CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak, Türkiye'den Almanya’ya sığınma ve iltica başvurularının, bu yılın ocak ayından kasım sonuna kadar 11 ayda yüzde 216 artışla 20 bin 802 kişiye ulaştığına dikkat çekerek, “Türkiye'den Almanya’ya sığınma ve iltica başvurusunda yüzde 216 artış yaşanması, iltica gerekçelerinin ağırlıkla ‘siyasi baskı, özgürlüklerin kısıtlanması’ ve ‘kötü ekonomik koşullar’ olarak ifade edilmesi, iktidarın ülkeyi getirdiği noktanın somut fotoğrafıdır” dedi.

Almanya Federal Göç ve Mülteciler Dairesi'nin (BAMF) geçen hafta açıkladığı verilere atıf yapan Toprak, Türkiye’den Almanya’ya göçü şöyle yorumladı:

“Bugüne kadar askeri darbe dönemleri de dahil, Türkiye’den Almanya’ya sığınma-iltica sayısının bu düzeye yükselmediği dikkate alındığında bu sayı ‘tüm zamanların rekoru’! Almanya’ya sığınma başvurularında Suriyeli ve Afganlar uzun süredir ilk sırada. Bu ülkeleri Irak, Somali, Eritre, Moldova gibi ülkeler izliyordu. Son resmi rakamlar Türk vatandaşlarının başvurularının Suriyeli ve Afganların ardından üçüncü sıraya yükseldiğini gösteriyor.

Yapılan mülakatlarda Türkiye’den gidenlerin sunduğu iltica gerekçelerinin başında; artan siyasi baskılar, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, ekonomik durumun kötüleşmesi, yaşam koşullarının zorlaşması, yer alıyor.

Federal Göç İdaresi’nin açıkladığı verilere göre Ocak-Kasım 2022 dönemindeki 20 bin 802 başvurusundan 19 bin 754'ü ilk kez başvuranlar. Geçen yılın aynı döneminde bu sayının 6 bin 254 kişi olduğu anımsandığında, sığınma başvurularındaki artış yüzde 216. Kasım ayı itibarıyla rakamlara bakıldığında ise 2021 Kasım’ında 764 olan Türk sığınmacıların sayısı 2022 Kasım’ında 4 bin 691 kişi. Artış yüzde 514.

“KAÇAK GİRİŞTE YAKALANAN TÜRKLER YÜZDE 264 ARTTI”

Ocaktan bu yana sınırda kaçak girişte yakalanan Türklerin 5 bin 362 kişiye ulaştığı, geçen yıla kıyasla yüzde 264 arttığı görülüyor. Türk vatandaşları vizesiz seyahat olanağı bulunan Sırbistan, Kosova vb. Balkan ülkeleri üzerinden Almanya’ya geçiş yaparak sığınma-iltica talebinde bulunuyor.

İktidar; insanları, toplumu soluksuz, gençleri umutsuz bırakan, kadınları yaşam kaygısına sürükleyen, çocukları açlıktan ölüme mahkum eden, taciz ve istismarı sıradanlaştıran uygulamalarıyla, kitlelerin geleceğini karartıyor, yok ediyor!”

ÜLKEDE YURTTAŞLARA BAKIŞ: TERÖRİST

Toprak, Türkiye’den Almanya’ya göç edenlerin arttığı gibi ülkede “terörist” ilan edilenlerin de arttığını kaydederek, ülkede yurttaşlara bakışı şöyle anlattı:

“Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre 2021 sonu itibarıyla savcılıklarca yürütülen terör soruşturması dosyalarının sayısı 1 milyon 768 bin. 2022’de muhtemelen bu sayı devreden dosyalarla 2,5 milyona ulaşacak. Ülkedeki her 42 kişiden birini terörist gören bir iktidarın en son vaat edebileceği şey adalettir.

İçişleri Bakanlığı artık rutinleşen bir adımla, Ataşehir, Mersin Büyükşehir belediyelerinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne de (İBB) terörle ‘iltisaklı-irtibatlı kişileri istihdam’ gerekçesiyle soruşturma yürüterek savcılığa suç duyurusunda bulundu. İktidarın önüne geleni terörle, terör bağlantısıyla itham etmesi sıradan bir icraata dönüşürken, Adalet Bakanlığı Adli Sivil ve İstatistik Genel Müdürlüğü 2021 yılı raporuna göre Cumhuriyet savcılıklarında Terörle Mücadele Kanunu (TMK) çerçevesinde yürütülen terör soruşturmalarının sayısı 1 milyon 768 bin. Diğer deyişle yaklaşık 2 milyon kişi, muhtemelen bazı dosyalarda örgüt iddiasıyla daha fazla sayıda kişi terör soruşturması altında. 85 milyon nüfuslu Türkiye’de her 42 kişiden birisi iktidara ve savcılara göre terörist, terör zanlısı, terörle bağlantılı veya irtibatlı!

Bu kadar çok terörist vatandaşın olduğu, soruşturulduğu, yargılandığı bir ülkeyi yönetenler apaçık görüldüğü gibi terör suçlamasını en kullanışlı siyasi malzemeye, yargıyı da bu doğrultuda en verimli araca dönüştürmüş

“HER 42 KİŞİDEN BİRİNİN TERÖRLE YARGILANDIĞI BİR ÜLKE”

Her 42 kişiden birinin terörle yargılandığı bir ülkede, yurttaşların konsolosluklarda niçin vize kuyruklarına girdiği çok açık! İktidarın AB ile Vize Serbestisi anlaşmasında 6 yıldır Terörle Mücadele Kanunu’ndaki (TMK) düzenlemeyi niye yapmadığı, siyaseten kullanışlı bu yasayı değiştirmekten niye kaçtığı, gerçek niyetin ne olduğu, apaçık ortada. Artık adaletsizlikte zirveye çıkan bu iktidarın adalet vaatlerine kimse inanmıyor.”   

CHP’li Toprak’ın raporundan satır başları şöyle:

“TÜRKİYE SEFERBERLİĞE GİRİŞMELİ: Kaynakları rant ve beton ekonomisine aktaran iktidarın ‘Teknofest Kuşağı’ iddiasına karşılık Türkiye, 2022 yılı Küresel İnovasyon Endeksi’nde 50 ülke arasında 37’nci sırada. Endeks sonuçları ve sıralama, yüksek teknolojili ürün ihracatının payı yüzde 2’ler seviyesinde olan Türkiye’nin ciddi bir seferberliğe girişmesi gerektiğini gösteriyor.

Türkiye’nin 10 yıl geriye giden milli geliri, partizanlaşan üniversitelerin hali, yargı ve hukukun getirildiği nokta, hızlanan beyin göçü, demokrasiden uzaklaşan görüntüsüyle yenilikçi teknolojileri, yatırımları çekmesi zor olduğu gibi, sıralamada daha geriye düşmesi yüksek ihtimal.

YEREL YÖNETİME PAY AYRILMADI: COVID-19 nedeniyle ertelenen Konaklama Vergisi’nin yılbaşından itibaren yürürlüğe girmesine karşılık, tüm dünyadaki örneklerin aksine bu vergiden tesislerin bulunduğu yerel yönetimlere pay ayrılmaması, tüm gelirin merkezi yönetime aktarılması, kamusal gelirlerin adil paylaşımı ve vergi adaleti açısından büyük haksızlıktır.

Yayınlanan tebliğle 1 Ocak 2023’ten itibaren otel, motel, tatil köyü, pansiyon, kamping vb. konaklama tesislerinde geceleme ve bu tesislerden alınan yeme-içme vb. hizmetlerine ilişkin ücretler üzerinden yüzde 2 oranında ‘Konaklama Vergisi’ kesilecek. Cumhurbaşkanının bu oranı bir kat artırma, yarıya indirme yetkisi bulunmasına karşılık tebliğde üst sınır olan yüzde 2’nin uygulanması kararlaştırıldı.

Yazın nüfusu katlanan turistik yörelerde çok daha fazla nüfusa hizmet veren belediyelere gelirin en az yüzde 50’si (yüzde1’lik kısım) verilmelidir.

Pek çok turistik ilçe-belde belediyesinin kaynak yetersizliği çektiği, muhalefete mensup belediyelerin merkezi yönetimin kararları ve engellemeleriyle daha büyük mali sıkıntılar yaşadığı biliniyor. Milyonlarca yerli ve yabancı turistin tatile geldiği, mal ve hizmet fiyatlarının yükseldiği bu bölgelerde yaşayan yerel halkın yaşadığı sıkıntılar karşısında, sağlanacak vergi gelirlerinin yerel yönetimlerce kendilerine daha iyi ve nitelikli hizmet için kullanılmasını beklemeleri doğal ve adil değil mi?

İKTİDAR FAİZ KARŞITLIĞINA MOLA VERDİ: Merkez Bankası Para Politikaları Kurulu, politika faizini yüzde 9’da sabit tuttu. İktidarın faiz karşıtlığına mola verdiği ve faizde ‘NAS’ sınırının yüzde 9 olduğu anlaşıldı. Faiz indirimleri enflasyon beklentileri üzerinde olumlu bir etki yaratamadığı gibi, ilan edilen hedeflerin hemen tamamında ters sonuçları beraberinde getirdi.

Faiz indirimlerine rağmen ticari, bireysel ihtiyaç ve konut kredisi faizleri katlandı. MB ve BDDK’nın kararlarıyla ihracatçıların döviz gelirlerinin yüzde 40’ına el konuldu. Bankalara faiz tavanı getirilerek, kredi vermeleri engellendi. Cari fazla iddiasının tersine 40 milyar doları aşan cari açık, 99 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığı, ihracatta gerileme ve ithalatta 300 milyar doları aşan bir tablo söz konusu.

İktidarın faiz düşürüp enflasyonu indirme, yatırımları artırma, istihdamı büyütme, ihracat artışıyla cari fazla verme, ‘liralaşma’ stratejisiyle TL’yi güçlendirme senaryolarının tümü geçersiz hale geldi. Yeni Ekonomi Modeli (YEM) Türkiye ekonomisine ağır hasar verdi!

İKTİDARIN SÖYLEMİNİN TOPLUMDA KARŞILIĞI YOK: Aralık ayı Tüketici Güven Endeksi verileri, iktidara ve uygulamalarına güvenin ciddi biçimde gerilediğini ortaya çıkardı. İktidarın söylem ve açıklamalarının toplumda, kamuoyunda, hanelerde bir karşılığının olmadığını, inandırıcı bulunmadığını ve ciddiye alınmadığını gösterdi. Tüketici Güven Endeksi yüzde 1,3 düşüş ile 75,6 oldu!

Türkiye İstatistik Kurumu ve Merkez Bankası iş birliğiyle hazırlanan Tüketici Güven Endeksi 2022 Aralık sonuçları; toplumda ve hanelerde karamsarlığın, iktidardan memnuniyetsizliğin ve güvensizliğin arttığını, beklentilerin kötüleştiğini gösteriyor. İktidarın ‘gidici’ olduğunu teyit ediyor.

ÇKS MAĞDURİYETİNİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ: Dijital Tarıma Geçiş planıyla 2023 tarım dönemi desteklerinden, tarım sigortası ve düşük faizli tarım kredilerinden yararlanmak için Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıt koşulu getiren ve başvuru süresini 4 ayla sınırlayan iktidar, milyonlarca çiftçinin mağduriyetine yol açtı!

Çiftçilerin üçte ikisinin 31 Aralık’a kadar ÇKS’ye  kaydını tamamlaması olanaksız görünüyor. İktidarın 20 yıldır mağdur ettiği çiftçiye, TZOB’un çağrısına kulak tıkaması, duymazlıktan gelmesi kabul edilemez. 23 Eylül’deki kararın yarattığı mağduriyet ortadan kaldırılmalı, ÇKS’ye kaydolma süresi uzatılmalıdır. Üretimden hızla uzaklaşan üreticilerimizin, çiftçilerimizin yeni mağduriyetler yaşamasının önlenmesi hayati önceliğimizdir!

UKRAYNA SAVAŞINDA MÜZAKERE SÜRECİ: Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, savaşın başından bu yana ilk kez yurt dışına gerçekleştirdiği ziyarette ABD Başkanı Biden tarafından Beyaz Saray’da ağırlandı. ABD, Ukrayna’ya hava savunma sistemi Patriot gönderme kararını açıklarken, 2023 bütçesinde Ukrayna’ya 45 milyar dolar kaynak ayırdı!

Patriot kararıyla yeni bir aşamaya geçmesi gündeme gelen Rusya-Ukrayna savaşının yaygınlaşma olasılığı yanında, yakın dönemde müzakere sürecinin başlamasına dönük bir işaret görünmüyor!

DOLARA ENDEKSLİ ‘U’ DÖNÜŞÜ: Dış politikada ‘dolara endeksli’ U dönüşlerine rağmen, normalleşme girişimlerinden sonuç alınamazken, Türkiye’nin dışlandığı bölgesel oluşumlarla çevremizde kritik adımlar atılıyor. Ürdün’deki Uluslararası Bağdat Konferansı’nda ‘Eş Başkanlığı’ Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron üstlendi.

İktidar, 3-5 milyar dolar peşinde Körfez emirlerinin kapısında dolaşırken; sınırlarımızda, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de Ege ve Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de, Balkanlarda Türkiye’yi çevreleyen, dışlayan, tecrit eden yapılanmaları, oluşumları çaresizce seyrediyor."