Meral Akşener, Ankara’nın Keçiören ilçesinde kanaat önderleri ve iş insanları ile bir araya geldi. Akşener, toplantıya yaptığı konuşmada, pandemi öncesinde başladığı esnaf ziyaretlerinde neler öğrendiğini ve nelerle karşılaştığını anlattı. Akşener, şunları söyledi:

“TÜRKİYE’NİN PEK ÇOK TECRÜBELİ POLİTİKACISIYLA AŞIK ATACAK DERECEDE KADIN BİR POLİTİKACIYIM”

“Uzun bir zamandır, tam 2,5 yılı aştı, 20 Ocak 2020’den beri ben, dükkan dükkan, esnaf esnaf geziyorum. Ama bunun çok güzel bir hikayesi var. Şimdi Türkiye’nin pek çok tecrübeli politikacısıyla aşık atacak derecede kadın bir politikacıyım. Siyasette tecrübe tamam ama genel başkanlık başka bir şeymiş. Orada çok yeniyim. Hâlâ öğrenmeye devam ediyorum.

“ESNAF BU ÜLKENİN EKONOMİSİNİN BEL KEMİĞİDİR VE O UNUTULDU”

Esnaf, sanayicinin ürettiği her şeyi; şu bardağı sanayici üretir, esnaf satar. Şu kağıdı sanayici üretir, esnaf satar. Yani hem sanayicinin teknoloji getirmesine, parasını yatırmasına vesile olur hem o iş alanında işçiler, mühendisler çalışır. Yani istihdam oluşur. Bu istihdamın devamı için de esnaf bunu satmak durumundadır. Aynı şekilde o esnaf dükkanlarının içinde bir, iki, üç, on beşe varan istihdam sağlayan mekanizma vardır. Yani ne demek istiyorum? Esnaf, bu ülkenin ekonomisinin bel kemiğidir ve o unutuldu. Esnafın bir özelliği daha var. Çiftçinin, besicinin de ürettiğini satar. Velhasılı kelam; Türkiye’de üretenin malını sattığı yer, esnaf dükkanlarıdır.

“MÜŞTERİSİNE HAKARET EDEREK ÇALIŞAN BİR ESNAF GÖRMEDİM”

Bu esnaf dükkanlarında bir şey daha vardır. Esnaf, rekabeti hizmet üzerinden yapar. O rekabeti hizmet üzerinden yapmayan, daha az satar. Müşterisine hakaret ederek çalışan bir esnaf görmedim. Yani müşterisine daha iyi hizmeti yapmak ve vermek üzere rekabet eden esnafın bir mantığı vardır. Onun için müşterisi velinimettir. Bütün amacım buydu. O makul siyasetin hayata geçebilmesi, o dilin yeniden keşfedilmesi ve oluşması, seçmenin odakta olduğu bir sistemin, rekabetin de siyasi partiler arasında, dertlere üretilen çözümler üzerinden olduğu bu anlayışı yeniden inşa etmek üzere yollara düştük.

“ECZANELERİN VERESİYE DEFTERLERİNİN OLDUĞUNU HAYATIMDA İLK DEFA GÖRDÜM”

Ama ilginç bir şey oldu. Ben de çok şey öğrendim. Neler öğrendik biliyor musunuz? Yani gerçekten, ben pandemi öncesi başladım, elektrik parasının çok gelme işlemini, bu iletim şirketlerinin, yani alengirli meselelerin olduğunu dükkanlarda bu ekonomik problemler öncesinde öğrendim. O dükkanlarda beş tane ayrı BAĞ-KUR ve SSK, emekli maaşı olduğunu öğrendim. Bin 500 liralık emekli maaşı vardı. Oradan aldığımız bu bilgiler ışığında, en düşük emekli maaşının asgari ücret kadar olması gerektiğini söyleye söyleye gezdik. 3 bin 500’e çıkartıldı. Ama asgari ücret kadar olması lazım geldiğini hâlâ söylüyoruz. İnsanların alım gücünün düştüğünü öğrendik. Zaman ilerledikçe o dükkanların içinde, yani tüketici olarak alışveriş etmeye gelen müşterilerin içinde, tencere kaynatmakta gittikçe zorlanan kadınları gördük. Eczanelerin veresiye defterlerinin olduğunu hayatımda ilk defa gördüm.

“30 LİRAYA ET ALMAYA BAŞLAYAN İNSANLARIN VARLIĞINI GÖRDÜM”

92 puan alıp mülakattan elenmiş, ama 58 puan almış KPSS’den mülakatta tayini çıkmış. Çünkü sistemin içinde onun ayısı var, dayısı var. Ama buna karşı öbürünün hiçbir şeyi yok. Hakkı yenmiş. Gece sabaha kadar oturup gündüz uyuyan çocukların annelerinin bağıra bağıra o dükkanlarda ağladığını gördüm. Zaman ilerledikçe o dükkanlarda çalışanların da sahiplerinin de akşam yemeklerindeki gıda sayısının gittikçe teke düştüğünü gördüm. Tek başına kuru fasulye, tek başına menemen, tek başına makarna. Kasap dükkanlarında, haftada bir kilo et alan insanların ayda yarım kiloya, ayda 250 grama düştüğünü gördüm. 30 liraya et almaya başlayan insanların varlığını gördüm. 

3,5 YAŞINDA BİR ÇOCUĞU KUCAĞINIZA ALIYORSUNUZ, KEMİKLERİ ELİNİZE GELİYOR”

Asgari ücretle, tek maaşla çalışan evlerde kiralar uçmuş gitmiş. O evlerde açlık var. Tahmin edemezsiniz. 3,5 yaşında bir çocuğu kucağınıza alıyorsunuz, kemikleri elinize geliyor. 15 yaşından sonra da obezite başlamış. Bu, Ankara’da oluyor. Dolayısıyla sosyal devletin, sosyal belediyeciliğin ne kadar önemli olduğunun ortaya çıktığı bir süreç."