İSO Meclisi’nin temmuz ayı olağan toplantısı, “Reel Kesimi Destekleyen Nitelikli Finansman Politikalarının Üretim ve İhracat Açısından Önemi’’ ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda bugün yapıldı. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun konuk olarak katıldığı toplantının açılış konuşmasını yapan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, finansa erişimde yaşadıkları sıkıntıları dile getirdi.

Erdal Bahçıvan şunları söyledi:

"YÜKSEK REVİZYONLAR, GELECEĞE YÖNELİK ÖNGÖRÜ YAPMANIN NE KADAR ZORLAŞTIĞINI AÇIKÇA ORTAYA KOYUYOR: İhracat ve istihdamın artması bağlamında fiyat istikrarı ve finansal istikrarının korunması çok önemli. Zira biz enflasyonun geçmişte olduğu gibi bugün de ne sanayicilerimize ne de diğer ekonomik aktörlere menfaat sağlayacağına inanmıyoruz. Sanayicilerimizin temel görevi olan sürdürülebilir yatırımları hayata geçirmenin, iş ve aş üretmenin, ihracat potansiyelini artırmanın ancak ve ancak enflasyonun ve beklentilerin kontrol altına alınmasıyla mümkün olduğunu düşünüyoruz. Nitekim Merkez Bankamız, dün yayınladığı Enflasyon Raporu ile 2022 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 17,6 puanlık artışla yüzde 60,4’e yükseltti. Ocak ve nisan aylarında da sırasıyla 11,4 ve 19,6 puanlık revizyonlar yapılmıştı. Bu yüksek revizyonlar, geleceğe yönelik öngörü yapmanın ne kadar zorlaştığını açıkça ortaya koyuyor. Tabii ki yüksek faizler, maliyet anlamında Türk sanayicisinin yıllardan beri en çok muzdarip olduğu konulardan biridir.

SANAYİCİLERİMİZ YÜKSEK FAİZ YÜKÜ ALTINDA ÇOK ZORLU MÜCADELE VERMEKTE: Nitekim İSO 500 çalışmalarımızda da yüksek kur ve faizlerin işletmelerimize getirdiği yükün özellikle son yıllarda arttığı açıkça görülmektedir. 2021 yılında İSO 500 şirketleri elde ettiklerin faaliyet karının yüzde 60’ından fazlasına finansman giderlerine ayırmak durumunda kalmıştır. Bu oran daha küçük ve orta ölçekli şirketleri kapsayan İSO İkinci 500’de yüzde 38 ile nispeten daha düşük olsa da geçen yıla göre önemli artış göstermiştir. Yüksek faiz yükü altında gerçekten çok zorlu mücadele vermekte olan sanayicilerimizin; faiz maliyetlerinin düşürülmesine dönük çalışmaların en güçlü taraftarı olacağından hiç kimsenin şüphe duymaması gerekir.

FİNANSAL KAYNAKLARA ERİŞİM ZORLAŞMAKTA MALİYETLER DE ARTMAKTA: Ancak ekonomik güven ve küresel gerçeklerle uyum sağlamayan birtakım adımlar kısa vadede yüksek faize dönük bazı çözümler getirse dahi, oluşturduğu güven kırılganlıkları, beklentilerdeki bozulmaların etkisiyle daha uzun vadede hem finansal kaynaklara erişimi zorlaştırmakta hem de maliyetini artırmaktadır. Dolayısıyla bu politikalar, uygulamada da görüldüğü gibi bırakın faizleri düşürmeyi, faiz oranlarını altından kalkılması daha da zor noktalara taşımaktadır. Bu nedenle güçlü, öngörülebilir bir para politikasının orta ve uzun vadede sanayimize, reel sektörümüze katkı verecek en temel çıpaların başında geldiğini özellikle vurgulamak istiyorum.

YURT DIŞINDAN BORÇLANMA OLANAKLARI EN AZA İNMİŞTİR: Bankalarda TL cinsi ticari kredi faizleri yüzde 40 bandını aşmıştır, risk primimizin ne yazık ki 900 gibi tarihi seviyelere dayanması neticesinde ise yurt dışından borçlanma olanakları en aza inmiştir. Bankalar ve şirketler yurtdışından borçlanmalarda zorlanmakta ve iki haneli döviz cinsi faizler ile karşılaşmaktadır. Bu anlamda Eximbank kaynaklı reeskont kredilerinin Türk ihracatçıları açısından ne denli yaşamsal bir kaynak olduğu çok açık görülmektedir. Finansman kaynaklarına erişimde ciddi sıkıntıların yaşandığı son yıllarda Eximbank, ihracatçı sanayicilerimizin en güçlü finansal iş ortağı ve tedarik kaynağı konumuna gelmiştir. İhracatımızın 250 milyar dolar seviyesine ulaşmasında şüphesiz Eximbank’ın uygulamış olduğu dinamik ve yeni nesil projelerin çok büyük katkısı olmuştur. Dolayısıyla haziran ayı itibarıyla reeskont kredisi kullanmak için döviz gelirinin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na, yüzde 30’unu bankalara satma zorunluluğu getirilmesi ve izleyen bir aylık dönemde döviz almama taahhüdünün şart koşulması şeklindeki adımlar ihracatçılarımızı gerek kaliteli finansmana erişimi zorlaştırması gerekse de kur zararı yaratması ve yine gerekse de ciddi anlamda operasyon yükü getirmesi nedeniyle oldukça olumsuz yönde etkilemiştir.

DÖVİZ GELİRİNİN HAYATİ ÖNEM TAŞIDIĞINI ÖZELLİKLE VURGULAMAK İSTİYORUM: Unutulmamalıdır ki sanayimiz, üretim ve ihracatı için gerekli hammadde ve ara malını ithal etmek ve gerekli yatırımları hayata geçirmek için dövize ihtiyaç duymaktadır. İhracattan elde edilen gelirin çok büyük bölümünün bu alanlar için harcandığını, sanayimizin hiçbir zaman dövizden gelir elde etmeyi amaçlamadığını, ancak üretim ve ihracatını sürdürebilmesi bu döviz gelirinin hayati önem taşıdığını özellikle vurgulamak istiyorum. Son dönemde Eximbank'ın kredi musluklarını büyük oranda kısması da firmalarımızı son derece olumsuz etkilemektedir. Bu anlamda az önce de ifade ettiğim gibi, alternatif piyasalarda zaten fazlasıyla kaynak sıkıntısı çeken ihracatçımız açısından Eximbank kaynaklarına ulaşamamak, telafi edilemeyecek boyutta sorunları giderek artırmaktadır.

BDDK’NIN ADIMI KREDİLERE ULAŞIMI ZORLAŞTIRDI: Haziran ayı sonunda BDDK'nın şirketlerin TL cinsi kredi kullanımına döviz varlığı sınırı getiren adımı kredilere ulaşımı daha da zorlaştırdı. Bazen dakikaların dahi önemli olduğu günümüz dünyasında süreleri uzattığına tanık olduk. Bu tablonun önümüzdeki birkaç hafta içerisinde aynı bakış açısıyla devam etmesi durumunda sürecin çok daha ağırlaşacağını üzülerek belirtmek durumundayız. Yine İSO 500 ve İSO İkinci 500 sonuçları göstermektedir ki; işletme faaliyetleri giderek daha fazla borçlanma ağırlıklı olarak finanse edilirken borcun vade yapısında da gözle görülür bir kısalma söz konusu. Bunların yanı sıra 2021’de sanayicilerin bankalara olan borçlarından; çok daha büyük bir hızla başka firmalara olan borçlarının artması da yeni bir durum olarak dikkat çekiyor. Finansman koşullarının sıkılaştığı ve kredi imkanlarının daraldığı bugünlerde, sanayicilerimizin içinde bulunduğu bu durum, yakın zamanda yapmış olduğum açıklamamda da vurguladığım gibi zincirleme reaksiyon halinde gelişebilecek ödemeler risklerine işaret etmesi bakımından endişe yaratıyor. Ayrıca sürecin bu şekilde devam etmesi halinde başta yakın gelecekteki ihracat rakamları ve üretim rakamları olmak üzere, ekonomimizi olumsuz etkileyecek birtakım gelişmelerin arifesinde olduğumuzu da üzülerek belirtmek istiyorum.

TÜRKİYE İLE RUSYA ARASINDA TİCARETİN RUBLE İLE YAPILMASI GEREK: Bu sorunlardan yola çıkarak sanayiciler olarak genel beklentimiz öncelikle kredi ve finansman olanaklarında normalleşme sağlanması ve reel sektör gerçeklerine uymayan uygulamaların sona erdirilmesi veya esnetilmesidir. Eximbank bir an önce finansman işlevlerine kavuşmalıdır. Bankaların kredi olanakları üzerindeki kısıtlayıcı karşılık kararları da esnetilmelidir. Benzer şekilde TCMB, TL cinsi reeskont kredilerindeki döviz bulundurmaya ve bozdurmaya ilişkin koşullarını esnetmelidir.

YATIRIMCI MÜRACAATLARI İLE İLGİLİ SÜREÇLER DAHA HIZLI ŞEKİLDE İŞLETİLMELİ: Konuya, sanayimizin üretim ve ihracatını sürdürebilmesi için hayati önem taşıyan yatırım yönünden baktığımızda, yatırımcı firmalarımızın uygun maliyetli finansmana erişim ve taahhütlerini yerine getirmesi açısından kamu bankaları aracılığıyla kullandırılmakta olan Merkez Bankası kaynaklı yatırım avans kredisini çok önemli bir finansal enstrüman olarak görmekteyiz. Ancak bu kapsamdaki yatırımcı müracaatlarına ilişkin süreçlerin çok daha hızlı bir şekilde işletilmesi, yatırımcı firmalarımızın bu finansman aracına daha etkin bir şekilde eriştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Son olarak, en önemli ihracat pazarlarımızdan olan Rusya ile ticari ilişkilerimize de değinmek istiyorum. Ukrayna ile Rusya arasında beş ayı aşkın bir süredir devam eden savaş ve Rusya’ya uygulanan uluslararası yaptırımlar nedeniyle bu ülkeye yapılan ihracat bedellerinin dolar veya euro cinsinden ülkemize gelmesi mümkün olmamaktadır. Türkiye ile Rusya arasındaki ticaretin ruble ile yapılabilmesi bu soruna çözüm olabilecektir. İhracatçılarımız ürün bedelleri ruble olarak Türkiye’ye geldiğinde, rublenin Türk bankacılık sektöründe süratlice TL’ye çevrilebilmesi gerekmektedir.”