Bursa Akademik Odalar Birliği’ne (BAOB) bağlı Ziraat Mühendisleri Odası, Bursa Tabip Odası, Eczacılar Odası ve Tarım Orkam-Sen; Türkiye’nin farklı noktalarından Bursa’ya çalışmak için gelen mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşulları üzerine çalışmak yapmak üzere İnegöl’ün Kurşunlu Mahallesi’ndeydi.

Bursa Tabip Odası üyesi Kadir Binbaş, burada şu değerlendirmeleri yaptı:

“Kurşunlu’daki yerde sel baskını olmuştu. İnsanlar mağdur olmuştu. Valiyle görüştüğümüzde sizin de gördüğünüz gibi oraya sürekli doktorların gittiği, öğrencilerin çocukların eğitim aldığı, sağlık taramalarının yapıldığı orada iyileştirmeler yapıldığı söylendi. Biz de bunlar olmuş mudur olmamış mıdır diye tekrar geldik.

Oranın hijyen koşulları son derece kötü, tuvaletleri derme çatma yapılmış, yağmur yağdığında o tuvaletler muhtemelen taşacaklar. Çocuklar eğitime gidemiyor. Yaşam koşulları, insanca yaşam koşulları değil. Kölelik dahi olsa köle sahipleri çalışanlarına bir yer vermek zorunda, yemek vermek zorunda. Burada öyle bir şey bile yok. Herkes kendi çadırını kurup, orada yaşamaya çalışıyor. Yalnız Kurşunlu’nun değil Bursa’daki hatta Türkiye’deki tüm tarım işçileri bu koşullarda yaşıyor" dedi.

"DEVLET İŞÇİYE YARDIM ETMEK DEĞİL HİZMET GÖTÜRMEK ZORUNDA"

Toplumun ve devlet kurumlarının tamamının bu sorunları görmezden geldiğini ifade eden Binbaş sözlerini şöyle sürdürdü:

"Herhalde insanlar çadıra girdikleri andan itibaren haklarını yitiriyorlar. Şöyle bir yanılgı da var, tarım işçilerinde; ‘ya bize yardım etmiyorlar.’ Yardım değil bunlara hizmet etmek zorundalar. Hem Başbakanlık Genelgesi doğrultusunda hizmet etmek zorundalar hem de Bursa Valiliği’nin İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun aldığı kararlar konusunda bunlara bu hizmetleri götürmeleri gerekiyor. Konteyner koymaları gerekiyor, çöp konteynerleri, duş konteynerleri koymaları gerekiyor. Devletin daha düzgün çadırlar vermesi gerekiyor ya da bu insanların direkt kalabileceği, içerisinde banyosu ve tuvaleti olan deprem konutlarında kullanıldığı gibi konteynerler çok rahat bir biçimde kullanılabilir.

"10 YAŞINDAKİ ÇOCUK İŞÇİLER DÜŞÜK ÜCRETLE ÇALIŞTIRILIYOR"

Ama bunların kullanmama gerekçesi bunlar çalınıyor oluyor. Biliyorsunuz işçiler mart ayında gelip kasım ayında gidiyor. Belki de daha uzun bir süre bu insanlar burada da kalabilirler daha düzgün bir konutları olsa. Yaşanan bir insanlık dramı diye düşünüyorum ben. Bir kölelik düzeninden daha kötü bir düzen. Çok düşük ücretlere 10 yaşındaki çocuklar da tarım işçisi olarak çalışıyorlar okula gitmesi gerekirken. Kadınlar inanılmaz dramatik durumdalar. Biz bu işin takipçisi olacağız. Bundan sonraki süreçte de gidip geleceğiz. Gerekli yerlere başvuruda bulunacağız. Elimizden geleni yapacağız. Ama değişmeyeceğinin de farkındayız. Üç beş yıllık sorun değil onlarca yıldır tarım işçileri böyle çalışıyor. Bursa’daki bu tarım işçileri olmazsa biz artık çilek yiyemeyiz, şeftali yiyemeyiz. Tarım işçilerinin çalıştığı tarım ürünlerini elde edemeyiz. Çünkü bu civarda insanlar yaşlanmışlar, gençler tarımda çalışmıyorlar, bu tarım işçilerine mutlaka ihtiyaç var. Daha ucuz olmalarının da ötesinde burada tarım işçileri olmak zorunda. Yerel kaynaklardan elde edemiyorlar. Bu emeğe ulaşamıyorlar onun için Türkiye’nin muhtelif yerlerinden insanlar geliyor. Bundan sonra da gelmeye devam edecekler. Bunun hepimiz için utanç kaynağı olduğunu düşünüyorum. Bunu da elde geldiği kadar hızlı bir şeklide çözmeye çalışacağız.”

“BULAŞIKLARIMIZI YERDE YIKIYORUZ”

Ziyaret sırasında basına konuşan işçi başı Abdullah Güzel ise şunları söyledi:

“Ben işçi başıyım. Burada 160 tane işçim var. Konteynerimiz, lavabomuz, mutfağımız yok. Yerde yıkıyoruz. Elektrik doğru dürüst yok. Su az, yetersiz. Bunların hepsini ilettik, en yakın zamanda olacak dediler, artık onu bekliyoruz. 15 gün önce geldiğimizden beri ilettik onları, toplantıya gidip kaymakama da ilettik, muhtarla beraber bütün çavuşları topladılar ve toplantı yaptık. Dediler ki, ‘bunların hepsi inşallah 2024’te olacak’. Bunlar devletimize kalmış. 2023 değil, 2024’e dediler.”