CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, dün Tekirdağ’da; Tekirdağ Kent Konseyi’ni, CHP Tekirdağ İl Başkanlığı’nı, CHP Süleymanpaşa İlçe Başkanlığı’nı ziyaret etti. Nazlıaka, bir otelde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada; şunları söyledi:

“Biz Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ile ilgili olarak bir saptama yaptık. Eşitsizlikten bahsettik, kadına yönelik şiddetin ne noktaya geldiğinden bahsettik ve bizler iktidara geldiğimizde ne yapacağız ve sizlere ne düşüyor birkaç cümleyle de onu konuşalım istedim. 

Bir kere iktidar geldiğimizde, Genel Başkanımızın kadınlara vermiş olduğu bir söz var; ilk 1 hafta içerisinde İstanbul Sözleşmesi’ni yniden uygulamaya koyacağız. Ve öyle ‘mış’ gibi yaparak değil tüm maddeleriyle hayata geçireceğiz.

“HANGİ İNSAN ÖLMEYİ HAK EDER?”

Sizlere Şule Çet davasını hatırlatmak isterim. Hatırlıyorsunuz değil mi? Bir plazadan düşerek yaşamını kaybeden kız kardeşimiz. O dosyanın üstü kapatılmak üzereydi. Ailenin sosyal medya üzerindeki feryadı ve kadın hareketinin dayanışması sayesinde Şule Çet’in katili bugün cezaevinde.

Fakat avukat, şöyle sorular sorabildi ailesine: ‘Şule Çet ders çalışırken eve erkek arkadaşı, erkek öğrenci geliyor muydu?’ Geliyor olsa ne olacak? Bin tane erkek arkadaşı geliyor olsa ne olacak? Bir kadın plazadan itilerek öldürülmüş, yaşamını kaybetmiş. Buradan nereye varmaya çalışıyorlar?

Hangi insan ölmeyi hak eder? Ne demek istiyorlar? İşte o yüzden, bizler iktidara geldiğimizde İstanbul Sözleşmesi’nin, AKP’nin yaptığı gibi samimiyetsizce değil; tüm maddelerini uygulayacağız. Çünkü o maddeler uygulansaydı, -sözleşme o dönemde çünkü feshedilmemişti- avukatlar böyle sorular soramazdı. Ama rahatlıkla sordular. Çünkü zaten kadınların hayatı, yönetenlerin umurunda değil; diye düşündüler. Yönetenlerin umurunda olmayabilir. Ama bizlerin hepimizin umurunda. O yüzden birbirimize sahip çıkacağız.

“4+4+4 UCUBE EĞİTİM SİSTEMİNİ KALDIRACAĞIZ”

İstanbul Sözleşmesini uygulayacağız, başka ne yapacağız? Kadınların, hayatın her alanında güçlenmesini istiyoruz. Bunun için de öncelikle eğitimdeki fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmamız gerekiyor. Yani bugün, Tekirdağ’ın herhangi bir ilçesindeki bir çocuğumuzla, ülkemizin bir başka bölgesindeki bir başka köyündeki çocuğumuzun eşit eğitim alabilmesi gerekiyor. Ve hiç şüphesiz bu eğitimin karma eğitim olması yani kızlı-erkekli eğitim görerek, toplumsal cinsiyet eşitliğini içselleştirmeleri gerekiyor. Onun için iktidara geldiğimizde, bu 4+4+4 ucube eğitim sistemini kaldıracağız. Laik, bilimsel, çağdaş bir eğitim modelini yeniden hayata geçireceğiz. Andımızı da yeniden okutacağız. Ve iyi eğitim görmüş olan kız çocuklarımızın erken yaşta ve zorla evlendirilmesinin de önüne geçmiş olacağız. Bunlarla ilgili olarak da yasaları revize edeceğiz.

“BEN ANADOLU’YU ÇOK DOLAŞAN BİR ARKADAŞINIZIM”

Ben Anadolu’yu çok dolaşan bir arkadaşınızım ve gittiğim yerlerde ‘çocuk gelinler’ deniliyor… Ama ben çocuktan gelin olmaz diye bu ifadeyi kullanmıyorum. ‘Erken yaşta zorla evlendirilen’ diyor, Birleşmiş Milletler. Erken yaşta zorla evlendirilmiş bazı kadınlarla konuşuyorum. Bana diyorlar ki, bir tanesi hikayesini anlatıyor, ‘evlendikten sonra kocama sordum ‘size baba diyebilir miyim diye.’ Bir başkası yine diyor ki; ‘kocamın ikinci eşiyim, onun ilk eşinden olan çocuklarıyla oynayarak büyüdüm.’ Çocukluğunu yaşamamış. Bir başkası diyor ki; ‘ben daha çocuktum, ne olduğunu anlayamadan bir de baktım ki anne olmuşum.’

“BUGÜN TÜRKİYE’DE ÇALIŞAN HER 2 KADINDAN 1’Sİ KAYIT DIŞI”

Dolayısıyla meslek sahibi olmak kadınların da iş hayatında güvenli ve güvenlikli çalışmasını temin etmemiz lazım. Bugün Türkiye’de çalışan her 100 kadınlardan sadece 8’i sendikalı. Bugün Türkiye’de çalışan her 2 kadından 1’si kayıt dışı. Kadınların en fazla çalıştığı sektör, tarım. Tarımın özelliği ise kayıt dışılığın en yüksek oranda olduğu sektör. Bizler ne yapacağız?  Bizler, kadın istihdamını arttırmak amacıyla bir çalışma yaptık ve bu detaylı çalışma sonrasında iktidara geldiğimizde ilk 5 yıl içerisinde 6 milyon yeni istihdam yaratıp bunun 4 milyonunu kadınlar için olmasını sağlayacağız. Hepsini çalıştık. Nasıl yapacağımızı çok iyi ama çok iyi biliyoruz...

Üreten bir Türkiye’yle bunu sağlamak mümkün. Aynı zamanda meslek edinme kurslarıyla çalışma hayatının dışına atılmış kadınları yeniden çalışan kadınlara dönüştüreceğiz ve emeğinin hakkını almasını sağlayacağız. Bir kadın doğum yaptı işten ayrıldı, tekrar işe dönmek istiyor. İşe dönmek istediğinde o iş yerine teşvik vereceğiz. Yine yüzde 35 ile yüzde 50 arasında oransal olarak kadın istihdam eden özel sektör firmalarına artan oranda teşvikler uygulayacağız.

“TÜRKİYE’DE 24 SAAT FAALİYET GÖSTEREN KREŞLER AÇACAĞIZ”

Kreş meselesi de çok kritik. Deniliyor ki; 150 kadının çalışanın üzerindeki iş yerlerinin kreş zorunlu… Ama bunun için ne cezai işlem, ne denetim yapılıyor. Üstelik de neden kadın çalışan vurgusu yapılıyor? Az önce de söyledim: çocuk bakımı anne ile babanın ortak sorumluluğudur. Dolayısı ile 150 kadın çalışan değil 150 çalışan olması gerekiyor. Yine Türkiye’de 24 saat faaliyet gösteren kreşler açacağız. Şu an belediyelerimiz çok iyi örnekler sergiliyor. Ama bunların merkezi politikalarla da desteklenmesi gerekiyor. Yani yereldeki bu olumlu uygulamaların merkezi hükümet tarafından da desteklenerek arttırılması gerekiyor.

Hiç şüphesiz kadının üzerindeki bakım yükünü alacak; yaşlı bakım evleri, konuk evleri, alzheimer merkezleri, otizm merkezleri, engelli evleri, kreşler, ana okullar, yurtlar; bunlarla birlikte de yine ailede kadının üzerine yüklenilmiş olan bazı sorumlulukları sosyal devlet olma anlayışı ile üzerimize alacağız.

“KADINLAR 1’DEN BÜYÜKTÜR DİYECEĞİZ”

TÜİK bile yaptığı bir araştırmada şunu saptamış; bir kadının ev içi işlere ayırdığı zaman bir erkeğin 5 katı. Bunu, TÜİK söylüyor. TÜİK bile, ‘5 katı’ diyorsa siz artık o oranın ne olduğunu tahmin edin. İşte o yüzden bu ev içi işler ve kadını geleneksel roller içerisine hapseden zihniyetten kurtulacağız. Ne diyordu, AKP yöneticileri; mesela iş arayan bir kadına, ‘ne oldu diyor evdeki işler yetmedi mi?’ Yani kadın dediğin sadece evde çalışır: ‘Sen iş arama diyor.’

Yine bir başka AKP bakanı diyor ki; ‘Kriz bitti artık kadınlar evine dönebilir.’ Bir başka bakan diyor ki: ‘işsizlik oranı arttı çünkü kadınlar iş aramaya başladı.’ Yani kadınların en doğal hakları ellerinden alınıyor.

Bütün bunları yeni düzenlemelerle hayata geçireceğiz ve tabi kamuda istihdam da çok önemli. Dolayısı ile bugün baktığınızda bugün kamuda yönetimde sadece yüzde 14 oranında kadın var. Bunu da yine Genel Başkanımız da yapmış olduğu bir konuşmada özellikle vurgulamıştı. Kamuda kadın yönetici oranını yüzde 35’e çıkaracağız.

Bu söylediklerim böyle tatlı tatlı vaatler falan değil. Hayata geçirilmeyecek birtakım uygulamalar hiç değil. Biz gerekli güce sahibiz, insan gücüne sahibiz. Gerekli özelliklere, yetkinliğe, bilgiye, deneyime de sahibiz… Ama hep baskılayan bir anlayış nedeni ile ne yazık ki içinde bulunduğumuz dönemde Türkiye’de kadınlar hak ettikleri yerde değiller. Kadınları yeniden güçlendireceğiz ama biliyoruz ki bizim güçlenmemiz birisinin gücüne gidiyor. ‘Kadınlar 1’den büyüktür’ diyeceğiz. ‘Tek adama karşı çok kadın’ diyeceğiz.

“AİLE DESTEKLERİ SİGORTASINI GETİRECEĞİZ”

Son olarak sizlere Aile Destekleri Sigortası’ndan da bahsetmek isterim. Çünkü az önce tarım emekçisi olan kadınlardan bahsettik, sigortasız çalıştıklarından. Biliyorsunuz hane yoksulluğu farklı, yoksul bir hane içerisinde kadın yoksulluğu daha da farklı.

Neyi kastediyorum? Bugün Türkiye’de artık ortalama bir ücret olan asgari ücret yani 4 bin 253 lirayı alan bir aile de yaşayan kadının cebine 4 lira bile girmiyor olabilir. Değil mi, biliyoruz bu hikâyeleri. Dolayısı ile Aile Destekleri Sigortası Türkiye’nin yoksullukla mücadelesi için bizim iktidara gelir gelmez hayata geçireceğimiz ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 9 sigorta türünden biri. İlk 8’i şu an uygulamada, bunu uygulamıyorlar neden? Çünkü işine gelene yardım yapıyor işine gelmeyene yardım yapmıyor. Kendisine oy verene birkaç ayrı kanaldan yardım yapıyor. Ama Cumhuriyet Halk Partili diye etiketlediği ise birisini ona asla yardım yapmıyor. İşlerine gelmediği için bu sigortayı uygulamıyorlar. Ama biz hemen Aile Destekleri Kurumu’nu kuracağız ve bu sigortayı uygulamaya geçireceğiz.

Geçirdiğimizde de kadına bir kart çıkartacağız ve kadının hesabına her ay sonunda hanenin eğer geliri asgari ücretin altında ise en az asgari ücrete tamamlayacak kadar bir ödenek ödeyeceğiz. Ailedeki çocuk sayısına göre, yaşlı sayısına göre, bakıma muhtaç sayısına, engelli sayısına göre verilecek olan ödeneğin rakamı yükselecek. Ama kadın her ay sonunda, gidecek bankadan tıpkı bir işçi gibi, bir memur gibi parasını çekebilecek. Böylelikle kadını güçlendireceğiz.

“BUGÜN TÜRKİYE’DE YOKSULLUK MİRAS KALIYOR”

Aile Destekleri Sigortası ile kamuda istihdamda, o ailedeki çocuklara öncelik tanıyacağız.  Yani aile yoksul; fakat genç var iş arıyor, çocuk işe giremiyor. ‘Yoksulsun sen, yoksul kal’ demeyeceğiz. Ailelerin yoksulluk çemberini kırabilmesi için ve gelir düzeyinin yükselebilmesi için onları hayata katacağız ve istihdam edeceğiz. Başka ne yapacağız? Aile Destekleri Sigortası kapsamındaki aileler için çocukların eğitimine anaokulundan üniversite mezuniyetine kadar herhangi bir para ödememesini sağlayacağız.

Hem yurtları hayata geçireceğiz, hem kreşler ve bahsettiğim birtakım imkanlar sunarak ailenin refahını yükselteceğiz. Hedefimiz şu olacak: Hani AKP yoksulluğu yönetmek istiyor ya; biz yoksulluğu yok etmek istiyoruz, yok etmek için uğraşacağız. Bugün Türkiye’de yoksulluk miras kalıyor. Yani bir çocuk yoksul bir ailede dünyaya geldiyse daha sonrasında o yoksulluk çemberini kırması çok ama çok zor oluyor. İşte biz bu imkanı vereceğiz, o ailelere elimizi uzatacağız.

“EMEKLİLERİN MAAŞI ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA OLMAYACAK”

Gelelim emeklilere. Aile Destekleri Sigortasında kapsamında emeklilere ne yapacağız? Bir kere biliyorsunuz, şu anda açlık sınırı 6 bin 17 lira. Yani asgari ücret 4 bin 253 lira, ama açlık sınırı 6 bin 17 lira. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 20 bin liraya yakın. 20 bin liraya yakın! Biz diyoruz ki iktidara geldiğimizde emeklilerin maaşı asgari ücretin altında olmayacak ve o asgari ücret açlık sınırın altında asla ve asla olmayacak. Bunu sadece söylemedik; bunu hayata geçirmek için kanun teklifi de verdik. Takip etmişsiniz ama ne yazık ki AKP ve MHP’nin oyları ile geçtiğimiz ay reddedildi. Ama biz Aile Sigortası Kurumu kanalı ile emeklilerimizin hem iyi bir gelir sahibi olmasını hem de yaşam standardını yükseltmek istiyoruz. Gelişmiş ülkelere baktığınızda, insanlar çalışır çalışır sonra emekli olur ve hayatındaki ikinci baharını yaşar. Gezer, tozar, yeni yerler görür, yeni insanlar tanır, yeni lezzetler tadar değil mi? Ne güzel vakitler geçirir.

İşte bizim iktidarımızda da tıpkı gelişmiş ülkeler gibi birtakım standartlar olacak. Kültür Bakanlığı ile protokoller yapacağız, emeklilerimiz son derece düşük ücretle ülkeyi gezecek, tozacak ve hayatın tadını çıkartacak. Bunlar rüya değil. Böyle arka arkaya anlatınca ne kadar güzel geliyor kulağa… Ama ‘acaba olabilir mi’ sorusu aklınıza geliyor olabilir.

“GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİĞİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ”

Hiçbirisi rüya değil. Çünkü gelişmiş ülkeler bunu yapıyor. Ve Türkiye aslında güçlü bir ülke; ama ekonomi tercihler meselesidir. Siz tercihinizi halktan yana mı kullanıyorsunuz, 5 çeteden yana mı kullanıyorsunuz? İşte bunun tercihidir ekonomi. AKP döneminde yoksuldan alıp zengine verilen bir sistem kuruldu. Dolayısı ile biz bu sistemi yeniden değiştireceğiz ve gelirin hakça paylaşıldığı, üreten bir Türkiye yapacağız. Gelir dağılımındaki adaletsizlikleri ortadan kaldıracağız. Herkesin huzur içerisin yaşadığı, refah içerisinde yaşadığı bir Türkiye tesis edeceğiz. Bunu yapmaya çok yakınız. Lütfen sizde bunları anlatın. Sizler de bunları anlatın, bunlar çok çalışılmış olan detaylı projelerdir. Yani maliyeti ile kaynağı çok net çalışılmış olan projelerdir. Hani az önce genç bir arkadaşımız dedi ya, ‘geliyor gelmekte olan’ diye. Evet, gelmekte olan geliyor da o durup dururken gelmiyor. Nasıl olacak? Onu biz getireceğiz. Nasıl getireceğiz? Çalışacağız, çalışacağız, çalışacağız. Söz mü?

“BİR ERKEN SEÇİM BEKLENTİMİZ VAR”

Sık sık dile getiriyoruz, bir erken seçim beklentimiz var ve bu seçimin bizler için ne kadar önemli, ne kadar kritik olduğunu konuştuk. Yüzlerinizden hepinizin de benimle aynı duyguda olduğunu anladım. Madem bu kadar kritik bir seçimden bahsediyoruz, lütfen bir gününüzü bile boşa geçirmeyin. Her gün, ‘Ben bugün seçim için ne yaptım, kaç kişiyi ikna ettim’ diye düşünün. Bir gününüzün diğer güne benzememesini sağlayın. Hep aynı kişilerle bir araya gelip, aynı şeyleri konuşmaktansa; farklı insanlara ulaşmaya çalışın ve özellikle farklı görüşten olduğunu ya da kararsız olduğunu bildiğiniz kişilere lütfen tek tek projelerimizi anlatın. Çünkü, biz iktidara gelmeye projelerimizle, kadrolarımızla, kurumlarımızla son derece hazırız. Onun için bir an önce sandık diyoruz ve işte o zaman: ‘Geliyor gelmekte olan’ diyoruz.”