Buldan, HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu tarafından İstanbul’da düzenlenen Alevilere Eşit Yurttaşlık Hakkı Buluşması’nda yaptığı konuşmada, “HDP olarak kurulduğumuz günden bugüne kadar, bu kadim topraklarda yaşayan herkesin, her inancın, her kimliğin ve her rengin özgür ve eşit bir yurttaşlık temelinde kendisini ifade edebileceği bir ortamın yaratılması için bu mücadelenin içinde olduk” dedi.

Alevi toplumunun yüzyıllardır eşit yurttaşlık hakkını amaçlayan mücadelelerinin haklı ve onurlu bir mücadele olduğuna dikkat çeken Buldan, şunları söyledi:

“Bu mücadele eşitliğe ve birlikteliğe dayalı bir özgür yaşam mücadelesidir. Tıpkı bu coğrafyada yaşayan Kürt halkının vermiş olduğu onurlu mücadele gibi. Tıpkı bu coğrafyada, bu kadim topraklarda yaşayan diğer inanç ve kimliklerin verdiği mücadele gibi Alevi yurttaşlarımızın verdiği mücadelenin oldukça kıymetli olduğunu özellikle belirtmek isterim.

Bu mücadelenin gerekçesi tabii ki ortak acılardır. Bu coğrafyada büyük acılar yaşandığını hepimiz biliyoruz. Alevi toplumunun yaşadığı acıların, Kürt halkının yaşadığı acıların, Süryanilerin, Ermenilerin yaşadığı acıların bu toprakların yaşadığı ortak acılar olarak adlandırılmasının da çok önemli olduğunu da özellikle ifade etmek isterim. Alevi toplumunun bu topraklarda yaşadığı kıyımlar asla unutulmadı. Alevi toplumunun inanç ve kimliğine mensup insanların tarih boyunca yasal ve anayasal olarak inkar edildiğini, inanç merkezlerine el konulduğunu, kapılarına kilit vurulduğunu, Seyit Rıza gibi birçok inanç önderlerinin idam edildiğini ve Koçgiri’de, Dersim’de, Maraş’ta, Gazi’de birçok katliamların yaşandığını biliyoruz. Alevilerin yaşadığı acılarda sadece Alevi toplumunun değil, bu coğrafyada duyarlı tüm kesimlerin ve demokratik örgütlerin büyük bir duyarlılık sağladığını da biliyoruz. Biz de onlardan biriyiz. Çünkü bu katliamlar, bu acılar, bu yaşananlar hafızalarda tazeliğini koruyor. O döneme ait ne varsa bugün ona benzer birçok şeyin yapıldığına da tanıklık ediyoruz. Elbette ki hakikatlerle yüzleşilmesi ve onarıcı bir adaletin tesis edilmesi gerektiğini her fırsatta ifade ediyoruz. Bunu bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim.

Bu ülkenin gerçek bir adalete, gerçek bir yüzleşmeye ve hesaplaşmaya olan ihtiyacından kaynaklı HDP olarak Alevi yurttaşlarımızın, Alevi toplumunun geçmişte yaşadığı bütün acıların açığa çıkması ve yargılamaların bir an önce yapılması için bu mücadelenin içinde olacağız. Gerçeği gizlememek, hakikat kapısının önemli adımlarından biridir. Hakikat mücadelesinin ikinci aşaması ise gerçeklerle yüzleşmektir. Aleviler tüm insanlığın barış içinde yaşaması için herkesin kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini, kendisini tanıması gerektiğini belirtir. Bu da hakikat yolculuğunun önemli bir aşamasıdır ama bu yolculukta ortak bir mücadelenin hayata geçmesini de esas alır. Biz de bu tarif edilen yolun en önünde yürümek için, en başında yürümek için bugün sizlerle nasıl berabersek yarın da beraber olacağız, sonuna kadar bu mücadelenin içinde olacağız.”

‘ALEVİLERİN İBADETİ CEMDİR, İBADETHANELERİ CEMEVİDİR’

İktidarın sunduğu sadaka ve lütuf siyasetini Alevi yurttaşlara, Alevi toplumuna bahşedilen bir mesele olarak kabul etmediklerini belirten Buldan, şöyle devam etti:

“Ciddiyetten ve samimiyetten uzak bu teklifin Aleviler tarafından kabul edilmediğini ve edilmeyeceğinin farkındayız. Hakiki çözüm Aleviler başta olmak üzere tüm inanç gruplarının ve kurumlarının eşit yurttaşlığının tanınmasından ve anayasal güvence altına alınmasından geçiyor. Alevilerin ibadeti cemdir, ibadethaneleri cemevidir. Nokta! Bunun üzerine başka bir söz söylenemez, başka bir tarif yapılamaz. Bunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum ki bu konuda söz, yetki, karar Alevi yurttaşlarımızın ve kurumlarınındır. Bir kez daha nokta diyoruz.

Cemevlerinin ibadethane statüsünün tanınmamış olmasını Alevi yurttaşlarımıza yönelik büyük bir haksızlık olarak tanımlıyoruz. Yine bütün bunların inkar politikasından, asimilasyon politikasından kaynaklandığının da elbette farkındayız. Sadece cemevlerinin statüye kavuşturulması meselesi de değil bugün Alevi yurttaşlarımıza uygulanan daha kapsamlı haksızlıklar ve hukuksuzluklar söz konusu. Eğitim sisteminde özgürlükçü bir eğitimin yaşanmıyor olması, din derslerinin zorunlu hale getirilmesi Aleviler başta olmak üzere diğer inançların, diğer kimliklerin, diğer kesimlerin de kabul etmediği bir mesele olarak önümüzde duruyor. Alevilerin inanç merkezlerinin özellikle Alevilere devredilmesi meselesi de Alevi kurumlarının bugün üzerinde durduğu ve bunun mücadelesini verdiği bir mesele olarak önümüzde duruyor.”