Basın meslek örgütleri, internet medyası ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören kanun teklifini İstanbul’da düzenledikleri basın toplantısıyla protesto etti. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, tek sesli toplum yaratmak isteyen iktidarın farklı düşüncelerden korktuğunu belirterek, bu teklife karşı ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş da “‘İnternet medyasına basın kartı vereceğiz, resmi ilan vereceğiz’ derken onları Basın İlan Kurumu gibi özerkliğini kaybetmiş, tamamen iktidarın bir bürosu gibi çalışan bir kuruma devretme düzenlemesi var. Aslında ikinci bir RTÜK oluşturuluyor” dedi.

Basın meslek örgütleri, TBMM Genel Kurulu gündeminde bulunan ‘sosyal medya yasa teklifi’yle ilgili bugün TGC binasında basın toplantısı düzenledi. “Basın meslek örgütleri sansür yasasına hayır diyor” sloganıyla düzenlen toplantıda TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş, PEN Yazarlar Derneği İkinci Başkanı Halil İbrahim Özcan, Türkiye Yayıncılar Birliği (TÜRKYAYBİR) Başkanı Kenan Kocatürk konuşmacı olarak yer aldı.

OLCAYTO: İNSANLARIN AYKIRI DÜŞÜNCELERİNDEN KORKUYORLAR

TGC Genel Başkanı Olcayto, basın özgürlüğüne dikkat çekti. Olcayto, şöyle konuştu:

“İktidarın çok sesli bir toplum yaratmak istemediği açık. Tam tersine tek sesli, tek düşünceyi içeren bir topluma dönüştürmek konusunda çalışmaları var. Sosyal Medya Yasa Tasarısı da bunlardan bir tanesi. Türkiye'de sansür-oto sansür yetmezmiş gibi tehditler, iktidarın baskıları yetmezmiş gibi bir de sosyal medyadaki insanlara kapıları kapamak istiyorlar. Neden korkuyorlar korkmasalar böyle bir şey yapmazlar diye düşünüyorum. İnsanların aykırı düşüncelerinden korkuyorlar İnsanların tasarladıkları düşüncelerinin nelere yol açacağından korkuyorlar. Belki yeni düşünceler çok daha güzel ufuklara yol açabilir, demokrasiye yol açabilir, demokrasinin yeşermesine yol açabilir. Yıllardır bir demokrasi lafı gidiyor ama demokrasi yolunda bir arpa boyu bile yol alamadık. Hep darbelerle, iktidarın baskılarıyla, askerlerin baskılarıyla insanların düşünceleri örselenmiş, edilgen kılınmış bir toplum. Bu yasa tasarıyla toplum daha da edilgen hale getirilmek isteniyor. Tasarı Meclis’te yasalaştığında cezaevlerine yeni müşteriler eklenecek. Türkiye'de okullar yerine, cezaevi inşaatları hızla sürüyor. Ne kadar çok insan doldurursak oraya o kadar iktidarda kalacağız zanneden bir yönetim var. Haklı bir mücadelemiz var. Elimizden geldiğince mücadelemizi sürdüreceğiz. Gazeteciliğin, haberin serbest dolaşmadığı, gazeteciliğin rahatça yapılamadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemez."

DURMUŞ: BU TEKLİF, GAZETECİLERE SORULMADAN HAZIRLANDI

TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Türkiye’de medya sektörünün 3 haftadır bu kanun teklifini konuştuğunu belirtti. Durmuş, şunları söyledi:

“3 haftadır bu kanun tasarısının çıkmaması için meslek örgütleri mücadele ediyor. Neden çıkmasını istemiyoruz? Bu kanun teklifi, gazetecilere, basın meslek örgütlerine sorulmadan hazırlandı. Bürokratlar, hukukçular tarafından hazırlandı. Dolayısıyla bu kanun tasarısının içerisinde gazeteciler yok, gazetecilerin menfaatleri yok, gazetecilerin haber yapmasını kolaylaştıracak bir düzenleme yok. Tam tersi. Türkiye’nin tarihinin belki de en büyük sansür yasası. Neden Türkiye tarihinin en büyük sansür yasası diyoruz? Çünkü sadece gazetecilik faaliyetini değil, aynı zamanda toplumun haberleşme kanallarına dönüşen sosyal medya ağlarını da kontrol altına alan, onları da susturmaya çalışan bir kanun düzenlemesi. Bu kanun teklifi iki haftadır Meclis’in Dijital Mecralar ve Adalet Komisyonu’nda görüşüldü. Buralara meslek örgütleri olarak katıldık ve itirazlarımızı ilettik. Bütün grup başkanvekilleriyle görüştük, itirazlarımızı ilettik. Her bir görüşmenin arkasından bir şeylerin düzeleceğine dair sinyaller aldık ama yarın Meclis gündemine, aynı şekilde, hazırladıkları şekliyle geri geliyor.

“DAHA KANUN ÇIKMADAN DİYARBAKIR’DA 16 MESLEKTAŞIMIZ TUTUKLANDI”

Ne olacak bu kanun çıkınca? Daha kanun çıkmadan Diyarbakır’da 16 tane meslektaşımız tutuklandı. 20 tanesi gözaltına alındı ve 16 tanesi tutuklanıp cezaevine konuldu. Suç olarak gösterdikleri, suç delili olarak gösterdikleri şeyler, kameralar, fotoğraf makineleri ve haber içerikleri. 2 gün önce bir internet haber sitesi, haber kaynağını açıklamadığı için bütün bilgisayarlarına el konuldu. Haber kaynağını açıklamaya zorlandı. Bu yasanın içerisinde ‘dezenformasyonla mücadele edeceğiz’ derken aslında haberi ortadan kaldırmaya çalışan bir düzenleme var. ‘Dezenformasyonla, yalan haberle mücadele edeceğiz’ derken savcılara, hakimlere neyin yalan neyin doğru olduğunun kararını verme yetkisi var.

“ASLINDA İKİNCİ BİR RTÜK OLUŞTURULUYOR”

‘İnternet medyasına basın kartı vereceğiz, resmi ilan vereceğiz’ derken onları Basın İlan Kurumu gibi özerkliğini kaybetmiş, tamamen iktidarın bir bürosu gibi çalışan bir kuruma devretme, onların kartını iptal edip ilanını iptal etme hakkını verme gibi bir düzenleme var. Aslında ikinci bir RTÜK oluşturuluyor Basın İlan Kurumu düzenlemesiyle, yetkilerin buraya devredilmesiyle birlikte. Biz basın meslek örgütleri olarak şunu diyoruz. Evet, biz yalan haberi savunmuyoruz. Dezenformasyona karşı mücadele edilmeli ama bunu belirleyecek olan, bu konudaki bir düzenlemeyi yapacak olan bürokratlar değil, siyasetçiler değil, basın meslek örgütleridir. O yüzden bu tasarıyı geri çekin, diyoruz. Yarın da Meclis önünde aynı şeyi ifade edeceğiz. Bu tasarının içerisinde gazeteciler yok. Bu tasarının içerisinde haber yok. Bu tasarının içerisinde sadece sansür var. O yüzden biz bu tasarıyı kabul etmiyoruz ve geri çekilmesini istiyoruz.”

MUSTAFA EŞMEN: ÖZGÜR MEDYAYA YÖNELİK İKTİDAR SOPASI OLARAK KULLANILACAK BU YASA

Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen de teklifin yasalaşmasına temelden ve şiddetle karşı olduklarını dile getirdi. Eşmen’in açıklamaları şöyle:

“Bütün meslek örgütleri tam bir dayanışma içinde bunu karşına çıktık. Bu teklif, meslek örgütlerinin görüşü alınmadan hazırlanıyor. İş olsun diye daha sonradan, komisyonlardan iki üç gün önce davet ediliyoruz. Bütün basın meslek örgütleri raporlar sunuyor, önerilerini sunuyorlar ama hiçbirisi kabul edilmiyor. Bu teklif Genel Kurul’a inecek. Bu iktidarın kafasındaki sansür yasasını aynı şekilde geçirmek yatıyor. Seçim ortamına geçilirken bu gelişmenin olması daha bir anlam taşıyor ve bu hukuki olmuyor. Hukuki bir metin değil bu. Kafa karıştırıcı, muğlak ifadeler var. Özgür ve bağımsız medyaya yönelik iktidar sopası olarak kullanılacak bu yasa. Yani zaten siyasallaşan bir yargının elinde, cübbe giyen parti militanlarının işte yargıda kilit noktaları aldığı bir ortamda bu yasa, bir iktidar sopası olarak, muhalif medyaya sopa olarak kullanılacak.

“MESLEKTAŞLARIMIZ GECE EVLERİ BASILARAK GÖZALTINA ALINIYOR”

Hâlen zaten ispatlı, belgeli haberler yayınlayan meslektaşlarımız, gece evleri basılarak gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlar, haklarında davaları açılıyor. Gazeteciler ömürlerini adliye koridorlarında geçiriyor. Şu anda bile böyle. Bu yasa çıktıktan sonra durum daha da vahim olacak. Yalan haber ve dezenformasyonla mücadele elbette edilmelidir ama bu halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkını gasp etmeden yapılmalı. Anayasal teminat altında olan basın özgürlüğü zedelenmeden yapılmalı. Bunun için de basın meslek örgütlerinin ve hukuki otoritelerin görüşü alınarak hazırlanmalı ama hiçbirisi yapılmadan sırf iktidar partisi milletvekilleri ve ortağı parti milletvekili tarafından hazırlanmış, aynı şekilde geçirilecek. Biz de Basın Konseyi olarak bu ifade ve basın özgürlüğünü her koşulda savunmak, bunun yanında medyada asıl meslek ilkelerinin yerleşmesini sağlamak, yani böyle bir amaçla kurulan bir kuruluşuz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de aynı şekilde bu basın meslek ilkelerinin yerleşmesi için uzun süre faaliyet gösteriyor. Yalan haberle mücadele ancak böyle olur. Yani medyanın kendi dışarıdan değil, sopayla değil, kendi kendini denetlemesi ile olabiliyor. Biz de Basın Konseyi kimliğinin ötesinde yarım asır da bu mesleğin içindeyiz. Yaşayarak geldik bugünlere.”

ADNAN ÖZYALÇINER: TOPLUMSAL MUHALEFET SUSTURULMAK İSTENİYOR

TYS Genel Başkanı Adnan Özyalçıner, teklifin temel insan hak ve özgürlüklerine düpedüz el konulması anlamına geldiğini söyledi. Yalçıner, şöyle konuştu:

“İnsanlar arasındaki serbestçe iletişim kurma ve konuşma özgürlüklerini de düşüncelerini söyleme ve ifade etme özgürlükleri yasaklıyor. Sansür ve oto sansür yoluyla haksızlıklar, yolsuzluklar, adaletsizlikler konuşulmasın diye toplumsal muhalefet susturulmak isteniyor. Tabii dezenformasyona, yalan habere hepimiz elbette karşıyız ama hangi haber yalan? Kışkırtıcı ya da doğru haber olacağına kim karar verecek haberin böyle olacağına? Yazdığınız ve söylediğiniz her doğrunun sonucunda hapishaneler sizi bekliyor olacak. Getirilmek istenen bu yasanın özeti bence bu. Daha çok baskı, daha çok hapis.”

ÖZGE YURTTAŞ: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ALANI GİDEREK DARALTILDI

DİSK Basın İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş, konuşmasında şunları belirtti:

“Bu yasa teklifinin Meclis’e geldiği dönemle önceki komisyonun ardından Genel Kurul’a indirilmeye hazırlandığı dönemde Diyarbakır’daki meslektaşlarımızın tutuklanması ve bununla eş zamanlı olarak AKP’yi desteklemeyen, şu andaki iktidarı desteklemeyen, muhalif birtakım televizyon kanallarına, iktidar olanakları yoluyla verilen cezaların gösterdiği bir şey var. Görünen o ki Türkiye, bir sonraki genel seçime kadar medya olmak üzere basın ve ifade özgürlüğünün alanı giderek daraltıldı, gazeteciler yaptıkları haberler nedeniyle hedef haline geldi. Özgürlüğünün giderek daraltıldığı, gazetecilik mesleğinin icra edilemez hâle getirilmeye çalışıldığı bir dalga karşısında da birlikte, kimseyi geride bırakmadan, mücadele etmenin daha da önemli hâle geldiğini söylemek mümkün. Birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.”

HALİL İBRAHİM ÖZCAN: DAHA FAZLA SANSÜR GELECEK

PEN Yazarlar Derneği İkinci Başkanı Halil İbrahim Özcan, “Yasa çıktıktan sonra nelerin olabileceğini ben tekrarlamayacağım ama görülüyor ki bu, daha fazla baskı, daha fazla sansür, sansürün daha fütursuz hâle geleceğini göstermektedir bize. Zaten duyarlı vatandaşlar (!) CİMER’e sürekli şikâyet ediyor. Türkiye’de arkadaşlarımızın da içinde olduğu sosyal medya paylaşımlarından dolayı tutuklanmalar, işten atılmalar, cezalandırmalar gündeme gelmektedir” diye konuştu.

KENAN KOCATÜRK: BASIN MENSUPLARININ YANINDAYIZ

TÜRKYAYBİR Başkanı Kenan Kocatürk de “Biz de basın mensuplarının yanındayız. Yayıncılar olarak da bundan çok etkileneceğimizi düşünüyoruz. Bununla da ilgili de dün nasıl mücadele ettiyse bu sektör, büyük abilerimizin bize miras olarak bıraktıkları düşünce, ifade özgürlüğü, savunma, yargı okuma listesini yeni kanunlarla da geri savunulacağının altını çizmek istiyorum” dedi.