Antalya’da düzenlenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Acil Yardım Hattı Çalıştayı’nda konuşan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Ekim ayında 39 kadın öldürüldü bu ülkede… Peki biz ne yapıyoruz? İşlemeyen bu mekanizmalar yetmezmiş gibi İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekiyoruz. Peki 2021 Mart ayından itibaren bu imza çekme olayında ortaya çıkan tabloda katledilmiş kadınların katledilmesinin ortağı kimdir” dedi. Güllü, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni imzalayan ilk belediye olacağını duyurdu.

Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu tarafından düzenlenen ve iki gün sürecek olan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Acil Yardım Hattı Çalıştayı Antalya’da bugün başladı. Çalıştayın açılışına, Canan Güllü’nün yanı sıra Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de katıldı. Güllü, şunları söyledi:

“ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ PROTOKOLÜ İLK İMZALAYAN BELEDİYEYDİ. BU ÇOK ÖNEMLİDİR. TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE BAKIŞI YANSITIR”

“Geçtiğimiz yıl başladığımız bir süreçte, yine bu kalabalıkla sayın başkanlarımı ve siz yol arkadaşlarımı burada görmek benim için gurur verici. 31 yıl gibi bir süreçte aktivistliğin geldiği noktada güç birliğinin ve örgütlü mücadelenin olduğuna tanıklık ediyoruz. Aslında bu örgütlü mücadeleyi siyaset yapan sayın başkanlarıma söylemek benim haddim değil belki ama sivil toplumun örgütlü mücadelesi toplumları değiştiren, vizyonları değiştiren ve ‘mücadele kazandırır’ sözlerini hayata geçiren bir tavırdır. Bu anlamda bugünün önemi benim için çok değerli.

2018’de bir söylem üzerine sizinle bir yola çıktık. 2018’de Türkiye’de kadının şiddetten arınabileceği bir dünyayı yaratabilmenin, bir acil yardım hattı ile yalnız olmadığının bilinmesini istediğimiz bir süreçte Antalya Büyükşehir Belediyesi, ilk protokolü imzalayan belediyeydi. Bu çok önemlidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğine bakışı yansıtır. Bugün geldiğimiz noktada 53 belediye var. Bu 53 belediyenin yol arkadaşlığı bizi güçlendiriyor ama bir şekilde de iktidarda hangi parti olursa olsun onlara şöyle dönüp bir cevap veriyoruz. Mücadeleye engel olan iktidarlar, aslında sahada sivil toplumların gücünü bilmeyen iktidarlardır. Bu anlamı ile siz istediğinizi ya da uygulanması gereken mekanizmaları aslında hayata geçirmezseniz biz, bir şekilde bacadan girer, kapıdan kovduğunuz o sivil toplum örgütleri olarak ‘yerelde eşitlik başlar’ cümlesini kurar ve tekrardan o eşitlik için onu hayata geçiririz diye çalışmalara devam ediyoruz.

“PEKİ 2021 MART AYINDAN İTİBAREN BU İMZA ÇEKME OLAYINDA ORTAYA ÇIKAN TABLODA KATLEDİLMİŞ KADINLARIN KATLEDİLMESİNİN ORTAĞI KİMDİR”

Ekim ayında 39 kadın öldürüldü bu ülkede. Bu ülkede 39 kadının öldürüldüğü tabloya baktığınızda -o da medyaya yansıyan, gazeteler üzerindeki rakamlar- bu rakamlar bize; kocası, babası, oğlu, eşi, flörtü tarafından öldürülen kadınların aslında en sevdikleri tarafından öldürüldüklerinin tablosunu ortaya çıkarıyor. Peki biz ne yapıyoruz? ‘Biz’ derken sadece sivil toplum örgütü cümlesi içerisine sığınıp kalmayarak ‘iktidarlar ne yapıyor’ diyoruz. O yasal mevzuatların yapıldığı süreçten gelen, onların yapılması adına emek veren sivil toplum örgütleri olarak mekanizmaların işlemediğine tanıklık ediyoruz. İşlemeyen bu mekanizmalar yetmezmiş gibi İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekiyoruz. Peki 2021 Mart ayından itibaren bu imza çekme olayında ortaya çıkan tabloda katledilmiş kadınların katledilmesinin ortağı kimdir? Bu soruyu kendimize soralım. Eğer öldüren katil ise o katilin o yola girmesine sebep olan o mekanizmaları işletmeyen, kolluğa gittiğinde cevap vermeyen, yargıda süreci hızlandırmayan ya da önleyici politikaları hayata geçirmeyen mekanizmalardır aslında.

İstanbul Sözleşmesi’nin dört ayağı vardır; önleme, politika üretme, koruma ve kovuşturma. Politikayı üretmedik, üretmek için var olan sözleşmeden imza çektik. Korumayı beceremedik, koruma altındayken kadınlar ölüyor. 25 Kasım itibariyle hazırladığımız tablo itibariyle koruma altında katledilen kadınlar karşımıza çıkacak. Kovuşturmayı zaten yapmıyoruz, ‘kadının rızası vardı, tecavüze uğradı’ gibi klişelerle herkesin diline pelesenk olabilecek bir bakış açısını yansıtmaya çalıştık.

“ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İLE ILO 190’INI İMZALAYAN İLK BELEDİYE OLMA SÜRECİNDE DE YOL ARKADAŞLIĞIMIZ DEVAM EDECEK”

Aslında bugün burada olmak, bu işi sürdürülebilir hale getirecek. Geçen dönem ne yapmıştık, bu dönem ne yapacağız, ileriye dönük ne olacak? Yerel eşitlik eylem planlarında neredeyiz, ne yaptık, hangi aşamadayız. Hızlanmamız gerekiyor. Bu sürecin içinde çok konuşuluyor, yoksulluk. Ben, bu yoksulluğun aslında kadın politikasızlığının bir alt başlığı olduğunu söylemek istiyorum. Bir kadının yoksul olmamasının imkanı yok zaten. Bunu giderebilecek şey, ona sadece bir beslenme çantası vermek, çocuklar adına ya da kadına adına gıda yardımı yapmak değildir. Bu, devletin politikasıdır. Bu süreçte Türkiye’de başka bir şey gelişti, ILO’nun 190 sayılı Sözleşmesi karşımıza çıktı. Ben de bugün o müjdeyi devam edeyim; ILO 190 Sözleşmesi, iş yerlerinde kadına yönelik şiddetin önlenebilmesini sağlayan bir sözleşmeydi. Antalya Büyükşehir Belediyesi ile ILO 190’ı imzalayan ilk belediye olma sürecinde de yol arkadaşlığımız devam edecek. Çok teşekkür ederim bu anlamda.

“VAR OLAN YASALARI DEĞİŞTİRMEYİN, VAR OLAN YASALARA DOKUNMAYIN”

Her yerde her şekilde söylüyorum. Nerede bir kadın şiddete uğruyorsa bizim boğazımızdan geçen lokmanın bize faydası olmaz, gönlümüz rahat olmaz. Kadının istihdamda hak ettiği yerde olması için toplumsal cinsiyet eşitliğini, Anayasa’da geçen kadın-erkek eşitliğini hayata geçirme sorumluluğumuz vardır. 1850’lerden mücadele eden kadınlar, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının yasal mücadelesi ile kalkan haline getiren hakları bize sunmuşlardır. Bugün biz diyoruz ki ‘Var olan yasaları değiştirmeyin, var olan yasalara dokunmayın’. Yasalara dokunduğunuzda daha farklı noktalara gidecek. Çağdaşlık ve demokrasi elimizden gider. Kadınların kıyafetleri ile de uğraşmayın.”