İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

Polonya Parlamentosu Dünya Türklüğünün ve Kırım’ın sembol ismi ömrü sürgünlerde zindanlarda, mücadeleyle geçmiş değerli büyüğüm Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Nobel Barış Ödülü’ne, aday gösterilmesi için karar aldı. Polonya parlamentosunun aldığı kararı, İYİ Parti olarak, büyük memnuniyetle karşılıyoruz. İstiyoruz ki biz de Türk Milleti’nin yegâne hafızası Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde alacağımız benzer bir kararla destek olalım.

Kahramanımızı, Nobel Barış ödülüne aday gösterelim. Bizim için siyaset üstü olan böyle özel bir konuda tüm siyasi partilerin desteklerini bekliyor grup başkanvekilliklerin gerekli adımları ivedilikle atmaya davet ediyorum.

"SORUNLARIMIZIN VARLIĞINI BİLE, KABUL ETMİŞ DEĞİLLER"

Sayın Erdoğan, bırakın sorunlarımızı çözmeyi daha sorunlarımızın varlığını bile, kabul etmiş değiller. Bu kafayla attıkları her adım da maalesef milletimizin ve memleketimizin zararına sonuçlanıyor. Nitekim, bunun son örneğini, Cumhuriyet tarihinin, en büyük vurgunlarından biri olan, Türk Telekom’da gördük. 90’lı yılların ortasında, 25-30 milyar dolar arasında, değer biçilen Türk Telekom’un, yüzde 55’ini, ailece muhabbet kurdukları, Lübnan’lı Hariri’ye 'Özelleştirme yapıyoruz, yabancı sermaye giriyor.' tezahüratları eşliğinde, 6 buçuk milyar dolara sattılar. Hariri, gözlerinin önünde Türk bankalarından kredi kullandı.

"CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK SOYGUNUNA BİLEREK GÖZ YUMDULAR"

Gıklarını çıkarmadılar. Sözleşme gereği söz verdiği hiçbir yatırımı yapmadı. Dönüp tek bir laf etmediler. Türk Telekom’un kârını cebine indirdi. 'Sen ne yapıyorsun?' demediler. Cumhuriyet tarihinin en büyük soygununa bilerek ve isteyerek göz yumdular. Vatandaşımız enflasyon canavarına göz göre göre ezdirildi. Biz bu rezilliğin peşini bırakmayacağız.

"ŞU VİCDANSIZLIĞA BAKAR MISINIZ?"

Hani, 'kaynak kaynak' diye geziyorlar ya… Bu parayla, 1 yıl boyunca, ilköğretimdeki çocuklarımıza, bedava kahvaltı ve öğle yemeği verebilirdik. Bütün çocuklarımıza, okul öncesi eğitim sağlayabilirdik. Çiftçilerimize verilen desteği, iki katına çıkarabilirdik. Tüm öğrencilerimize, bir yıl boyunca, bedava internet verebilirdik. Derin yoksullukla mücadele eden 4 milyon kadına, bir yıl boyunca, ayda 500 lira gelir desteği sağlayabilirdik. Şu vicdansızlığa bakar mısınız? Yazıklar olsun.

Hiç merak etmeyin. Onlar istedikleri kadar inkar etsinler. Biz bu gerçekleri anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Ev kadınlarının sıkıntılarına çözümler sunacağız.

"ÇOCUKLARI MARKETE GÖTÜREMİYORUM"

İktidarın yolunu unuttuğu evleri ziyaret ediyorum. Öyle şeyler dinliyor, öyle şeylere şahit oluyorum ki; Bir süre sonra, artık kalbim ağrıyor… Rahmetli Müslüm Baba gibi diyorum ki, batsın bu dünya, batsın bu dünya be batsın bu dünya!

Geçen hafta, Sultanbeyli’deydim. İsimleri bende saklı ama bu kardeşlerimin hikâyelerine, hepiniz şahit olun istiyorum. Mesela eşini Kovid’den kaybetmiş, yarım gün tekstil işine giderek günde 50 lirayla geçinmeye çalışan bir kardeşim diyor ki; ‘Görüp de canları bir şey ister diye çocukları markete götüremiyorum. Akşama yayla çorbası yaptım. Gücümüz yetip de, bir tavuk alamıyoruz artık. Fırın yakamıyorum, ütü yapamıyorum. Ona rağmen, elektrik faturamız 200 lira geliyor.

"KUL HAKKIDIR, HARAMDIR, HARAM"

Sayın Erdoğan'ın iki ayyaş diye hakaret ettiği bu ülkenin kurucu lideri Atatürk ve onun yakın arkadaşı İnönü var ya, cumhuriyet yeni kurulmuş, fabrikalar yapmaya çalışıyorlar her şeyi böyle gıdım gıdım artırıp yatırım yapmaya çalışıyorlar. Tarımı kalkındırmaya çalışıyorlar ama elbette savaştan çıkmış bir ülkede yokluk var. O yokluğun nasıl paylaşıldığını söyleyeyim size. O devrin bakanlarının çocuklarına 5 metre 3 metre neyse Amerikan bezi verilirmiş. O Amerikan bezinden boyanmış elbiseyi giren ablam anlattı. İnönü’nün ailesine de tabii veriliyor. Bu bakanların eşlerinin bir kısmı beyaz düz Amerikan bezi denilen kumaşı boyamakta usta bir kısmı da onları dikmekte usta.

Bir araya gelip o çocuklarının bezini diken çocuklarına giydiren ve okula giderken mesela Özlem Toker’in ayakkabısının altının tam bu kadar pençeyle kalın bir şekilde olduğu söylüyorlar. Ama aynı şekilde Zerrin ablamın ayakkabısının altı da bu kadar. Bu ne biliyor musunuz? Yokluğu paylaşmak, vatandaşımda ne eksikse o bende olamaz demek. O okunan okullarda parlak zeki genç kızların genç delikanlı çocukların gazinin maaşından ayrılan parayla okutulduğunu biliyor musunuz? Buna karşılık 11 maaş alanlar ve 500 milyon dolarlık uçaklarda gezenler sarayda sefa sürenler, 18 yaşındaki oğlu bali içmesin diye dershaneye gönderebilmek için gayret eden ev kadınları! Günahtır günah. Kul hakkıdır, haramdır, haram!

"ATATÜRK İLE ABDÜLHAMİT HAN’I KARŞI KARŞIYA GETİRDİLER"

Atatürk ile Abdülhamit Han’ı karşı karşıya getirdiler. Her ikisi de bu milletin modernleşmesi için en önemli kurumları açmış iki kişi. İkisi arasında onları dövüştürerek birinin birine üstün olduğunu iddia ederek elinize ne geçti muhteremler? Yaptığınız o iğrenç dizilerle Abdülhamit Han’ı ne hallere düşürdünüz be! Tarih bilgisinden yoksun tipler! Her birinize tarih, Türkçe okumuzu öneriyorum. 100 sayfa coğrafya okumanızı öneriyorum.

"ERDOĞAN'IN 2003'TEKİ AÇIKLAMALARINDAN SONRA ŞOK GEÇİRMİŞTİM"

Unuttuk, 2003 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam bay kriz çıktı bir gene toplantıda şok geçirmiştim ben, geçirmiştim ki “doktorlara iğne miğne olmuyorum hemşirelere oluyorum, doktorların o yanı zayıf.’ Bu ne demekti hiç düşünüldü mü? Bu tıp mezunu bir doktorla sağlık okullarından mezun olmuş ama birbiriyle çalışmak durumunda olan iki çalışanı arasına fitne koymak ve ikisini birbirinin karşısına dikmek. Hemşireyi gariban safında tarifleyin sizi de asortikler tarafında tarifleyip o günlerde size bir bakış açısı oluşturmaya çalışmıştı. Bu iki meseleyi doğru görmezsek maaşlar üzerinden başlatılan bu konun doktorların az maaş çok maaş alma meselesi olarak görürsek gerçekten bu arkadaşa hizmet etmiş oluruz. Bu arkadaşın kutuplaştırma diline hizmet etmiş oluruz. Niye 8-9-10 bin lira maaş diyor. Sağlık çalışanlarının diğer mensuplarının buradan daha az olduğu için. Sizi birbirinizin karşısına dikmek istiyor hocam

"BİRAZ DAHA SABREDİN, ÇOK AZ KALDI"

İnşallah seçim günü geldiğinde helal oylarla, demokrasiyle bu iktidarı, bu arkadaşları göndereceğiz. Değerli kadınlar, Atatürk'ümüzü de unutturmayacağız, cumhuriyet değerlerini de unutturmayacağız. Recep çavuşları unutturmayacağız. Recep çavuşların fedakarlıklarını unutturmayacağız. Doktorlar, büyük fedakarlıkla çalıştığınızı biliyoruz. Türlü haksızlıklara maruz kaldığınızı da biliyoruz, anlayışsız ve düşmanca tavırla nasıl yıpratıldığınızı da biliyoruz. Ama biraz daha sabredin çok az kaldı. İYİ Parti iktidarlığında hor görülmenize izin vermeyeceğiz.

"ERDOĞAN GERİ VİTES YAPTI"

Sayın Erdoğan doktorlar için 'giderlerse gitsinler' dedi. Ama 1 hafta sonra geri vites yaptı. Sayın Erdoğan'ın duygu dünyasındaki dalgalanmalara ayak uyduramıyoruz.

"O SANDIK GELECEK VE BAY KRİZ O KOLTUKTAN İNECEK"

Bu aziz millet sizden yeterince çekti. Biraz da sizin uykularınız kaçsın. Yılmayacağız, yorulmayacağız, mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Çoğu gitti azı kaldı. O sandık milletimizin önüne gelecek. O sandık gelecek ve bay kriz o koltuktan inecek.