CHP Sözcüsü Faik Öztrak başkanlığındaki CHP Ekonomi Masası heyeti, Balıkesir Hasan Can Kültür Merkezi'nde iş dünyası temsilcileri ve esnafla bir araya geldi.

ANKA'nın haberine göre toplantıya, Öztrak'ın yanı sıra; CHP Genel Başkan yardımcıları Ahmet Akın ve Lale Karabıyık, CHP İzmir Milletvekili Bedri Serter, CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım, CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, CHP İstanbul Milletvekili Gökhan Zeybek, eski CHP İzmir Milletvekili Aşkın Türeli ve CHP Balıkesir İl Başkanı Serkan Sarı da katıldı.

Toplantıdaki konuşmasına, şehitler için başsağlığı dilerek başlayan Öztrak, şunları söyledi:

"BİZ BUNU 'DIŞARIDAN BİZE SALDIRI VAR' DİYE ALGILADIK"

"Uzunca bir süredir Türkiye iki krizi iç içe yaşıyor. Bunun üstüne bir başka kriz geldi, o da küresel salgın. Bu üç krizin birleşmesiyle birlikte ülkede buhranı yaşıyoruz. 2007’den sonra mevcut yönetim ekonomide disiplini kaybetti ve çabaları birer birer yok etti. 2013’ten sonra ise küresel konjonktür değişti. Küresel likidite bolluğunun artık aynı şekilde artmayacağı ortaya çıktı ve bu çerçevede yine yönetim bu gelişmeyi okumakta geç kaldı. Uzunca bir süre dünya ekonomisinde para çok boldu, o para bolluğunu kural zannetti, dünya bundan sonra hep böyle gidecek zannetti. Halbuki gelmekte olan zorlu günlere hazırlık yapmadı. 2013’ten sonra Amerika’da Merkez Bankası’nın ‘Ben artık para basmayacağım’ demesiyle birlikte dünyada sermaye ürkekleşti. 2013’ten sonra sermaye, ‘Doğruları yapana gideceğim’ dedi. Biz bunu dışarıdan bize saldırı var diye algıladık. Yanlışı yapan bizdik, dışarıdan gelen paraları kesen de bizim yanlış politikalarımızdı. Yani kriz aslında, içeride gelişmeye başlamış olan bir krizdi.

"MERKEZ BANKASININ KASASI 51 MİLYAR DOLAR AÇIK VERİYOR"

Seçimlerden önce Merkez Bankası’nın kasasında 128 milyar dolar rezerv vardı ve Merkez Bankası 2018’de yaklaşık 40 milyar dolar fazla veriyordu. İstikrar görüntüsü vereceğiz diye, kuru tutacağız diye bu 128 milyar dolar önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, sonra yerel yönetim seçimlerinde, ondan sonra da pandemi nedeniyle satılmaya başlandı. Bugün Merkez Bankası’nın kasasına net rezerv olarak baktığımız zaman 36 milyar dolar açık var. Evet toplam 126 milyar dolar bir rezerv var ama bu 126 milyar dolarlık rezervi; çok kısa vadede çekilecek, emanet alınmış birtakım dövizlerle oluşturmuş durumdayız. Tabii bugün 38 milyar dolara gitmiş vaziyette. Günlük bilançodan baktığımız zaman da Merkez Bankası’nın kasası 51 milyar dolar açık veriyor.

Merkez Bankası’nı sürekli test ediyorlar. En son 13,80’den Merkez Bankası müdahale etti, bir miktar düştü. Yeniden test etmeye başladılar ve şu anda 13 lira 80 kuruşun üstüne attı. Merkez Bankası şu anda ringde tek kollu boksör gibi. Kolunun bir tanesinin ucunda faiz vardı, onu arkasına bağladılar, faize dokunamıyor. Öbür ucunda rezervleri vardı, o kolu da kestiler. Dolayısıyla tek kollu ama tek kolu da arkadan bağlı Merkez Bankası ile piyasalar oynuyor. Bu da yanlış siyasetin sonucunda ortaya çıkan bir manzara.

Çıktılar birtakım 2023 yılı hedefleri açıkladılar. Hâlâ o 2023 hedeflerini tutturacağız diyorlar ama resmi dokümanları bunu böyle söylemiyor. O hedeflere baktığımız zaman Türkiye’nin 2023 yılında gayri safi yurtiçi hasılası -2011’de taahhüt ettiler- 2 trilyon dolar olacaktı. 2 trilyon dolar dedikleri gayri safi yurtiçi hasıla bugün 950 milyar dolar olacak. Yani yarısının bile altında. Bunu kim söylüyor, kendi hazırladıkları Orta Vadeli Program söylüyor.

Türkiye’nin borç yükü giderek ağırlaşıyordu. Türk lirası değer kaybettikçe, paramız pul oldukça bu yük daha da ağırlaşacak. Sadece 30 Haziran’da Türkiye’nin 446 milyar dolar olan dış borcunun TL karşılığı 3 trilyon 893 milyar liraydı. Bugün TL’nin hızlı değer kaybetmesinin sonucunda 6 trilyon 112 milyar TL’ye çıktı. Bu aradaki fark neye eşittir diye sorarsanız, 2021 yılında sizlerin ödediği vergilerin toplamının iki katına eşit. Bunu ancak iki yıllık vergi geliriyle ödeyebileceğiz.

"ÇİN BİLE BU MODELDEN VAZGEÇTİ"

İşler bu hale geldikten sonra ortaya bir Çin Modeli meselesi çıktı. Ortalık karışmış, birbirine girmiş, birdenbire Türkiye Çin Modeli uygulamaya karar verdi. Çin Modeli, tamamen ucuz iş gücüne dayanarak rekabet yaratmayı öngören bir model. Çin bile bu modelden vazgeçti, çok başka yerlerde şu an. Peki Türkiye’yi bu kılıfa sokabilir misiniz? Sokamazsınız, Türkiye AB ile tam üyelik masasına oturmuş olan bir ülke. Olgun, güçlü bir iç piyasamız var. Bir orta gelir kesimimiz var. Nasıl kuru kullanmak suretiyle emeği ucuzlatacaksınız, oradan da rekabet gücünü artırıp ihracata dayalı büyümeyi gerçekleştireceksiniz, bunu sürdürebilmek mümkün mü? Bir de ‘Altı ayda yapacağız’ diyorlar. Nasıl altı ayda yapacaksınız, Çin bunu 50 yılda zor yapmış. Bir de Çin hiçbir zaman kendi stratejik varlıklarını satmamış. Körfez’e gidip de ‘Gel şunu al, bunu al’ dememiş. Aksine Çin, ‘Buraya yatırım yapın, sıfırdan tesis kurun, istihdam imkanı yaratın’ demiş. Çin’in 20 yıl önce yaptığını bugün Türkiye’de yapmaya kalkmak Çin işkencesidir.

Yapmamız gereken şey verimliliği artırmak. Bugün asgari ücretin seviyesi tartışılıyor ama baktığımız zaman 232 dolar. Avrupa’nın artık en düşük asgari ücreti bizde. Asgari ücrette Afrika ülkeleriyle yarışıyoruz. Türkiye’yi uzunca bir süre Afrika ülkeleri haline getiremezsiniz. Bu çok ciddi sosyal birtakım problemlere neden olur."