DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan Haftalık Değerlendirme Toplantısı'nda konuşuyor Babacan, "Türkiye'de başörtüsü yasayla yasaklanmadı. Olan biten keyfi bir zulüm ve dayatmaydı. Keyfi bir dayatmayla serbestleşmedi. Başörtüsü üzerindeki baskıyı kaldıran iktidar başka yaşam tarzlarını ötekileştirdi. Aynı gün başörtüsü yasağını biz kaldırdık diyor ama sansür yasasını meclise sunuyor" dedi.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan Haftalık Değerlendirme Toplantısı yapıyor.

Babacan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

Afişlerimizi indirdiler, duyurularımıza mani oldular. İnanılır gibi değil. Siz kime mani olabileceğinizi sanıyorsunuz bizi engellemeyi anca rüyanızda görürsünüz. Deva Partisi artık tarih yazıyor. Hakkın, hukukun tarihi hep birlikte yazıyoruz.

"TÜRKİYE BİR DAHA ASLA İSTİKRARSIZLIĞIN YAŞANDIĞI DÖNEME GİRMEYECEK"

Hedefimiz belirleyeceğimiz ortak cumhurbaşkanı adayının katkılarıyla milletimizin karşısına tek beyanname ile çıkmak. Farklı siyasi partiler olsak da ülkemizin yarınları için aynı hedefe doğru beraberce yürüme iradesini ortaya koyduk. Daha yola çıktığımız ilk gün Türkiye birden büyüktür dedim. 85 milyon kişiyi tek bir kişinin insafına bırakmayacağız. Seçimden sonra da söz verdiğimiz politikaları uygulayacağız. Ortak sözlerimizi hayata geçirmenin mücadelesini vereceğiz. Türkiye bir daha asla istikrarsızlığın yaşandığı döneme girmeyecek. Buna geçiş sürecinin yol haritası diyoruz. Açık ara farkla seçilmesinin hedeflediğimiz 13. Cumhurbaşkanının sistem değişene kadar ülkeyi nasıl yöneteceğini beraberce çalışıp karara bağlayacağız özü bu. 6'lı masanın başarılı olması için Deva Partisi elinden geleni yapıyor.

Rusya yönetiminin yaptığı tavrı kınıyor ve reddediyoruz. Ülkemizin de itibarlı bir politika yürütmesini savunuyoruz. İtibarlı dış politika ancak güçlü bir ekonomi ile olur. Güçlü bir ekonomi de sapasağlam demokrasi ile yürür. Sağlam demokrasi de gerçek bir hukuk devleti ile olur. Hukuk sağlanmadan demokrasi sıhhatli işlemez. Hukuk olmadan seçim sonuçlarına saygı da kalmaz. Sağlam bir hukuk, demokrasi temelinde yükselen bir ekonomi. Bizim modelimiz bu.

"AFGANLAR ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA NASIL GELİYOR?"

En çok da başarı gençlere verdiğimiz değerle olur. Sokaklarda ciddi şikayetler duyuyoruz. Aileler uyuşturucudan şikayetçi. Afganistan ve Başkanlardan gelen zehir trafiği Türkiye'ye çıkıyor. Bu kadar Afganlar elini kolunu sallaya sallaya nasıl geliyor? Sınır güvenliği olmayınca insan kaçakçılığına ihtiyacı kalmayanlar uyuşturucu kaçakçılığına mı giriyor. Buradan soruyorum Beştepe'ye. Bu iki şıktan hangisi. Ya sınır güvenliği sağlamayı bilmiyor. Ya da Amerika ile gizli bir anlaşma yaptı ve bu anlaşma gereği Afganlar Türkiye'ye geliyor. Başka seçenek yok herhalde. Türkiye uluslararası zehir trafiğinin yol geçen hanına dönmüş. Gençlerin sağlığı da tehlike altına giriyor. Anne-babalar feryat ediyor. Derhal gerekli önlemleri alın ve şu sokakları temizleyin. Eğitimi, hukuku güvence altına alın.

Türkiye'nin hukuk karnesi tarihin en kötü sevilerde. Uluslararası sıralamalarda en dipteki sıralara girdik. İfade özgürlüğü yok, protesto hakkı yok. Yok, yok yok! 2000'li yılların ilk yarısında biz bir başarı elde etmiştik. Türkiye o dönemde ne kazanım sağladıysa bir bir kaybediyoruz. Her gün işkence haberleri ve iddiaları ile kaynıyor bu ülke.

"ZATEN KEYFİ OLAN HUKUKU İYİCE OYUNCAK EDECEKLER"

Dezenformasyon yasası tam bir sansür yasasıdır. Basını ve internet sitelerini susturma yasası. Milletin sesini kesme yasası. Yeni bir suç tipi oluşturuyorlar. Madem suç yeni yasaya gerek yok. Buradan ihbar ediyorum. Adres veriyorum. Necati Bey'de rakamları ayarlama enstitüsü var. Namı diğer TÜİK. Her ay düzenli olarak halkı yanıltıcı bilgiyi paylaşıyor. Gerçek enflasyonun yüzde 200'e dayandığını bu millet bilmiyor mu? Hala yüzde 83 diye açıklıyor. Zamlar TÜİK'in yanıltıcı rakamlarına yapılıyor. Enflasyonu veriyoruz diyorlar. Milleti yanıltıcı enflasyon rakamı açıklıyorlar. Gerçek enflasyondan bahsetsenize ya. Bu işte halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymaktır. Gitsinler o kuruma talimatı vereni bulup gerekeni yapsınlar. Açlık sınır arttı diye bir haber paylaşırsanız hakkınızda ceza soruşturması açılabilecek. TÜİK'e göre yanlış bilgi açıklıyorsun diyecek. Zaten keyfi olan hukuku iyice oyuncak edecekler.

"İKTİDAR RESMEN MİLLETİN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNE SAVAŞ AÇMIŞ"

Sosyal medyada anonim hesap kullanan vatandaşlarımız kendisini cezaevinde bulabilecek. Çok ciddi bir iş. Kimin gazeteci olup olmadığına algıları ayarlama enstitüsü namı diğer İletişim Başkanlığı karar verecek. İnternet haber sitelerine keyfi müdahalelerin önü açılacak. Yerel gazetelerin resmi ilan gelirlerinde çok büyük bir düşüş yaşanacak. Yüzlerce yerel gazeteci artık bir varlık mücadelesinin içine girecek ve işsiz kalacak. Tablo bu kadar vahim. Sansür yasasının tehlikeli bir boyutu daha var. BTK başkanı bir içeriğin kaldırılmasını istedi mi mesela Twitter, onu kaldırmak zorunda kalacak. Bırakın hukuk, kanun devletini tüm inisiyatifi idari bir birime bırakma zihniyetidir bu. İktidar resmen milletin hak ve özgürlüklerine savaş açmış bunu adına da dezenformasyon demiş. Bu vatandaşın üstüne çöreklenme, nefes aldırmama yasasıdır.

"SANSÜRE DAYALI BİR SEÇİM KAMPANYASI YAPMAYA ÇALIŞACAKLAR"

Milleti hizaya sokma yasasını reddediyoruz. Beştepe'nin tasarlamakta olduğu bir süreç var. Seçim yaklaşıyor ya. Sansüre dayalı bir seçim kampanyası yapmaya çalışacaklar. Sadece bizim borumuz ötsün. Millet sadece bizi duysun. Bizden başka söz söyleyen olursa onun sözünü kısalım sesini kısalım yasası bu. 20 sene sonra mı aklınız başınıza geldi. Seçimleri kaybedeceğinizi gördüğünüz bir anda mı böyle bir yasayı düzenleyeceğiniz aklınıza geldi? Niye geçmiş seçimlerde yapmadınız da bugün getiriyorsunuz. Bunlar normal yollarla, hukuk düzeniyle, özgürlük ortamında artık seçimi kaybedeceklerine inanmış durumdalar. Bu yasa bunun ispatı. Hükümet biliyor ki bu ortamda artık seçimi kazanamayacak. Doğru söyleyenin ben sesinin kısayım, benim yalanıma inananlarla ben seçimi kazanayımın derdine düşmüş durumdalar.

"TÜİK VE MERKEZ BANKASI YÖNETİMLERİNİ DEĞİŞTİRİN"

Tepeden tırnağa bir yoksulluk krizi yaşıyor bu ülke. Bunun bedelini de en çok çocuklarımız ödüyor. Durum çok kötü. Bu ülkeyi asla ama asla temerrüt çukuruna düşürmeyin. Nedir bu iş bilmezlik. Size yol gösteriyorum. Tekrar ediyorum. Bu işin şakası yok. 2 adımı derhal atın. Merkez Bankası yönetimini derhal değiştirin. İki TÜİK'in yönetimini derhal değiştirin. Ardından da bu iki kurumdan elinizi derhal çekin. 4 senedir aklınıza gelen saçmalığı yapıyorsunuz. Bir krizden diğer krize savurdunuz. Döviz kurunu patlatınız. Hala anlamadınız mı? Ekonomi mahvettiniz hala anlamadınız mı? Milyonlarca insan bir kişinin kuru inadının bedelini ödüyor. Millet dişini sıkmış sandık günün dört gözle bekliyor. Kriz ortamını ortadan kaldırmak için kolları sıvadık.

Türkiye'de başörtüsü yasayla yasaklanmadı. Olan biten keyfi bir zulüm ve dayatmaydı. Keyfi bir dayatmayla serbestleşmedi. Başörtüsü üzerindeki baskıyı kaldıran iktidar başka yaşam tarzlarını ötekileştirdi. Aynı gün başörtüsü yasağını biz kaldırdık diyor ama sansür yasasını meclise sunuyor. Bu özgürlükçü bir zihniyet değil. Biz ideolojik devlet anlayışını aşıp eşit vatandaşlığı kazanamadığımız müddetçe bu nöbetleşe zorbalık devam eder ülkede. Bu meseleyi onarıcı bir yaklaşımla ele almak zorundayız. Kılıçdaroğlu'nun helalleşme çağrılarını ve CHP söylemlerindeki değişikliği dikkatle takip ediyoruz. Yarınlara dair verilen sözleri önemsiyoruz.