Eğitim Sen Antalya Şube binasında yapılan basın toplantısında konuşan Çiğdem Altıntaş Peker şunları söyledi “Fetvalarıyla ne giyeceğimizi ne söyleyeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere karşı isyandayız! 62 yıl önce diktatörlüğe karşı direnişte simgeleşen Mirabel kardeşlerden bugüne dünyanın dört bir yanında kadınlar olarak Jin, Jıyan, Azadi sloganıyla işyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında birlikteliğimizden ve dayanışmamızdan aldığımız gücün kararlılığıyla saçımızın teline, haklarımıza, özgürlüğümüze sahip çıkıyor, direnişi büyütüyor, “Kadın yoksulluğuna, LGBTİ+ düşmanlığına, gericiliğe ve erkek devlet şiddetine karşı isyan bayrağını yükseltiyoruz!” demek için 25 Kasım’da alanlardayız!

HABER: Sabri KIRDAR

Basın toplantısında konuşan Çiğdem Altıntaş Peker şu açıklamalarda bulundu:

Değerli Basın Emekçileri,

Sevgili Kadınlar

1960 yılı 25 Kasım’ında Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde bir uçurumun dibinde üç kadının cesedi bulundu. Bunlar Mirabel kız kardeşlerdi. Mirabel kız kardeşler ülkelerinde diktatörlüğe karşı özgürlük mücadelesi verdikleri için gizli polis tarafından kaçırılarak tecavüze uğrayıp öldürüldüler. 1981 yılında Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.

62 yıl önce Dominik Cumhuriyeti'nde faşist diktatör Trujillo'ya karşı demokrasi, özgürlük talebiyle direniş bayrağını yükselten Mirabel Kardeşlerin mirasını devralan kadınlar olarak bugün her türden baskıcı, faşizan yönetimlere karşı direniş geleneğine sahip çıkıyoruz. Kadınlar olarak 25 Kasım’da; şiddete, cinsiyetçiliğe, savaşa, yoksulluğa, gericiliğe karşı; eşitlik, adalet, laiklik, barış ve özgürlük için isyanı büyüterek alanlardayız!

“KADIN CİNAYETLERİ MÜNFERİT DEĞİK POLİTİKTİR”

Geçtiğimiz 25 Kasım'dan bugüne erkek şiddeti hız kesmeden devam etti. "Kadın cinayetleri münferit değil, politiktir" demek için alanlardayız.

İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece yarısı kararıyla iptal edilmesi şiddet faillerini cesaretlendirirken, mücadeleyle elde edilen tüm kazanımları ortadan kaldırmak için iktidar adeta biz kadınlara savaş ilan etmiş durumda. Her ay onlarca kadın koruma kararına rağmen katledilirken, 6284 sayılı yasa uygulanmıyor, hatta yasanın sağladığı haklar kısıtlanmaya çalışılıyor. Erkek yargı her fırsatta kadın katillerine iyi hal ve haksız tahrik indirimi için gerekçe bulmaktan geri durmuyor. " Erkek adalet değil, gerçek adalet!” demek için 25 Kasım'da alanlardayız.

 Ataerkil kapitalizm, yaşamımız ve kazanımlarımıza dönük saldırıları arttırarak muhafazakâr toplumu bedenimiz üzerinden inşa etmek istiyor. Bizleri eve, aileye, kocaya, babaya ait ‘makbul’ kadınlar olmaya, bedenimizi kuluçka makinası, kariyerimizi annelik olarak tanımlamaya çalışıyor. İktidar desteğiyle her gün bir kentte örgütlenen ‘aile yürüyüşleri’ adı altında LGBTİ+ karşıtı gösterilerle homofobi ve nefret söylemleri körükleniyor.  Kimliğimizi yok sayanlara, bizleri erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen denetimine son vermek ve ‘Aileye köle olmayacağız!’ ‘Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz’ demek için 25 Kasım’da alanlardayız!

“AKP İKTİDARI IRKÇILIKLA BESLENİYOR”

Ataerkil kapitalizm krizde! Savaşlar çıkarıyor, doğayı talan ediyor, kadınları, çocukları, emekçileri, halkları her geçen gün artan sömürü çarkının içine çekerek krizden çıkmaya çalışıyor. Toplumu kutuplaştırıcı söylemlerle savaş politikalarına hız veren AKP iktidarı ırkçılıktan besleniyor. Kuzey Irak ve Rojava'ya dönük saldırıları bu politikalarının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Kadınlar olarak daha fazla yoksulluk, şiddet, göç ve ayrımcılık anlamına gelen savaşların son bulması, eşit ve özgürce bir arada yaşamamızın sağlanacağı demokratik koşulların oluşması için 'Savaşa hayır, barış hemen şimdi!’ demek için 25 Kasım’da alanlardayız.

Artan işsizlik, yoksulluk, güvencesiz, kayıt dışı çalışma ile birlikte krizin yarattığı ekonomik şiddeti de en ağır biçimde biz kadınlar yaşıyoruz. Ekonomik krizin derinleştiği, işsizliğin arttığı koşullarında kadınlar olarak daha da yoksullaştık, yoksunlaştık. Türkiye OECD ülkeleri içerisinde istihdamda cinsiyet açığının en yüksek olduğu ülkelerden biri. Kadınlar olarak cinsiyet eşitsizliğine ve yoksulluğa karşı mücadele ederken bir yandan da göçmen kadınların bu kötü çalışma ve yaşam koşullarına ek olarak karşılaştıkları ırkçı, ayrımcı politikalara, sınır dışı edilme kaygısıyla daha fazla mobing ve tacize maruz kalmalarına karşı dayanışmayı örüyoruz. Emeğimizin yok sayılmasına, işsizliğe, yoksulluğa, güvencesiz, kayıt dışı sömürü koşullarında çalışmaya karşı, güvenceli çalışma, güvenli gelecek talebimizi haykırmak için 25 Kasım’da alanlardayız.

AKP/MHP iktidar bloğu seçime doğru giderken anti-demokratik uygulamalarını arttırıyor. Meclisten çıkardığı sansür yasası ile bir yandan muhalif basını susturmayı, öte yandan sosyal medya paylaşımları üzerinden tüm topluma gözdağı vermeyi amaçlıyor.   Üniversite öğrencileri, siyasetçiler, sanatçılar, özgür basın emekçileri, sendikal mücadele yürüten ve hakları için direnen kadınlar keyfi, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor. Gezi'ye öfkesi bitmeyen iktidar hukuksuz yargılamalarla Mücella Yapıcı, Mine Özerden, Çiğdem Mater'in de içinde bulunduğu dosya da uzun hapis cezaları veriyor. Son olarak Kuzey Irak'ta kimyasal silah kullanıldığına dair iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesini talep ettiği açıklamalarından dolayı TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında önce linç kampanyası başlatıldı, ardından hukuksuzca gözaltına alınıp, tutuklandı.   Şebnem Hoca'yı tutuklayarak bir taraftan insan hakları, barış ve kadın mücadelesi yürütenlere gözdağı verilmek istenirken diğer taraftan da TTB ve TMMOB gibi emek-meslek örgütlerinin muhalif yapısına müdahale edilerek bu örgütler kontrol altına alınmak isteniyor. 'Örgütlülüğümüze, demokratik haklarımıza, emeğimize sahip çıkıyoruz! ' demek için 25 Kasım'da alanlardayız.

25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken elbette erkek egemen düzeninin politikalarını söylem ve uygulamalarını teşhir edecek, tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı evde, sokakta, işyerlerimizde mücadeleyi daha da yükselteceğiz.  “İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” "İLO 190 İş Yaşamında Şiddet ve Taciz Sözleşmesi "imzalansın demek için alanlardayız."

“BİR KİŞİ DAHA EKSİLMEYECEĞİZ”

Tüm bu saldırılara rağmen dünden bugüne dayanışmanın gücüyle çoğalarak güçlenen, örgütlülüğe dönüşen ve iktidarları sarsan kadın mücadelesi inancımızı büyütüyor. İran'da "Bizi zorla kendi cennetinize götüremezsiniz" diyerek sokakları isyan alanlarına çeviren, Rojava'da DAİŞ karanlığına direnen, Arjantin’de “bir kişi daha eksilmeyeceğiz" diyerek adliye binasını ateşe verenleriz. Kürtaj yasaklarına karşı Polonya’da, ABD’de ‘benim bedenim benim kararım’ diyen milyonlarız. "İstanbul Sözleşmesi bizimdir!" diyerek Türkiye'nin tüm kentlerinde sokakları terk etmeyenleriz. ‘İtaat et, rahat et!’ diyenlere inat, isyan ediyoruz, örgütleniyoruz ve mücadele ediyoruz. Baskılara boyun eğmiyor, kadın katliamlarına, savaşlara, yoksulluğa, militarizme, homofobiye, gericiliğe, doğa ve yaşam alanlarımızın talanına karşı direnişlerde en önde yer alıyoruz. Bir kişi daha eksilmemek için, bize sınırlar çizmeye çalışanlara ‘fıtratımızda özgürlük var!’ demek için 25 Kasım'da alanlardayız.

Fetvalarıyla ne giyeceğimizi ne söyleyeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere karşı isyandayız! 62 yıl önce diktatörlüğe karşı direnişte simgeleşen Mirabel kardeşlerden bugüne dünyanın dört bir yanında kadınlar olarak Jin, Jıyan, Azadi sloganıyla işyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında birlikteliğimizden ve dayanışmamızdan aldığımız gücün kararlılığıyla saçımızın teline, haklarımıza, özgürlüğümüze sahip çıkıyor, direnişi büyütüyor, “Kadın yoksulluğuna, LGBTİ+ düşmanlığına, gericiliğe ve erkek devlet şiddetine karşı isyan bayrağını yükseltiyoruz!” demek için 25 Kasım’da alanlardayız!

Antalya Kadın Platformu’nun bu hafta boyunca sürecek eylem ve etkinlikleri:

21 Kasım bugün saat 13:30 da Güllük PTT’den tutsak kadınlara kart atma ve basın açıklaması

25 Kasım Cuma günü saat 18.30’da Attalos Meydanı’nda basın açıklaması

26 Kasım Cumartesi günü saat 15:00 da “Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, İstanbul Sözleşmesi, 6284, adli raporlama, İstanbul Sözleşmesinin kadın hareketine yansımaları, mücadele yöntemleri, ideolojik ve eylem boyutu” konu başlıkları ile Antalya Baro salonunda panel

27 Kasım Pazar günü saat 14.00 de Aydın Kanza Parkı’nda toplanarak Cumhuriyet Meydanı’na yürüyüş ve miting.