HABER: FATOŞ ERDOĞAN

Kadın Avukatlar, demans teşhisine rağmen 382 gündür tahliye edilmeyen Aysel Tuğluk’u Kandıra Cezaevi'nde ziyaret ettikten sonra cezaevi önünde basın açıklaması düzenledi.

İstanbul Barosu üyesi, siyasetçi ve hukukçu Aysel Tuğluk 5 yılı aşkın bir zamandan bu yana cezaevinde. 382 gün önce konulan demans teşhisine ve sağlığının cezaevinde kalmasına uygun olmadığını ifade eden raporlara rağmen halen  cezaevinde tutulan Aysel Tuğluk’un durumuna dikkat çekmek için Kadın Avukatlar, HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, ÖHD Eş Genel Başkanı İlknur Alcan, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin'inde katılımıyla Kandıra Cezaevi önünde basın açıklaması düzenledi.

Basın açıklamasını kadın avukatlar adına Av. Eylem Arzu Kayaoğlu okudu. Basın açıklaması şu şekilde:

"Meslektaşımız Aysel Tuğluk, Aralık 2016’dan bu yana 5 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunmaktadır.  Sayın Tuğluk, Kürt siyasi partiler tarihinin ilk kadın eş genel başkanı ve eş genel başkanı olduğu Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılmasıyla siyaset yasağı getirilen tek kadın milletvekilidir. Siyasetçi kimliğinin yanında, insan hakları savunucusu bir hukukçu ve İstanbul barosu avukatlarındandır. Emeği, mücadelesi, ödediği bedel, siyasetçi ve insan hakları savunucusu olarak yaşamdaki duruşu, yakın dönem siyasi tarihimizde derin izler bırakmıştır. 

Sayın Aysel Tuğluk’un annesinin vefatından kısa bir süre sonra 2018 yılı ocak ayından itibaren başlayan ve hızla ilerleyen demans hastalığı sebebiyle sağlık durumunu değerlendiren Kocaeli Seka Devlet Hastanesi ve Kocaeli Üniv. Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı uzun bir süre gözetim altında tutarak; sonuçta hastalığının yaşamını tek başına sürdürmesine engellediğini ve infazının ertelenmesi gerektiğine ilişkin raporlar düzenlemiştir. Bu raporlar doğrultusunda avukatları tarafından Aysel’in infazının ertelenmesi ve tahliyesi talebinde bulunulmuştur. 

Ancak, mevcut yasal düzenlemede infaz erteleme için onay mercii olarak gösterilen ATK, Kocaeli Devlet Hastanesi ve tıp fakültesi tarafından hazırlanan raporları görmezden gelerek; 2021 yılı eylül ayında hazırladığı raporda, hiçbir şekilde muayene ve gözlem yapmadan sayın Tuğluk’un cezaevinde kalabileceğini belirtmiştir. 

Bu aşamaya kadar, Aysel Tuğluk’un hastalığının ve cezaevi koşullarının kamuoyuna duyurulmamasının sebebi, Sayın Tuğluk’un kendinden daha ağır durumda olan hasta mahpusların var olduğu ve onların cezaevlerinde kalmaya devam ettikleri süreçte kendisinin ve hastalığının öne çıkarılmaması talebi ve özel ricasıdır. Aysel Tuğluk, insan hakları savunucusu kimliğini bu durumda dahi ön plana çıkarmıştır. 

Sayın Tuğluk “6-8 Ekim Kobane Kumpas” davası olarak bilinen ve HDP’li siyasetçilerin yargılandığı Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasında hala tutukludur.  Sağlık sorunları nedeni ile bugüne kadar mahkemede beyanda bulunamaması ve mahkemenin ısrarla sorgu yapmak  istemesi üzerine, avukatlarının da talebi ile mahkeme tarafından “savunma yapıp yapamayacağının tespiti” için ATK’ya sevk edilmiştir. Bu karar doğrultusunda Sayın Tuğluk, 1- 4 Şubat 2022 tarihleri arasında ATK Gözlem İhtisas Kurulu’nda tutulmuş, gözlem sonucunda hazırlanan rapor 15 Şubat 2022 tarihinde mahkemeye gönderilmiş ve kamuoyu ile paylaşılmıştır. 

Mahkemenin ATK’ya sevk kararında, Aysel Tuğluk’un savunma yapıp yapamayacağının tespiti istenmesine rağmen; ATK kendisinden talep edilen hususta değerlendirme yapmak yerine Sayın Tuğluk’a suç atfı yapılan 2014 yılında “cezai sorumluluğunun tam olduğu” şeklinde rapor düzenlemiştir. Avukatları tarafından talep edilen, mahkemenin ara kararında istenen ve ATK’nın değerlendirme konusu yapması gereken husus, Sayın Aysel Tuğluk’un mevcut sağlık durumu itibari ile savunma yapıp yapamayacağı ve cezaevinde kalıp kalamayacağıdır. 

25 sayfalık raporun 16 sayfası Aysel Tuğluk hakkında bugüne kadar yürütülen soruşturma ve yargılamaların özetini içerirken, sadece 2 sayfasında ATK’nın tıbbi tespitlerine yer verilmiş, ancak hastalığın seyri, geldiği aşamanın tespiti için en önemli hekim olan nörolog görüşü de alınmamıştır.  ATK raporunda, Cumhuriyet Savcıları gibi suçlamalara genişçe yer

vermesinin tek amacının kamuoyunun dikkatini suç iddialarıyla meşgul ederek Aysel Tuğluk’un gerçek sağlık durumunun gizlenmesi olduğunun farkındayız. Söz konusu rapor, ATK’nın mevcut taraflı siyasi yapısını göstermesi açısından da çarpıcıdır.

Aysel Tuğluk’un sağlık durumunun geldiği aşama, insan onuruna uygun koşullarda tedavisinin yapılabilmesinden uzaktır. Sayın Tuğluk’un sağlık durumu ortadayken ısrarla gereğini yerine getirmeyen, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere bu durumu görmezden gelen tüm idari ve adli makamlar sorumludur. 

Bugün burada, Aysel Tuğluk’un tutuklu olarak bulunduğu Kocaeli 1 no.lu F Tipi Hapishanesine en yakın noktada olmamızın sebebi, hastalığın geldiği aşama itibari ile bir an bile hapishanede olmaması gereken Aysel Tuğluk’un hastalığına rağmen, insan hakları savunucu bir avukat olarak bağlı olduğu İstanbul Barosunun ve Türkiye Barolar Birliğinin büyük bir sessizlik içinde olmasıdır. Temel görevlerinden biri insan haklarının korunmasını sağlamak ve denetlemek olan Baroların, son dönemde sıkça gündeme gelen hasta mahpuslar ve hapishanelerdeki ölümler konusunda sessiz kalmalarını kabul etmiyoruz. Dün yani 5 nisan Avukatlar günü vesilesiyle, Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu’nun süslü kelimelerle avukatlar gününü kutlama mesajlarıyla yetinmesini kabul etmiyoruz. Dünyanın en büyük barosu olarak övünen İstanbul Barosu’nun, kendi üyelerinden biri olan Aysel Tuğluk için bugüne kadar sessiz kalmasını, Aysel’i görmezden gelmesini kabul etmiyoruz. 2012 yılında şimdi çoğu ihraç edilmiş Fetöcü hakim ve savcıların kumpaslarıyla tutuklanan meslektaşlarımız için “O fotoğraf karesinde görünmem” diyen baro başkanlarının fikirlerinin, halen baroların yönetimleri üzerinde belirleyici olmasını, baroları yönetmesini kabul etmiyoruz. Bizler sadece burada gördüğünüz kadar değiliz. Aysel için sesini çıkaran binlerce kadınız, avukatınız. Burada olanlar ve olamayan sesiyle; İstanbul barosu başta olmak üzere 82 il barosunu ve Türkiye Barolar Birliği’ni, Aysel Tuğluk ve onun nezdinde tüm hasta mahpusların yaşam hakkını savunmaya davet ediyoruz. 

Bizler; senelerce kadına yönelik her türlü şiddete karşı ve kadın özgürlüğü için mücadele etmiş bir siyasetçi olarak bugün kendisine yaşatılanlara itiraz ediyor; Aysel Tuğluk’un tahliyesini talep ediyoruz. “Kadınlar İçin Adalet” talebimiz doğrultusunda Tuğluk ve onun gibi siyasi sebeplerle hapsedilen tüm kadınların özgürlüklerine kavuşması talebimizi yineliyoruz.

Aysel Tuğluk’a yaşatılan bu hukuksuz süreçte imzası olan tüm yetkilileri bir kez daha hukuka, bilime ve vicdana uygun davranmaya çağırıyor; Tuğluk’un tedavisinin insanlık onuruna yaraşır bir şekilde sürdürülebilmesi için bir an önce özgürlüğüne kavuşması gerektiğini hatırlatıyor, dayanışma çağrımızı yineliyoruz."