Arslan Kabukcuoğlu, İYİ Parti Elazığ merkez ilçe kongresine katılmak üzere geldiği Elazığ’da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kabukcuoğlu, artan inşaat maliyetleri nedeni ile insanların konut alamayacak hale geldiklerini belirtti.

“BUNLAR, SEÇİME DÖNÜK POPÜLİST YAKLAŞIMLAR”

AKP hükümetinin son sosyal konut projesini eleştiren Kabukcuoğlu, seçim dönemlerinde vatandaşa göstermelik projeler sunmak yerine hayat şartlarını kolaylaştıracak tedbirler alınması gerektiğini vurguladı. Hükümetin özellikle asgari ücrette elle tutulur iyileştirmeler yapması gerektiğini kaydeden Kabukcuoğlu, şunları söyledi:

“Sosyal konut projesi, Türkiye’nin daha önce gördüğü, bu hükümetin ortaya getirdiği projelerden birisi. En yakını 2019’da gördük. O zaman da böyle bir proje açıkladılar ama devamı gelmedi. Şimdi ise ‘500 bin konut yapacağız, herkesi ev sahibi yapacağız’ diye yola çıkıldı. Bu da seçime yakın ortaya çıkartılmış bir proje, bu projenin geleceği bir şey yok. Yalnız şu var ki o 500 bin konut için 8 milyon lira harcadılar. Oradaki vatandaşların ilk elde verdikleri bir kapora var. O parayla birlikte kullanacaklar. 7,5 milyon lira iade edecekler. Ne zaman iade edecekleri de belli değil. Bunlar, seçime dönük popülist yaklaşımlar. Hesabı kitabı olmayan, devamı olmayan yatırımlar.

“ASGARİ ÜCRETİ YAŞANABİLİR BİR SEVİYEYE GETİRSİNLER”

Eğer ki vatandaşı o kadar seviyorlarsa, yardım etmek istiyorlarsa Türkiye’de çalışanların yüzde 60’ı asgari ücretli, asgari ücreti yaşanabilir bir seviyeye getirsinler. Şunu demek istiyorum; bazı iş yerlerinde sigortalı çalışıyor görünüyor. Bunların belli bir kapasitesi var. Ve çok fazla insan çalıştıramıyorlar, birkaç kişiyi ancak istihdam edebiliyorlar. Burada da belli bir sayı bulup, -bu sayı 5 mi olur, 10 mu olur bilmiyorum- o sayının altındakilerin vergi giderlerini hükümetin bizzat karşılaması lazım ki bu insanlar işsiz kalmasın, işlerine devam etsinler, sigortalılıklarına devam etsinler. Hükümet vatandaşı iyileştirecekse yapılması gereken budur. Oysa ‘Ben sana ev vereceğim’ demek, büyük bir yutturmacadır. Bunun bir neticesinin de olmadığını zaten göreceksiniz. Bunun altından kalkamazlar zaten.

“ÜLKE GÜNÜBİRLİK İDARE EDİLİYOR”

Ülke, günübirlik idare ediliyor. 5 milyar dolar buluyorlar, onu bir arka kapıdan satıyorlar, bir müddet gidiyor. 10 milyar buluyorlar, o da bir müddet gidiyor. Bunları bulmak için de yaptıkları fedakarlıkları biliyorsunuz. Birleşik Araplar Emirlikleri mesela… Kızdığımız, küfrettiğimiz kim varsa hepsi ile barıştık. Sisi, Mısır Devlet Başkanı’na kızdık, köpürdük. Sonra 5 milyar dolar gelecek diye, Suudi Arabistan’da Kaşıkçı Davası ile ilgili biliyorsunuz dedi ki ‘Burası bağımsız ülkedir, bizim bir bağımsız yargı sistemimiz vardır’, sonra dosyayı onlara gönderdik. Sağ olsun, onlar da 5 milyar dolar, 10 milyar dolar gönderiyorlar, günü gün edip gidiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ndeki idare tarzı bu.”

“ULUOVA’DA TARLA SAHİBİ OLANLAR SULAMA YAPAMIYORLAR VE BU 17 YILDIR BÖYLE DEVAM EDİYOR”

Elazığ’da yıllardan beri tamamlanamayan sulama projeleri konusunda da vatandaşlardan birçok şikayet aldıklarını söyleyen Kabukcuoğlu, yılda iki kez ekim yapılarak verim alınabilecek bu ovalarda hükümetin beceriksiz politikaları yüzünden üreticilerin hâlâ sulama yapamadığını belirtti. Kabukcuoğlu, şöyle konuştu:

“Uluova ve Kuzova, Elazığ’ın çok kıymetli iki tane ovası. Oralar, iki kez ekim yapılabilecek araziler. Normalde buğdayı, arpayı kaldırdıktan sonra orada hayvan yemi tarzında ekimler yapılarak tekrar değerlendirilebilir. Çok kıymetli ovalar, ama gelin görün ki bu ovalarda şöyle bir şanssızlık var. Etrafları suyla çevrili olduğu halde, nehirler aktığı halde, barajlar olduğu halde, üstelik de Uluova’nın ortasında bir de çay aktığı halde Uluovalılar tarlalarını sulayamıyorlar. Uluova’da tarla sahibi olanlar sulama yapamıyorlar ve bu 17 yıldır böyle devam ediyor. 17 yıldır ‘Sulanacak’ deniyor ve 17 yılda bir arpa boyu yol gidilmedi. Maalesef böyle bir terslik var. Her gidip geldiklerinde vadediyorlar.

“26 MİLYAR DOLAR GİBİ KAYNAĞI BELİRSİZ BİR PARA GELECEK TÜRKİYE’YE. NEREDEN GELECEĞİNİ BİLMİYORUZ. KAYIT DIŞI, FAZLADAN BÖYLE PARALAR GELİYOR”

Bu dönemde, Tarım Bakanı Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı Yardımcısı gibi Elazığ’dan pek çok bakan yardımcısı da çıkmış. Ama maalesef bundan sonuç alamamışlar. Şimdi şöyle bir durum oldu. Bazen terslikler yardım da getirir. Pandemi ile birlikte gıdaya ulaşmak zorlaşınca artık gıdanın değeri tüm devletler tarafından anlaşıldı. Her ülke gıdaya yatırım yapıyor. Mesela bu sene buğday fiyatı; geçen yıl verilenin iki misli falan bir fiyat verildi. Bu, eskiye göre iyi bir fiyattır. Tarımdaki bu zorlanma, gıdaya ulaşımdaki bu zorlanma ve gıdaya ulaşımını artırmak için, gıda arzını artırmak için bu gibi yerlerin sulamasının yapılması gerekiyor, inşallah olur. Ama tabii ki hükümetten çok ümitsiziz. Çünkü hükümet, artık sıkıntı halindedir. Türkiye gelir dağılımı bozulmuş, enflasyon yüzde 85-90’a gelmiştir. Problemlerimiz var, fizik bir zorlama var. Uluova’nın sulanması lazım.

Mevcut konulara gelince; hükümet, tabir yerinde ise işportacı gibi çalışıyor. Gidiyor, 5 milyar dolar buluyor, onu biraz harcıyor, bitiyor. Sonra bir 10 milyar daha buluyor. Şu kadar para, bu kadar para. Bir 26 milyar dolar gibi kaynağı belirsiz bir para gelecek Türkiye’ye. Nereden geleceğini bilmiyoruz. Kayıt dışı, fazladan böyle paralar geliyor. Yani böyle istikrarlı bir hükümet olsa, ben size söyledim, şu Uluova sulanma meselesi, sulanması herhalde 4-5 milyar liraya falan mal olur. Bunu nereden biliyorum? Eskişehir’de de böyle bir sulama ile ilgili hesap yapmıştık. Büyüklük aynı öyle. Bir hesap yapıyorum; bu gerçekleşirse çiftçiler zaten sulama bedelinin karşılığını verdikleri zaman burası kendini amorti eder. Ama gelin görün ki Türkiye’de ekonomi çok kötü, istikrarsız. Enflasyon düşük olsa bir 10 yıl-15 yıl, bir şekilde bir finansman bulsanız ki bulunur, dünyada para bolluğu var, biz bu sıkıntılardan kurtuluruz. Ama bu beceriksiz hükümet ne kendi yapıyor ne yaptırıyor ne de eksiklikleri zaten altüst etti. Eskiden bir yüzde 15, yüzde 18 gibi enflasyondan buralara geldik, işler çok kötü oldu. Bu hükümet gitmeden Türkiye’nin başı selamete ermeyecek gibi duruyor. İnşallah seçimde bu hükümet gidecek ve Türk milleti kendisine layık olan, özlediği bir iktidarı getirecek ve ona uygun bir şekilde idareye kavuşacak.”

“VAR OLAN KAYNAKLAR İYİ DEĞERLENDİRİLMİYOR”

Elazığ’ın Maden ilçesindeki fabrikanın molozları nedeni ile heyelan tehlikesinin hâlâ devam ettiğini de belirten Arslan Kabukcuoğlu, “Elazığ’da krom var, ferrokrom var. Elazığ, altı bin yıllık bir medeniyet, çok eski bir medeniyet. Çok derin kaynaklar var. Ama bu hakkıyla değerlendirilmedi. Örneğin Maden ilçesinde yıllardır süren, asırlardır süren bir maden var. Binlerce yıldır süren bir maden var ama işi o hale getirmişler ki oradaki maden posasını atmışlar Maden ilçesi üzerine. Orada bir heyelan yaratmışlar. Buna sahip çıkan yok, bunu da devlet yükleniyor. Yani var olan kaynaklar iyi değerlendirilmiyor. Değerlendirilme, maden çıkarma anlamında bir de etrafta bir tahribat yaratıyor. İkisi de maalesef çok kötü. Elazığ lehine çalışmıyor, gelişmiyor” diye konuştu.

BUGÜNKÜ HÜKÜMETİN TÜRK MİLLETİNİ MAHKUM ETTİĞİ BİR SİSTEM”

Sorulan bir soru üzerine, Türkiye’de vatandaşların ev alamadığını, hükümetin izlediği politikalarla insanları dilenci durumuna düşürdüğünü savunan Kabukcuoğlu, şunları söyledi:

“Problem, Türk milletinin fakirleşmesi. 2013 yılında Türkiye’de kişi başı gayri safi milli hasıla 12 bin 500 dolarken bu bir ara 8 bin dolara düştü, şu anda 9 bin doları geçti. Türkiye eğer hak ettiği istikrarlı büyümeye sahip olsa idi, zaten şu anda insanlar evlerini kendileri yaptırırdı. Doğrusu da bu. Bu, şuna benziyor; diyor ki ‘Doğal gazı çok yak, yaktıktan sonra gel, ben sana parasını vereyim, yardımda bulunayım’. Böyle demek yerine şunu belli bir limit koy, bu limitin altında kalanlara doğal gaz ücretini az tut, limiti geçenlere daha fazla yap. Ama hükümetin, AK Parti’nin zihniyeti, sadaka dağıtır gibi, 5 kuruş verirse vatandaşın gözüne soka soka vermek. Olması gereken, bizim refahımız varsa herkes evini de alır, barkını da alır. Ne kadar eve ihtiyacımız var? Diyelim 500 bin-1 milyon. Onun yerine kendisi bir 50 bin, 100 bin ev dağıtıyor. O evi dağıtınca da bulanlar bulmuş gibi oluyor, bulmayanlar da bahtsızlıkları için yanıp duruyorlar. Bugünkü hükümetin milletimize layık gördüğü ve Türk milletini mahkum ettiği bir sistem. Kendisine mahkum ve de dilenci tarzı bir hareketle işi yürütmeye çalışıyor.”