CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Mersin’de polis evi saldırısının ardından CHP’nin suçlanmasına ilişkin, “İktidarın seçim sürecine girilirken benzer senaryoları uygulamak isteyeceğini biliyoruz. Kaos, kaygı, endişe yaratarak, karanlık atmosferleri devreye sokarak halkı korkutmak, sandığa gitmekten, oy kullanmaktan kaçınmalarını sağlamayı hedeflediğinin farkındayız. İktidarın çaresizlikle apaçık sergilediği bu oyunlara, bu senaryolara artık kimse kanmıyor. Tahriklere kapılmaksızın, bu iktidarı halkın oylarıyla sandıkta uğurlayacağız” dedi.

Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:

“Mersin’de polisevine yönelik terör saldırısı ve bir polisimizin şehit edilmesi herkesi üzüntü ve acıya sevk ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanı ve iktidar medyasının kendilerine tek merkezden servis edildiği apaçık gerçek dışı suçlamaları CHP’ye yöneltmeleri, planlı bir hazırlığın açığa çıkmasıdır.

İktidarın seçim sürecine girilirken benzer senaryoları uygulamak isteyeceğini biliyoruz. Kaos, kaygı, endişe yaratarak, karanlık atmosferleri devreye sokarak halkı korkutmak, sandığa gitmekten, oy kullanmaktan kaçınmalarını sağlamayı hedeflediğinin farkındayız. İktidarın çaresizlikle apaçık sergilediği bu oyunlara, bu senaryolara artık kimse kanmıyor. Tahriklere kapılmaksızın, bu iktidarı halkın oylarıyla sandıkta uğurlayacağız.   

“HALKIN DA İKTİDARDAN İSRAFTAN KAÇINMASINI BEKLEMEK, EN TABİ HAKKIDIR”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın özellikle enerji tasarrufu için vatandaşlara öneri ve tavsiyelerde bulunduğu ‘Aklınla Verimli Yaşa’ kitapçığı, iktidarın sınırsız israf ve şatafat uygulamaları karşısında özveriyi halktan bekleyen bir zihniyetin eseridir.

Tabii ki enerji, elektrik, doğal gazda tasarruflu davranmak, israftan kaçınmak, iktidarın yaptığı fahiş zamlardan sonra faturaları düşürmek için vatandaşın mecburen başvuracağı yöntemler. İktidar halktan bunu beklerken halkın da iktidardan israftan kaçınmasını, şatafat ve gösterişten vazgeçmesini beklemek, en tabi hakkıdır.   

“İKTİDARIN KENDİSİNİ KURTARMAK İÇİN KKM UYGULAMASINI BİR YIL DAHA UZATMAK İSTEMESİ, TÜRKİYE EKONOMİSİNE İHANET”

TBMM’ye getirilmek üzere hazırlanan yeni torba yasada, KKM’nin (Kur Korumalı Mevduat) 2023 sonuna uzatılması öngörülüyor. Ülke ekonomisinin temeline yerleştirdiği KKM saatli bombasını yıl sonuna ayarlayan iktidar, patlamanın kendisini yok edeceğini görünce süreyi seçim sonrasına erteliyor.

İktidarın kendisini kurtarmak için ülkeyi felakete sürüklemek pahasına KKM uygulamasını bir yıl daha uzatmak istemesi, Türkiye ekonomisine ihanet, ülkeye ve gelecek nesillere yapılabilecek en büyük kötülüktür.

“DIŞ BORÇLARIN ÜÇ MİSLİNDEN FAZLA ARTMASI, İKTİDARIN İLAN ETTİĞİ YENİ EKONOMİ MODELİNİN SÖYLENENLERİN AKSİNE BORÇ BATAKLIĞINDAN BAŞKA BİR SONUÇ ÜRETMEDİĞİNİ GÖSTERİYOR”

2022 Ağustos sonu itibarıyla 3 trilyon 651 milyar 400 milyon TL’ye ulaşan merkezi yönetim borç stoku, tek kişinin kararları ve denetimsiz harcamalarıyla ülke hazinesinin ağır bir borç yükü altına sokulduğunu gösteriyor. Toplam borç stokunun yüzde 67’sinin yabancı para cinsinden olması endişeleri büyütüyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra iç borçların iki, dış borçların üç mislinden fazla artması, iktidarın üretim, yatırım, ihracat, istihdam artışı hedefleriyle ilan ettiği yeni ekonomi modelinin, söylenenlerin aksine borç bataklığından başka bir sonuç üretmediğini gösteriyor. Giderek daha fazla borçlanmak dışında iktidarın bir çözümünün olmadığı anlaşılıyor.

“YIL SONUNDA FAİZİ TEK HANEYE İNDİRMEYİ HEDEFLEYEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, MERKEZ BANKASI PARA POLİTİKASI KURULU’NA TELKİNDE BULUNDUĞUNU İFADE ETTİ”

Yıl sonunda faizi tek haneye indirmeyi hedefleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu’na telkinde bulunduğunu ifade etti. MB faizi, 2021 Eylül-Aralık döneminde yüzde 19’dan 14’e düşürüldü. Şimdi 2022 Eylül’ünde yüzde 12’ye indirilen MB faizi, yıl sonunda yüzde 8-9 olacak.

Bankacılık sektörünün ağustos ayı net kârı 44,3 milyar TL olurken sekiz aylık net kâr, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 420 artarak 252 milyar 208 milyon liraya ulaştı. Sadece bu net kârlar bile, iktidarın para ve faiz politikasının, faiz indirimi pazarlamasının kime yaradığını apaçık sergiliyor.

“AYLIK DIŞ TİCARET AÇIĞINDAKİ ARTIŞ YÜZDE 160’A YÜKSELDİ”

Ağustos rakamları, dış ticarette alarm veriyor. Aylık dış ticaret açığındaki artış, yüzde 160’a yükseldi. Bir ayda 11 milyar doları aşan açık, sekiz ayda toplam 73 milyar dolara ulaştı. İhracatın ithalatı karşılama oranı, yüzde 82’den 69’a geriledi. Yıl sonunda dış ticaret açığı, 100 milyar doları aşabilir.

Dolar/euro paritesindeki gelişmeler, Türkiye’nin dış ticaretinde negatif etkisini göstermeye başladı. İhracatı ağırlıkla euro bölgesine olan Türkiye, ithalat içinse başta doğal gaz olmak üzere ödemelerini dolarla yapmak zorunda. Şu ana kadar doların euro karşısında değer kazanmasından kaynaklı parite etkisiyle dış ticaret açığının en az 10 milyar dolar arttığı dikkate alındığında, önümüzdeki aylarda ihracatın yavaşlaması yanında paritenin de etkisiyle bu kayıpların fazlalaşacağını öngörmekteyim.

“İKTİDARIN ENFLASYONUN ARALIKTAN İTİBAREN DÜŞECEĞİ SÖYLEMİNİN SADECE TÜİK RAKAMLARINDA MATEMATİKSEL BİR DÜŞÜŞTEN İBARET OLACAĞI, REEL KESİMİN GÜVEN ENDEKSİNE YANSIYOR”

Eylül ayında Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) 2,2 puan birden düştü. Bu veriler; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekonomi yönetiminin söylemlerinin aksine, yeni ekonomi modeline güvenilmediğini, reel sektör temsilcilerinin önümüzdeki sürece yönelik kötümserliğinin arttığını gösterdi.

İktidarın enflasyonun aralıktan itibaren düşeceği söyleminin sadece TÜİK rakamlarında matematiksel bir düşüşten ibaret olacağı, fiyatlarda ise bugünkü seviyenin altına inecek bir düşüş beklenmediği, Reel Kesimin Güven Endeksi’ne yansıyor.

“MİLYONLARCA KİŞİ, GELECEKTEKİ GELİRLERİNİ HARCAYARAK YA DA OLMAYAN GELİRLERİ İÇİN BANKALARA BORÇLANARAK, KREDİ KARTI VE BANKA KARTLARIYLA YAŞAMINI İDAME ETTİRİYOR”

Milyonlarca kişi, gelecekteki gelirlerini harcayarak ya da olmayan gelirleri için bankalara borçlanarak, kredi kartı ve banka kartlarıyla yaşamını idame ettiriyor. 85 milyon nüfuslu Türkiye’de kredi kartı, banka kartı, ön ödemeli kart sayısı, ağustos itibarıyla 322 milyon adete ulaştı.

Kart sayısının 322 milyona ulaşması, bir aylık harcama tutarının 350 milyar liraya yaklaşması, bireylerin ve hanelerin ağır bir kart borcu yükü altında olduğunu gösteriyor. Kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin ve kanuni takibe düşenlerin sayısının 4 milyonu aşması, bu sürecin tıkanacağını ve kartı kartla çevirmenin sürdürülemez olduğunu kanıtlıyor.

“UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI ÇOK DAHA TEHLİKELİ BİR AŞAMAYA GEÇERKEN TOPRAKLARININ YÜZDE 20’SİNİ KAYBEDEN UKRAYNA FİİLEN BİR KEZ DAHA BÖLÜNDÜ”

Doğu Ukrayna’da savaştan önce özerkliğini ilan eden bölgelerde Rusya’ya katılmak için düzenlenen referandumdan yüzde 90’ın üzerinde ‘evet’ oyu çıktı. Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya, Rusya ile birleşti. Türkiye de dahil pek çok dünya ülkesi referandumları ve ilhakı tanımadıklarını açıklarken Rusya Devlet Başkanı Putin, bu bölgelerin sonsuza kadar Rusya’ya ait olacağını, bu bölgelere yapılacak saldırıların Rusya’ya yapılmış sayılacağını ilan etti.

Ukrayna-Rusya savaşı çok daha tehlikeli bir aşamaya geçerken topraklarının yüzde 20’sini kaybeden Ukrayna, fiilen bir kez daha bölündü. İlhak edilen dört bölge uluslararası hukuk açısından tanınmasa da Rusya Anayasası’na ve imzalanan kararnamelere göre Rusya toprağı sayıldığı için Ukrayna'nın buralara düzenleyeceği saldırılar, Rusya'ya yapılmış kabul edilecek.

“AVRUPA’DA AŞIRI SAĞIN, MİLLİYETÇİLİĞİN YÜKSELİŞİNİN YANSIMALARI, KASIM AYINDAKİ ABD KONGRE SEÇİMLERİNDE DE GÖRÜLECEK”

İsveç’in ardından İtalya’da da aşırı sağ partilerin oluşturduğu ittifak, seçimlerden başarıyla çıkarak iktidarı elde etti. Aşırı sağın seçim zaferinde ittifakın sağlam durması, sol ve merkez partilerin ittifak oluşturamaması bu zemini sağladı. AB içinde çalkantılar yaratması beklenen bu gelişmeler, Rusya-Ukrayna savaşının ve Türkiye ile ilişkilerin seyrini değiştirebilir. 

Son seçimlerle birlikte AB içinde Rusya’ya yaptırım karşıtı blokun güçlendiğini öngörmek olanaklı. Önümüzdeki dönemde bu doğrultuda Rusya’yı rahatlatacak bazı gelişmeler olabilir. Avrupa’da aşırı sağın, milliyetçiliğin yükselişinin yansımaları, kasım ayındaki ABD Kongre seçimlerinde de görülecek ve büyük olasılıkla Demokrat Partili Biden yönetimi, Senato ve Temsilciler Meclisi’nde Trump yanlısı Cumhuriyetçiler karşısında kıl payı sürdürdüğü çoğunluğu yitirecek.”