Öztrak, son gelen elektrik ve doğalgaz zamlarına ilişkin de “Peki bu fiyatları niye bu kadar artırdınız, aynı dönemde bakıyorum dolar kuruna sadece yüzde 37. Türkiye’de bir sorun var. Yöntemleri yanlış, gerekli rezervleri yok. Hata yaptılar zamanında anlaşmaları bağlamadılar. Bu gazla ilgili ve bugün Türkiye’de fiyatlar OECD’nin üç katı artıyor” dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak başkanlığındaki CHP Ekonomi Masası heyeti Sivas’a iş insanları, esnaf, çiftçi, işçi ve yurttaşların sorunlarını dinlemek için geldi. CHP heyetinde Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, CHP milletvekilleri Abdüllatif Şener, Akif Hamzaçebi, Çetin Osman Budak, Orhan Sarıbal, Bedri Serter, İlhami Özcan Aygün, Mehmet Güzelmansur, Özkan Yalım, Özgür Karabat, İlhan Kesici de yer aldı. CHP heyeti ilk olarak iş insanları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile otelde kahvaltılı toplantı yaptı.  

Programın açılış konuşmasını CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu yaptı. Karasu şunları söyledi:

“Üç gün sonra 4 Eylül’ü kutlayacağız, 103’üncü yıl dönümü. Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarına ev sahipliği yapmış önemli bir şehirdeyiz. Sivas, yatırım almadığı için göç veriyor. Öyle bir noktadayız ki İstanbul’da en fazla nüfusa sahip olmakla övünüyoruz. Bu aslında Sivas ekonomisini içinde olduğu durumu gösteriyor. Özellikle 22’nci il olarak cazibe merkezi olarak gösterilen Nuri Demirağ cazibe bölgemiz var. 21 sanayi bölgemiz olmasına rağmen sadece bir tanesi gecikmeli olarak cazibe merkezi gösterildi. 15 yıldır beklediğimiz hızlı trenimiz var. 2014-2019’da bitecekti. Bitmedi. 2023 yılında onun da kurdelesini kesmek bize nasip olacak.”

CHP Sözcüsü Öztrak da sunumunda şunları belirtti:

“Türkiye’de aynı anda iki krizi birlikte yaşadığımız görüyoruz. Birincisi Türkiye’nin 2007 yılından sonra izlediği ekonomi modeli tıkanmış görüyor. Türkiye 2007 yılında itibaren dünyada kendine benzeyen ekonomilerden ayrışıyor. Bugün ekonomi modelinin tıkanması karşımıza ekonomik kriz olarak çıkıyor. Ekonomik krizin göstergeleri de bozulan dış denge, yetersiz döviz rezervleri, yüksek enflasyon ve niteliksiz büyüme. İkinci önemli sorunumuz tek adam rejimi ve bunun devlette yol açtığı yönetim krizi. Bu ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz sistem devletin kurumlarında ciddi bir aşınmaya yol açtı. Artık kural kalmadı, kral var. Bir gecede her şey değişebiliyor. Kurumsal kapasite, devletin köklü kurumları hızla aşınmış durumda. Yine Türkiye ile ilgili ‘Güvenilmez ortak’ algısı güçleniyor.

“KRAL DEĞİL KURAL ÖNEMLİ”

Halbuki milletlerin nasıl zenginleştiğine baktığımız zaman bunu kral yerine kural olmasına bağlıyoruz. Burada kurumsal kalite endeksi ve bileşenleri dediğimiz bir endeks çıkardık. Çeşitli bileşenleri var. Her bir bileşende en iyi olan ülkeyi tespit ettik. Bu tarafa baktığınız zaman. Bunların etrafından bir çizgi geçirdik ve sonra buna bizim de üyesi olduğumuz Kalkınma İçin Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’ndaki kriterleri koyduk. En sona da bu kırmızı gördüğünüz Türkiye’yi koyduk. Gördüğünüz gibi bizimle en gelişmişler ve OECD dediğimiz ülkeler arasında ciddi farklar var. Şunu sorabilirsiniz, bunun büyüme ile, kişi başına gelirle, zenginleşme ile ne alakası var diyebilirsiniz. Onu da sol tarafa baktığınızda göreceksiniz. Kurumsal kalite ile kişi başına gelir düzeyi arasındaki ilişkiye baktığınız zaman da kurumsal kalite ne kadar iyiyse kişi başına gelir de o kadar yüksek oluyor. Neden kral değil kural önemli, neden kural değil kural olmalı. Bunu en güzel örneği organize sanayi bölgeleri ile ilgili anlatılan şey.

Şimdi Sivas merkezde üç tane, iki tane de Şarkışla ve Gemerek’te organize sanayi bölgesi var. Devlet demiş ki ‘Ben Demirağ Organize Sanayi Bölgesine cazibe merkezi statüsü veriyorum’. Soruyorlar ‘Niye veriyorsun’.  ‘E öyle çıktı ağızdan’. Kimin ağzından, Cumhurbaşkanının ağzından. Böyle söz verildi. Böyle söz verildi olmaz. Böyle bir ucube olabilir mi? Siz fabrikaları organize sanayi bölgesinden organize sanayi bölgesine gezdirip, kaynakları heba mı edeceksiniz? Açık söylüyorum, iş başına gelir gelmez yapacağımız ilk işlerden birisi Sivas’ı özel cazibe merkezi statüsüne kavuşturmak olacaktır. Böyle bir ucube olmaz.

Türkiye’de bugün büyümeden söz ediliyor. 7 büyüdük, Avrupa’ya göre şöyle iyi, böyle iyiyiz. Şimdi Türkiye’nin gayri safi yurt içi hasılası 2011 yılının ikinci çeyreğinde de 827 milyar dolarmış, şimdi de 827 milyar dolar. Bunun etrafında dalgalanıp duruyoruz. Büyüyoruz, büyüyoruz deniyor ya olan bu. Doğruları yapabiliyor olsaydık, bugün rahat rahat 1,5- 2 trilyon dolarlık gayri safi yurt içi hasılaya ulaşabilirdik. Ama maalesef ekonomiyi doğru düzgün yönetemedik.  Son dönemdeki gayri safi yurt içi hasıladaki rakamların da çok ciddi istatistiki sorunlar içerdiği kanaatindeyim.

“GÜYA UCUZ MARKET”

Büyüme kalitesiz. Şimdi, birkaç kişiyi zengin eden ama ülkenin neredeyse yüzde 90’ından fazlasını fakir eden bir büyüme ile karşı karşıyayız. Faik Bey bunu nereden çıkarıyorsun dediğiniz zaman, hükümetin kendi açıkladığı rakamlar var. Bakın işgücüne yapılan ödemelerin milli gelir içindeki payı. Yani bu muhtemelen rekor seviyede düşük. Yüzde 21,4. Yüzde 30’lardan yüzde 21’lere inmiş kısa sürede. Bu ülkede büyümenin insanları zenginleştirmediğini söylüyor. Bu büyüme değil aslında şişme. Bakın TÜFE 12 aylık yüzde 20’lerdeymiş geçen senenin 11’inci ayında, şimdi olmuş yüzde 80. O da TÜİK’in makyajlı rakamları ile. Bu fiyatları da başka hiçbir yerde bulamıyorsunuz. Bu üç harflilerden bir tanesinin yöneticisi dedi ki ‘Biz de enflasyon yüzde 110’. Güya ucuz market orası. TÜİK’te yüzde 80.

Büyümenin kalitesiz olduğunu gösteren başka neden de cari açıktaki olağanüstü artış. Cari açıkta artış ne demek? Borca batmak demek. Bu büyüme aynı zamanda ülkeyi borca batırdığı için sürdürülebilir de değil.

“3  HAZİNE VE MALİYE BAKANI, 4 MERKEZ BANKASI BAŞKANI, 5 TÜİK BAŞKANINI O KOLTUKTA GÖRDÜK”

Baktığımız zaman nedir problemimiz diye, kurumsal altyapının tamamen çöktüğünü, ekonominin de adeta şarampole yuvarlandığını görüyoruz.2018 Temmuz ayından bu yana, bu ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçtikten sonra Merkez Bankası’nın döviz kasası boşaldı. 128 milyar dolar buharlaştı. Üç Hazine ve Maliye Bakanı, dört Merkez Bankası Başkanı, beş TÜİK Başkanını o koltukta gördük. Peki ne oldu? Dünyada sıcak para azaldı, milleti borca batırıp sahte cenneti yaşatma dönemi 2007’den bu yana sürekli kapanıyordu. Ama buna rağmen bu oyunu sürdürme sevdası hükümette vardı, bu oyunu sürdürebilmek için de kerameti kendinden menkul bir safsata ortaya atıldı. Faiz sebep enflasyon netice. Bunun sonucunda paramız pul oldu. Devlet iş aleminin kullandığı dövize tamamen hükmetmeye başladı. ‘Sen şu kadarını bana vereceksin, sen döviz ile ödeme yapamayacaksın. Fatura döviz ile kesilecek ama sen döviz ile ödemeyeceksin’ gibi her gün değişen bir takım kurallar. Sonuçta iş insanları diyorlar ki ‘İstihdam sorununu da bu çözdü, çünkü eskisinden iki, üç katı fazla mali müşavir tutmak zorunda kaldık’.  Bu düzenlemelere uyabilmek için bir gece yarısı yapılan. Çünkü her şey tek adamın ağzından çıkan sözlere bağlı. Yarın sabah bunu yapalım diyor, onu yapıyorlar. İstişare yok, konuşma yok, danışma yok.

“2023 HEDEFLERİ TUTMADI”

Ekonomik belirsizlik arttı ve güven kayboldu. Hiçbir zaman en yüksek kur beklentisi ile en düşük kur beklentisi arasındaki fark bu kadar açılmamıştı. Yani en üst tahmin 25, en altta tahmin eden 17-18. Bu tahminleri büyük şirketlerdeki yöneticiler yapıyor. Eğer büyük şirketlerdeki yöneticilerin kafaları bu kadar karışıksa milletin kafası ne halde siz tahmin edin. Reel kesim güven endeksi düşmeye devam ediyor, en düşük seviyelerinde. Şimdi belki yavaş yavaş düzelttirmeye başlarlar, çünkü TÜİK’in başına istedik kadroları getirdiler. Bütün bu beceriksizliklerin sonunda aslında ulaşılabilecekmiş gibi olan 2023 hedefleri hayal oldu. 2023’te milli gelir 2 trilyon dolar yapacağız demişlerdi. Nerede dediler, önce AK Parti’nin 2011 seçim beyannamesine yazdılar, yetmedi sonra 2014-2018 dönemini kapsayan 10. Kalkınma Planı’nda da Meclis’te oylattılar. Meclis’ten geçirdiler, resmi hedef haline getirdiler. Neymiş resmi hedef, 2023’te 2 trilyon dolar. En son yayınladıkları Orta Vadeli Programda, 2023’te diyorlar, milli gelir 925 milyar dolar olacak. Yarısı bile değil.      

Kişi başına gelir, 25 bin dolar yapacağız diye millete taahhüt ettiler, söz verdiler. 10 bin 703 dolar oldu. Ancak bu kadar olacak diyor. İhracat 500 milyar dolar olacak dediler, 242 milyar dolar. Bakıyorsunuz, tarihi ihracat rakamları filan diye her yerde var. Hedeflerinin yarısına dahi ulaşamamış vaziyetteler. Bir yerde hedefin iki katı var. İşsizlik yüzde 5 dediler, Orta Vadeli Programda 2023’te işsizlik yüzde 11,4 olacak dediler.

“NE 2053 VİZYONU, GİDİP EVİNDE OTURMAN LAZIM”

Sonra dün çıkıyor konuşuyorlar, 2023 hedeflerini de tutturacağız, 2053 vizyonumuz. Sen taahhüdünü dünü yerine getirememiş bir müteahhitsin. Gidip evinde oturman lazım. Sen hala 2053 vizyonu. Ne 2053 vizyonu, ne 2053 hedefi, hiçbiri tutmamış. Sonra enflasyon dışarıdan geliyor, bizim yönetimimizin sonucunda değil diyorlar. Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Ukrayna işgal altında. Türkiye bunların komşusu. Rusya’da enflasyon yüzde 15, Ukrayna’da yüzde 22, Türkiye’de 80. Ne dışarıdan geliyor, bal gibi içeriden geliyor. OECD ekonomilerinde 12 aylık enflasyon. Türkiye’de yüzde 80, OECD ortalaması yüzde 10. Gıda enflasyonu Türkiye’de yüzde 95, OECD’de yüzde 13,3. Enerji enflasyonu Türkiye’de yüzde 143, OECD’de yüzde 41. Bu yüzde 143’ün içinde dün akşam hepimiz gözümüzü kapamış uyurken yapılan zamlar yok.

ELEKTRİK VE DOĞALGAZ ZAMMI

Şimdi bakın sene başından bu yana elektrik fiyatlarına konutta yüzde 95 ile 200 arasında zam yapmışlar. Bunun büyük kısmı da nisan ayından sonra. Kışın elektrik faturalarının nerelere gideceğini hep beraber bir düşünelim. Ticarethanelerde yüzde 92. Esnafın haline bir bakın. Sanayide, sanayicinin durumu iyi ya yüklensinler sanayiciye yüzde 322. Doğalgaz fiyatları konutta yüzde 164, ticarethanelerde yüzde 224. Sanayide yüzde 273. Peki bu fiyatları niye bu kadar artırdınız, aynı dönemde bakıyorum dolar kuruna sadece yüzde 37. Türkiye’de bir sorun var. Yöntemleri yanlış, gerekli rezervleri yok. Hata yaptılar zamanında anlaşmaları bağlamadılar. Bu gazla ilgili ve bugün Türkiye’de fiyatlar OECD’nin üç katı artıyor.

Cari işlemler dengesi bu yıl için hedefledikleri 18 milyar 600 milyon dolardı. Daha ilk altı ayda gerçekleşen 32 milyar 400 milyon dolar oldu. Aldı başını gidiyor. Bu borçlanma demek. Vadesi bir yıl içinde dolacak borcumuz 182 milyar dolar. 32’nin 50’lilere geleceğini düşünün 180’i üstüne koyun. 230 milyar dolar dünyadan para bulmak zorundayız. Bu arada Merkez Bankası’nın rezervleri de eksi 53 milyar dolar, swapları çıkardığınız zaman.

“FAİZ LOBİLERİNE ÖDEMİŞİZ”

Bu kötü yönetim sonucunda da milletimiz bütçeden hak ettiği desteği alamıyor. Faiz lobilerine 151 milyar dolar ödemişiz, ocak- temmuz döneminde. Bir de yeni icat ettiğimiz faizin kendisi olan Kur Korumalı Mevduatımız için Hazine’den ödediğimiz 60 milyar dolar. Milletin cebinden bir kuruş çıkmayacak dedik, ilk yedi ayda 61 milyar Türk lirası para ödedik. 151 milyar lira faize ödedik. Çiftçiye ne ödedik? 24 milyar ödedik, ilk yedi ayda. Esnafa Halk Bankası üzerinden 5 milyar ödedik. Bir de bütçeden doğrudan verdiğimiz destek var. O da 1 milyar Türk lirasının altında. Sonuç itibariyle iktidarın tercihini gösterir. İktidarın tercihleri arasında çiftçi, esnaf yok. Kim var? Faiz lobileri var. Onun için de en son gelen büyüme rakamlarında diğer sektörler yüzde 1 büyürken, sanayi yüzde 1 büyürken bankacılık sektörü yüzde 3,5 büyüdü.

Türkiye kendisine benzeyen G20 ekonomileri içinde doğrudan destek vermede sondan üçüncü, kredi ve borç vermede birinci. Esnafımızı da pandemide sıkıntıda olan geniş halk kitlelerini de borca batırmışız. Yaptığımız iş o olmuş. Yetmez, bu borçlara baktığımız zaman ilginç bir şey oldu. Türkiye’de borcun faizi ana parasını geçti. Sizler iş aleminden geliyorsunuz, ne demek olduğunu gayet iyi bilirsiniz.”

Öztrak, Türkiye ekonomisindeki bu tabloyu anlattıktan sonra iktidara geldiklerinde CHP olarak yapacaklarını da yineledi.