Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu, Konya’nın Meram ilçesinde 7 kişilik Kürt ailesinin katledilmesini düzenledikleri basın açıklamasıyla kınadı. Attalos Meydanı’nda gerçekleşen açıklamaya Halkaların Demokratik Partisi (HDP) Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’de katıldı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Antalya İl Eş Başkanı Muhsin Taşer'in okuduğu basın açıklamasında, Ortak yaşam için ırkçılığa geçit yok vurgusu yapıldı.

Taşer'in ardından konuşan HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül ise iktidara seslenerek, "Biz kurbanlık kuzu değiliz. Bizi suçlayarak Antalya'da herhangi bir ilçemizin, üyemizin ve yöneticimizin tırnağına zarar gelirse sorumlusu sizsiniz." dedi. Ülkenin farklı bölgelerinde çıkan yangınlara ilişkin ise, "Yangınlara hiçbir alakamız yoktur, bu yangın insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.Bunun sorumlusu hükümettir. Irkçı saldırılarla suçunu örtmeye çalışmaktadır." ifadelerini kullandı.

NEFRET SALDIRILARININ VE ŞİDDETİ DURDURALIM 

Basın açıklamasının devamında şu ifadelere yer verildi; Konya'nın Meram ilçesinde 30.07.2021 tarihinde Dedeoğlu ailesine yönelik gerçekleştirilen ırkçı silahlı saldırı sonucu 7 kişi katledilmiştir. Allenin bulunduğu ev ateşe verilerek yakılmıştır. Dedeoğlu ailesi 12 Mayıs 2021 tarihinde de 50-60 kişilik bir grubun ırkçı saldırısına uğramış ve 6 kişi yaralanmıştı. Saldırganlardan bazıları kısa süreliğine tutuklanıp ardından serbest bırakılmıştı. Alınan koruma kararlarına rağmen Dedeoğlu allesi maalesef korunmamış ve yedi kişinin öldürüldüğü korkunç bir katliam yaşanmıştır.

Dedeoğlu ailesi Kars'tan Konya'ya göç etmiş bir Kürt ailedir. Fail ya da failler henüz tespit edilmiş olmasına karşın, bazıları halen yakalanmamıştır. Dedeoğlu ailesine yönelik daha önceki saldırılarda kullanılan söylem ve eylemler bu katliamda da ırkçı saiklerle hareket edildiğini açık bir şekilde göstermektedir. Kürt kimlikleri ailenin maruz kaldığı önceki saldırıların başlıca gerekçesidir. Hal böyleyken, yetkililerin gerekli koruma tedbirlerini almamaları meydana gelen bu sonucun önemli sebeplerinden biridir.. Bu arada Konya Emniyet Müdürü'nün, Hrant Dink cinayeti davasında kusuru olan kişilerden biri olarak yargılanmış olması da oldukça manidardır.

‌Siyasal iktidarin toplumu kutuplaştıran, çatışmayı ve savaşı yücelten/kutsayan politikaları şiddetin yaygınlaşmasını beraberinde getirmektedir. Siyasal iktidar bu politikaları, ayrımcılığı ve nefreti, dolayısıyla da şiddetin dalga dalga yayılmasını teşvik ediyor. Özellikle de HDP üzerinden yükseltilen nefret dili, başta Kürtler olmak üzere inançları, cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, siyasal görüşleri farklı olduğu için ötekileştirilen tüm kesimleri saldırılara açık hale getirmektedir. Nitekim 17 Haziran 2021 tarihinde HDP İzmir il binasına gerçekleştirilen saldırıdan sonra ırkçı söylem ve saldırıların ülke sathinda artış göstermesi bunun somut bir göstergesidir. Özellikle son günlerde artan göç trafiği ile birlikte mülteci ve sığınmacılara yönelik geliştirilen nefret söylemleri, hele küresel ısınmanın ve iklim krizinin bir sonucu olarak ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde art arda yaşanan orman yangınlarının gerekçesi olarak üretilen Kürtlere yönelik nefret söylemleri akıl almaz bir boyut kazanmıştır. Aslında yanan sadece ormanlar değil barış içinde bir arada yaşama irademiz, tüm insani ve toplumsal değerlerimizdir. Bu yangınlarla sadece ormanlar ve ormanlardaki canlılar yanmamıştır. Bu yangınlarla aynı zamanda hepimizin yüreği de yanmıştır. Yangınlarla yanan yerlerin sonradan imara açılması, yangın öncesi gerekli tedbirlerin alınmaması, yangın sırasında etkin bir mücadelenin yürütülmemesi yangınlarla rant ilişkisi bütün toplumun gözünden kaçmamaktadır.

Bu nedenle siyasi iktidarı bir kez daha ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve politikaları terk etmeye ve toplumsal barışa daha fazla zarar vermemeye davet ediyoruz. Bunun ilk adımı da Konya'nın Meram ilçesinde yaşanan bu elim olayı bir an önce aydınlatmak olmalıdır. Bunun için ivedilikle tarafsız, şeffaf ve etkin bir şekilde soruşturma yürütülmeli, ırkçı nefret saldırılarına maruz kalabilecek tüm kişi ve gruplar kağıt üzerinde değil gerçekten koruma altına alınmalıdır. Çünkü, geçmişte yaşanmış benzer olaylarda böyle davranılmadığı ve failler cezasızlık zırhı ile korunduğu için bugün yaşanan vahim olaylar tekrar edegelmiştir. Ancak, barışçıl bir arada yaşam iradesine sahip çıkmanın aynı zamanda yurttaşların da sorumluluğu olduğunu hatırlatmak isteriz. Dolayısıyla demokrasi, barış ve insan haklarından yana olan herkesi ortak tutum almaya, ayrımcılığa, nefret söylemine ve şiddete hayır! demeye davet ediyoruz. denildi.