Cumartesi Anneleri, Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen HÜDA-PAR'ın Cumhur İttifakı'na dahil edilmesine tepki gösterdi.

Konuya ilişkin sosyal medya üzerinden yapılan bir basın açıklaması yapan Cumartesi Anneleri adına basın metnini 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Jiyan Tosun okudu.

"VAHŞET SİMGELERİNİ YENİDEN GÜNDEME SOKARAK GÖZDAĞI VERİYORLAR"

Evrensel'de yer alan habere göre  yaptığı açıklamada Tosun, AKP ve HÜDA-PAR arasında gerçekleştirilen görüşmeler ile geçmiş üzerinden topluma gözdağı verilmenin amaçladığına işaret etti:

“1990’lı yıllardaki vahşet uygulamalarıyla anılan Hizbullah üzerinden mesaj veriliyor. Zira adı Hizbullahla anılan HÜDA PAR yetkilileri, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin daveti ile Cumhur İttifakı’nı desteklemek üzere görüşmelere başladıklarını açıkladı. Kamuoyunun da bildiği gibi; Hizbullah’ın terör örgütü kapsamına alınması sonrasında aynı çevre 2003 yılında Mustazaflar Derneği’ni kurdu. Dernek, Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından ‘Hizbullah terör örgütünün amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’ gerekçesiyle kapatılınca Hür Dava Partisi yani HÜDA PAR adı altında partileşti”.

İŞKENCE YÖNTEMLERİ, VAHŞETTE SINIR TANIMAMAZLIK...

Hizbullah’ın, 1990’lı yıllarda toplumun birçok kesimine yönelik katliamlar gerçekleştirdiğini hatırlatan Tosun, "Hizbullah’ın o dönem ki askeri kanat sorumlusu olan Cemal Tutar, mahkeme savunmalarında, işledikleri cinayetleri Allah’ın yardımıyla yaptıklarını, faaliyetleri ile asker ve polisin sevgisini kazandıklarını söylemişti. Peki, asker ve polisin sevgisini kazanmalarını sağlayan bu faaliyetler nelerdi? Ahlaksız olarak damgaladıkları pantolon veya kısa etek giyinen kadınların yüzüne kezzap atmak. Kürt siyasetçileri, imamları, gazetecileri, emniyet mensuplarını herkesin gözü önünde sokak ortasında öldürmek. Domuz bağı gibi vahşette sınır tanımayan işkence yöntemlerini kullanmak” diye konuştu.

HÜDA PAR ile seçimler üzerinden pazarlık yapmaktan vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Tosun, iktidara şu çağrıda bulundu:

“Hizbullah bizim için zorla kaybetmeler, Yeraltı sorgu evleri, sorgu köyleri demek. Domuz bağı gibi vahşi yöntemlerle yapılan işkence demek. Kendisi gibi olmayana ölüm demek. Seçim hesaplarınız için 1990’ların vahşet simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaralarımızı, travmalarımızı tetiklemeyin. Tüm toplumsal yaralarımızın sarılması için, demokrasiye, insan haklarına, eşitliğe, özgürlüğe, huzur ve refaha ihtiyacımız var. Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin. Biz özgür, eşit ve adil bir ülke talebiyle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Evlatlarımızı kaybedenleri ve kaybedenleri sahiplenenleri unutmayacağız.”