Akbelen Ormanı’na yapılmak istenen kömür ocağına karşı 4 yıldır direnen İkizköylüler, cennet olarak nitelendirdikleri bölgenin cehenneme çevrilmemesi için sonuna kadar direneceklerini vurguladı.

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’nde bulunan Akbelen Ormanı’na, Yeniköy-Kemerköy (YK) Enerji tarafından yapılmak istenen kömür ocağına karşı halkın direnişi sürüyor. Limak-İÇTAŞ ortaklığının 2019 yılında köylülere gönderdiği tebligatlarla başlayan direniş, 2021 yılının Nisan ayında şirketin ormana girmek istemesiyle birlikte çadır nöbetine dönüştü.

Köylüler ve ekolojistler, o tarihten bu yana orman içinde kurulan çadırda ağaç kesimlerine karşı mücadele veriyor. 

HALK ORMANINI SAVUNUYOR 

Şirketin birçok kez kesim için geldiği ormanı koruyan köylüler diğer yandan da yürütmeyi durdurmak için dava açtı. Süren yargılama esnasında bölgede yapılan iki bilirkişi incelemesinde raporlar köylülerin lehine çıktı. Ancak son bilirkişi incelemesi raporu şirket lehine hazırlandı. Bu rapor sonrası 1 Aralık 2022'de mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. O tarihten itibaren ise şirketin zaman zaman girişimleri olsa da Türkiye'nin dört bir yanından gelen desteklerle bu girişimler boşa çıkarıldı. Bunun üzerine şirket, halihazırda Işıkdere'de işlettiği ocakta yıkımı büyüterek önce köyü daha sonra arkeolojik kazı alanını yok ederek, Akbelen Ormanı sınırına dayandı. Ancak tetikte olan köylülerin de direnişi sürüyor.

Mezopotamya Ajasında yer alan habere göre; ormanlarını savunan köylülerden Nejla Işık, yürütmeyi durdurma kararının kaldırılmasının hemen ardından Türkiye'nin her yerinden destek istediklerini söyledi. Bu çağrılarına karşılık birçok bölgeden destek geldiğini ifade eden Işık, bu desteklerle şirketin adım atamaz hale geldiğini kaydetti. Işıkdere'deki yıkıma dikkat çeken Işık, "Işıkdere'nin içinde kuşlar ötüyordu, deresinde kaplumbağalar geziyordu. Ama şimdi o dereyi de yok ettiler. O hayvanların evini an an yok ediyorlar. Limak daha sonra İstanbul'da konser vererek, sokak hayvanlarına yardım yaptıklarını söylüyor. İlk önce buradaki kuşun, kurdun evini bir bıraksınlar. Köyün ne deresi kaldı ne de arkeolojik alanı. Şu an nöbetimize inanılmaz destekler geliyor. Şimdiye kadarki kazanımımız Akbelen'e girememeleri oldu" dedi.

MÜCADELEYE DEVAM

"Tekrar toprağımızdan, köyümüzden, zeytinimizden olmak istemiyoruz" diyen Işık, "Mahkeme yürütmeyi durdurma kararını kaldırmış olabilir. Ama yargılama henüz sonuçlanmış değil. Şirketin girişimleri de sürüyor. Dinamit patlatmaya devam ediyorlar. Evlerimiz çatladı. Akbelen'in sınırına gelmişler. Patlata patlata heyelan oluşturarak, Akbelen toprağını kaydırmaya çalışacaklar. Fakat fiili olarak yine önlerinde duracağız. Her ne olursa olsun karşılarında duracağız. Maden sahasını görenlerin eğer vicdanı varsa bu şirketlerin karşısında durması lazım” diye belirtti. 

CANLILARIN YAŞAM HAKKI

Kömür ocağından kaynaklı köydeki herkesin akciğer hastası olduğunu sözlerine ekleyen Işık, Akbelen Ormanı’nın bölgede nefes olduğuna dikkati çekti. Ormanın yabani hayvan açısından geçiş noktası olduğunu dile getiren Işık, "Sadece kereste olarak bakmasınlar. Altındaki kömür orada kalsın. Kömürü alana kadar insanları sağlığından ediyorlar, topraklarımız, ormanlarımız yok ediliyor. İçindeki canlılar ne yapsın? Burada sadece kendi toprağımızın derdinde değiliz. O canlıların yaşam hakkı için sesleri de olduk. Ormanlara, gelecek nesillere dokunulmaması için buradayız" ifadelerini kullandı. 

‘ZEYTİN KATİLİ OLDUK’

Köylülerden Melahat Çulha da, şunları belirtti: "Yerimizi, yurdumuzu aldılar. Yiyecek ekmeğimiz kalmadı. Burada iki sene önceye kadar 50-60 teneke bal, 4 bidon zeytinyağı alıyordum. Ormana gidip ot toplayıp onları yiyorduk. Şimdi hepsi bitti. Zeytinler çiçek açmıyor, balımız olmuyor. Elimizle zeytin katili olduk. Ağlayarak zeytinimi yakıyorum. Ormanın içinde nice hayvanlar var. Onlarda aç kalınca köyün içine indi. Çünkü açlar. Şimdi burayı da almaya çalışıyorlar. Ama dünya tersine dönse burayı vermeyeceğiz."

CENETTEN CEHENNEM ÇUKURUNA 

Köylerinin cennetken “cehennem ocağına” çevrildiğini söyleyen Çulha, kendisinin bronşit eşinin ise KOAH hastası olduğunu aktardı. Termik santralden çıkan dumanın tüm bölgeyi etkilediğini ifade eden Çulha, “Annemin şirketin sınırında zeytini var. 10 senedir oradan zeytin alamıyoruz. Annem 10 senedir ayçiçek yağı yiyor. O kadar zeytini varken bunu yemeye mecbur mu? 8-9 köy direnişimiz sayesinde duruyor. Eğer direnmeseydik o köylerde cehennem çukuru olacaktı. Artık üstümüzden ellerini çeksinler" tepkisinde bulundu. 

İKİNCİ KEZ KÖYÜNDEN OLACAK

Zülfikar Yakar ise, şirketin kömür ocağı işlettiği Işıkdere köyünden. Topraklarının 2017 yılında istimlak edildiğini anımsatan Yakar, "Buradan aldığım para İkizköy'de yaptığım evin masrafını dahi karşılayamadı. Kredi çekip ev yaptım, 6 ay sonra 'buradan da çıkacaksın' diye tekrar tebligat geldi. Şimdi İkizköy'den de çıkmamı istiyorlar. 'Karadam kalacak. Orada yaşayın' diyorlar. Oranında doğasını, suyunu alacaksın. O insanlar orada nasıl yaşayacak, ne yiyecek, içecek? Ölürüz de bu toprakları Limak'a vermeyiz" dedi.

"Doğup, büyüdüğüm yere (Işıkdere) bakınca içim yanıyor, boğazım düğümleniyor" diyen Yakar, şöyle devam etti: "Buradayken tarımla uğraşıyordum, zeytinim vardı. Tarlamı ekiyordum, tütüncülük yapıyordum. Çocuklarımı böyle büyütüyordum. Şimdi köyümüzün yerinde cehennem var. Önce tütünü yok ettiler şimdi de zeytini yok etmek istiyorlar. Biz neyle yaşayacağız. Onun için bu toprakları vermiyoruz."