Altıparmak, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, şu ifadeleri kullandı:

“Bugün İstanbul’da yapılacak LGBTİ+ karşıtı “Büyük Aile Buluşması”nın insan hakları hukuku açısından neden bir nefret söylemi sayılması gerektiğini ve dahası ceza hukukuna konu olacak nitelikte bir nefret söylemi olduğunu anlatmaya çalışacağım.

AİHM içtihadında nefret söylemi iki türe ayrılıyor. Birinci kategoride yer alan nefret söylemi Sözleşme değerlerini hiçe saydığı için hiçbir şekilde Sözleşme korumasından yararlanamayan bu nedenle AİHS’in 17. maddesi kapsamında olan ve iç hukukta cezalandırılması gereken ifadeler. İkinci tür ifadeler ise AİHS’in ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. Maddesine göre değerlendirilen ve fakat bu madde kapsamında sınırlandırılması meşru görülen nefret söylemi tipleri. AİHM, cinsel yönelim temelli nefret söylemi başvurularında ilk kategoriyi hiç uygulamadı ama yeni iki kararında açıkça LGBTI+’lara yönelik nefret söyleminin soruşturulmamasını 8 ve 14. maddeye aykırı buldu. (Beizaras ve Levickas/Litvanya; Accept Derneği ve Diğerleri/Romanya)

‘Büyük Aile Buluşması’nın bu iki vakanın da ötesinde, ilk kategoriye yakın bir nefret söylemi olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar AİHM’in nefret söylemi kapsamında incelediği başvuruların hiçbirinde bu kadar açık devlet desteği yok ve bu eylemler çok kısıtlı katılımla yapılmış.

‘Büyük Aile Buluşması’ ise alenen devlet tarafından destekleniyor. Muhtemelen çok kalabalık katılım olacak. Dahası Türkiye diğer ülkelerle kıyaslandığında çok daha fazla homofobik, transfobik şiddet eyleminin gerçekleştiği bir ülke. Yani eylemin şiddeti tetikleme ihtimali yüksek. Nihayet, eylemin amacı esasen LGBTİ+’ları yok etmek. Böyle bir insan grubunun olmadığını; Netflix dizileri ve Batı’nın fonları ile böyle yapay olarak oluşturulduğu, bu nedenle bununla mücadele edilip, yok edilmesi gerektiği savunuluyor. Açıkça bir yok sayma (negation) bu. Tüm bu veriler değerlendirildiğinde bugünkü yürüyüşün AİHS kapsamında korunur nitelikte bir ifade niteliğinde olmadığını, açıkça nefret söylemi kapsamında olduğunu ve buna ek olarak devletin ceza soruşturması yürütmesi gereken tipte ağır bir nefret söylemi olduğunu düşünüyorum.”