İstanbul Büyükada’da gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra haklarında dava açılan 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davada mahkeme savcıdan mütalaa istedi.

İstanbul Büyükada’da gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra haklarında dava açılan 11 insan hakları savunucusunun yargılandığı davanın 7’nci duruşması İstanbul 35’inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Dava öncesi Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi önünde bir araya gelen insan hakları savunucuları açıklama yaptı. “Hak savunucuları için adalet” pankartının açıldığı eylemde açıklamayı Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilcisi Ümit Efe yaptı. 17 aydır devam eden davada somut hiçbir delilin bulunmadığını belirten Efe, “Savcılığın iddiaları kanıtlanamamış, aksine iddiaların gerçeklikten ne denli yoksun olduğu ortaya çıkmıştır. Bu davanın beraatla sonuçlanarak adaletin tesis edilmesini ve Türkiye'de insan hakları çalışmalarına ve sivil topluma yönelik baskıların son bulmasını talep ediyoruz” diye belirtti. Daha sonra hak savunucuları duruşmanın olduğu salona geçti. Kimlik tespitiyle başlayan duruşmaya tutuksuz yargılanan sanıklar ve avukatları katıldı. Mahkeme başkanı, dijital materyallerin incelendiğini ve dosyaya konulduğunu ifade etti. Avukatlar ise dijital materyallere karşılık savunmalarını savcının mütalaasının ardından yapacaklarını söyledi.

"KAZAYLA İNDİRMİŞ OLMAM ŞAŞIRTICI DEĞİL"

Daha sonra söz alan avukat Erdal Doğan, müvekkili İdil Eser’in dijital materyallere ilişkin yazılı olarak hazırladığı metni paylaştı. Metinde, dijital materyallerin polisin aldığı harici disklerden oluştuğu belirtilerek, “On binlerce sesli ve e kitap bulunmaktaydı. Kütüphane oluşturmak için indirilen materyallerdir. Sesli ve e-kitap oluşturmaya başladım. Sonra bakarım diyerek bıraktım. Bu kitapların yüzde 99’ü İngilizceydi. Bu kitapları internetten yasaklanmadan önce Torent sitesinden indirmiştim. Bu sitede Türkçe kitap bulunmaz. Türkçe kitap koleksiyon diye bir şeye denk geldim. Ve onu indirmiş olmalıyım. On binlerce kitap içinde de bunu indirdiğimin farkında değilim. Adnan Oktar’ın Harun Yahya ismiyle yazdığı kitaplarını çok sık görüyor ve bunları indirmekten korkuyordum. Ama Türkçe kitaplar koleksiyonu diye bir şey görünce içinde ne var diye indirmiş olmalıyım” dedi.

"DELİLLER USULE UYGUN TOPLANMADI"

Özlem Dalkıran’ın avukatı Aynur Tuncel Yazgan, mahkemeye dijital materyallerin delil olamayacağına ilişkin 20 sayfalık bir dilekçe sundu. Hak savunucularının gözaltına alınmasından beş gün sonra polisin evlerinde yaptığı arama sonucu alıp incelediği dijital materyallerin usulüne uygun toplanmadığını hatırlatan Yazgan, hukuka aykırı olarak elde edilen delillere itibar edilmemesi gerektiğini savundu. Savunmaların ardından ara kararını veren mahkeme heyeti, mütalaanın hazırlanması için duruşmayı 16 Temmuz’a erteledi.

NE OLMUŞTU?

8’i Türkiye'den 2’si yurtdışından 10 hak savunucusunun İstanbul Büyükada'da katıldıkları çalışma toplantısına yönelik olarak bir "gizli tanık” tarafından yapılan şikayet sonucu, 5 Temmuz 2017 tarihinde gözaltına alındıktan ve bir kısmının tutuklanmasından 4 ay sonra hazırlanan iddianame ile dava açılmıştı. Bu davaya daha önce 6 Haziran 2017 tarihinde İzmir'de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Avukat Taner Kılıç da dahil edilmişti. İlk duruşması 25 Ekim 2017 tarihinde İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İlk davada, yaklaşık 4 ay boyunca tutuklu kalan 8 kişi tahliye edilmişti. Sonraki duruşmada da yargılanan hakkındaki adli kontrol kararları da kaldırılmıştı. 14 aydan fazla süren tutukluluk süresinin sonunda Taner Kılıç da 15 Ağustos 2018'de adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Kaynak: MA