bir şekilde iletişime geçmedi" dedi.