Sizinle ne oldu biliyor musunuz? Halkımızın alım gücü her geçen gün değeri düşen Türk lirasıyla ve artan enflasyonla eridi, yoksulluk derinleşerek geniş bir tabana yayıldı ve Bakanlığınızın 2021 yılı faaliyet raporu da zaten bunu destekliyor. Bakanlığın verilerine göre geçen yıl 5 milyon 913 bin 515 hanenin sosyal yardımlardan yararlandığı, 2 milyon 476 bin 457 hanenin ise düzenli sosyal yardım aldığı belirtiliyor, öz ailesinin bakımını sağlayamadığı için 141 bin 275 çocuğa sosyal ve ekonomik destek verildiği yazıyor. Bakımsız ve sağlıksız hane sayısı 30 bin 363, genel sağlık sigortası borçlusu sayısı 9 milyon 400 bin, gıda yardımı alan kişi sayısı 11 milyon” dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bütçe görüşmeleri devam ediyor. Komisyonda bugün, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2023 yılı bütçe teklifi görüşülüyor.

İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, şunları söyledi:

“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NE GEÇİŞLE MECLİS’İN BÜTÇE ÜZERİNDE DEĞİŞİKLİK YAPMA YETKİSİ ELİNDEN ALINMIŞTIR”

“Demokratik rejimle yönetilen tüm ülkelerde bütçeyi onaylama ve denetleme yetkisi halka aittir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle Meclis’in bütçe üzerinde değişiklik yapma yetkisi elinden alınmıştır. Görüşülen 2023 Bütçe Teklifi’nde 4 trilyon 470 milyar liralık merkezi bütçenin sadece yüzde 3,35’i Bakanlığınıza ayrılmış; bu çok yetersiz, yetersiz buluyoruz. Hükümetiniz, aile ve sosyal hizmetleri aslında 3,35’lik Bakanlık yapmış desek aslında yanlış olmaz.

20 yıllık iktidarınızda halkın geniş bir kesimi ciddi bir yoksulluk içerisinde. Türk-İş’in Ekim ayı verilerine göre 4 kişilik bir aile için 7 bin 425 lira ve asgari ücretin de bin 925 lira üzerinde bu rakam. Yoksulluk sınırı 24 bin 185 lira. Asgari ücret alan bir vatandaş eşi ve iki çocuğuna bakamıyor eve ekmek getiremiyor. 4 kişilik ailenin bütün fertleri asgari ücretli bir işte çalışsa bile yoksulluk sınırında gelir elde edemiyor. OECD üyeleri arasında gelir dağılımı adaletsizliğinin en yüksek olduğu 4’üncü ülkeyiz ve TÜİK’e göre halkın yüzde 40’ı gelirin yüzde 16,5’ini alıyor, en zengin yüzde 20’si gelirin yüzde 47,5’ini alıyor.

“BU RAKAMLAR ENGELLİ VE YAŞLILARI YOKSULLUĞA NE DENLİ SÜRÜKLEDİĞİNİZİN APAÇIK İSPATI”

Bakanlığınıza bağlı Yoksullukla Mücadele ve Sosyal Yardımlaşma Programı’na 2023’te 136 milyar lira ödenek ayrılmış. Bu programa bağlı bir alt program var, bunun adı: ‘Yoksullukla Mücadele’ Bu alt program tabiri caizse çuvallamış. Bu program, ihtiyaç sahibi engellilerin dest eklenmesi için 2021’de 5,8 milyar lira, ihtiyaç sahibi yaşlıların desteklenmesi için 2021’de 6,8 milyar lira, sosyal güvenliği olmayan vatandaşların sağlık primlerinin karşılanması için 2021’de 15,9 milyar lira ayırmış. Şimdi, bu rakamlar ne biliyor musunuz? İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza iktidar olarak verdiğiniz değer bu. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin, ihtiyaç sahiplerine çok daha fazla ödenek ayırması gerekiyor. 2021 faaliyet raporlarına göre Yoksullukla Mücadele Alt Programı’na 47 milyar lira harcama yapılmış; bu, 47 milyar harcamanın 34 milyarı sosyal güvenliği olmayanların sağlık primlerinin karşılanması adına harcanmış; 2021 yılında yaşlıların mali olarak desteklenmesi için 7,4 milyar lira, ihtiyaç sahibi engellilere 5,8 milyar lira harcanmış. Bu rakamlar engelli ve yaşlıları yoksulluğa ne denli sürüklediğinizin apaçık ispatı.

Sosyal yardım bütçesinin millî gelirimize oranı 2002’de yüzde 0,4, 2023’te bu oran 1,4’e yükselmiş ve siz bununla sürekli övünüyorsunuz ya hani, işte, her seçim önceleri bu yardımları aslında iktidarınızın beceriksiz yönetiminizde daha da yardıma muhtaç hâle gelen halktan oy almak için kullanıyorsunuz.

“SOSYAL DEVLET OLMANIN GEREKLİLİĞİ, YOKSULLUĞU BİTİRMEKTİR”

Sosyal devlet olmanın gerekliliği, yoksulluğu bitirmektir, yoksulluğu yönetmek ve sürdürmek değildir ve bu, sizin için aslında bir utanç kaynağı olmalıdır. Sizinle ne oldu biliyor musunuz? Halkımızın alım gücü her geçen gün değeri düşen Türk lirasıyla ve artan enflasyonla eridi, yoksulluk derinleşerek geniş bir tabana yayıldı ve Bakanlığınızın 2021 yılı faaliyet raporu da zaten bunu destekliyor. Bakanlığın verilerine göre geçen yıl 5 milyon 913 bin 515 hanenin sosyal yardımlardan yararlandığı, 2 milyon 476 bin 457 hanenin ise düzenli sosyal yardım aldığı belirtiliyor, öz ailesinin bakımını sağlayamadığı için 141 bin 275 çocuğa sosyal ve ekonomik destek verildiği yazıyor. Bakımsız ve sağlıksız hane sayısı 30 bin 363, genel sağlık sigortası borçlu su sayısı 9 milyon 400 bin, gıda yardımı alan kişi sayısı 11 milyon.

“KADINLAR GÜVENCESİZ, KAYIT DIŞI, DÜŞÜK ÜCRETLİ İŞLERDE ÇALIŞTIRIYORLAR”

Bakanlığınızın sorumluluğu altında olan ve eşit haklara sahip olmayan dezavantajlı grupların en önemlilerinden bir tanesi kadınlarımız. Özellikle kadın yoksulluğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak karşımızda; kadınlar güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretli işlerde çalıştırıyorlar. Ev işlerinden çocuk bakımına, yaşlı bakımından engelli bakımına kadar birçok bakım ekonomisine giren konularda yük, kadınların omuzlarında.

TÜİK’e göre çalışan kadınlar hane halkı ve ev bakımına üç saat otuz beş dakikalık bir süre ayırırken erkekler kırk altı dakika harcıyor. Türkiye bu bakımdan cinsiyetler arası bakım emeği bölüşümünde dünyadaki en eşitsiz üç ülkeden bir tanesi ve Dünya Ekonomik Forumunun 2022 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye 146 ülke arasında 124’üncülüğe düşmüş; Bangladeş, Etiyopya, Endonezya, Gana ve Nijerya gibi ülkeler bizden önceler. Rapora göre Türkiye, Eğitim Düzeyindeki Cinsiyetler Arası Eşitlik Endeksi’nde 101 ’inci, Sağlık ve Yaşam Süreci Konusunda Cinsiyetler Arası Dengeyi Ölçme Endeksi’nde 99’uncu, siyasette kadın temsilinde 112’nci, ekonomiye katılımda 134’üncü; bununla övünüyor olamazsınız.

“BU YARDIMLAR KADINLARIMIZ İÇİN EVE HAPSOLMAK, TOPLUMSAL HAYATTAN KOPMAK VE DAHA YOKSUL OLMAK ANLAMINA GELİYOR”

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının paylaştığı veriye göre düzenli sosyal yardım hak sahiplerinin yüzde 65’i yine kadınlar. Verilen bu sosyal yardım kadınlar için harcanmıyor, kadın yoksulluğunu bitirmek ya da kadını güçlendirmek için de kullanılmıyor. Uzmanlara göre bu veri sosyal yardımın direkt kadına bağlanmasıyla ilgili çünkü kadınlar evde bakım hizmetinin daha fazla sorumluluğunu almasından kaynaklı bu yani bu yardımlar kadınlarımız için eve hapsolmak, toplumsal hayattan kopmak ve daha yoksul olmak anlamına geliyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin önündeki bu engelleri bu şekilde kaldıramazsınız.

“SON YİRMİ YILDA 15-17 YAŞ ARASI DOĞUM YAPAN ÇOCUKLARIN SAYISI 548 BİN 488; FECİ BİR TABLO BU”

TÜİK doğum istatistikleri verilerine göre geçen sene 7 bin 190 çocuk doğum yapmış, bunun 117’si 15 yaş altı, 7 bin 73’ü 15-17 yaş grubu. 2001-2021 yıllarında 15 yaş altı 20 bin 895 çocuk doğum yapmış ve son yirmi yılda 15-17 yaş arası doğum yapan çocukların sayısı 548 bin 488; feci bir tablo bu. Bu utanç tablosu karşısında taraf devletlere çocukların korunması yükümlülüğünü veren bir sözleşme etkin uygulanmalı ve tehlikeye atılmamalı. Bu vesileyle, İstanbul Sözleşmesi’nden, 6284 sayılı Kanun’dan, Lanzarote Sözleşmesi’nden ve kazandığımız hiçbir haktan vazgeçmeyeceğimizi ifade ediyorum.

Türkiye 'de çocukların çalışma nedenlerine bakılınca ilk sırada yüzde 35,9’la ekonomik faaliyetlere, aileye yardım geliyor maalesef ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2021’de Türkiye'de en az 62 çocuğumuzun çalışırken hayatını kaybettiğini görüyoruz. 2013’ten bu yana ölen çocuk işçi sayısı en az 556. Bu utanç verilerini ne kader ne de fıtrat olarak değerlendirmenize de müsaade etmeyeceğiz.”