Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Düzensiz Göç Sorunu ve Çözüm Önerileri: Gelecek Modeli” konulu panelde “İktidarın şu an göç politikası yoktur. İktidarın göç konusundaki kısa dönemli, siyasal popülist prestij için insan haklarını göz ardı eden, millet vicdanın kopuk, mazlum zalim ayrımı yapmaksızın sadece kısa dönemli çıkarları düşünen popülist ve ileri aşamalarda ırkçılığa giden bir yaklaşım. Bu ikisi de tehlikelidir” diye konuştu.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, Ankara’da düzenlenen “Düzensiz Göç ve Çözüm Önerileri: Gelecek Modeli” konulu panele katıldı. Davutoğlu panelin açılışında şöyle konuştu:

“SADECE BU YILLARA HAS BİR SORUNLA KARŞI KARŞIYA DEĞİLİZ”

“Türkiye Cumhuriyeti modern bir hukuk devletidir. Köklü bir geçmişe sahip modern bir hukuk devletidir. Modern hukuk devletlerinin en önemli özelliği, evrensel insan hakları konusundaki tutumlarıdır. Köklü devlet geleneğinin en önemli özelliği de konjektürel düşünmeyen, vicdan ve akılla sistematik ve planlı bir şekilde düşünen zihne sahip olmasıdır. Bugün ülkemiz çok ciddi bir göç sorunuyla karşı karşıya. Biz özellikle başlıkta özellikle ‘düzensiz göç’ dedik. Çünkü sadece bu yıllara has bir sorunla karşı karşıya değiliz. Düzensiz göç doğru tabirdir. Düzenli gelen göçler, yani toplumların siyasal düzenlerin planlı bir şekilde bir cazibe alanı oluşturması dolayısıyla zenginleştirilebilir. Ama düzensiz göç olgusu başladığı zaman istikrarsızlıklar, kaos ve kamu düzenindeki bozukluklar beraberinde gelebilir.

“DÜZENSİZ GÖÇ OLGUSUNA, İNSAN HAKLARINA DAYALI EVRENSEL HUKUK TEMELLİ BİR ŞEKİLDE YAKLAŞMALIYIZ”

Düzensiz göç olgusuna, insan haklarına dayalı evrensel hukuk temelli bir yaklaşım, kamu düzenini boyutunu hiç ihmal etmeyen ve herhangi bir kaos ve gerilime sebep olmayacak bir kamu düzeni anlayışı, barışçıl bir diplomasi ve bütün bunları tek bir sistematik bütünlükte toplayan bir devlet aklıyla yaklaşmak durumundayız. Devlet aklı diyorum. Biz ilk defa göçlerle karşılaşmıyoruz.

“İKTİDARIN ŞU AN GÖÇ POLİTİKASI YOK”

Bugün Türkiye’de iki yaklaşım görüyoruz. Bir, ortada sanki hiçbir sorun yokmuşçasına düzensiz göç konusunda aciz bir tutum sergileyen, sistematik bir bütünlükle yaklaşmayan, her kafadan bir sesin çıktığı iktidarın yaklaşımı. Ne planlıyorsunuz? Doğudan gelen göçlerle ilgili, Suriye’den gelenlerle, vatandaşlık verilenlerle ilgili ne planlıyorsunuz? İktidarın şu an göç politikası yoktur. İktidarın göç konusundaki kısa dönemli, siyasal popülist prestij için insan haklarını göz ardı eden, millet vicdanın kopuk, mazlum zalim ayrımı yapmaksızın sadece kısa dönemli çıkarları düşünen popülist ve ileri aşamalarda ırkçılığa giden bir yaklaşım. Bu ikisi de tehlikelidir.

“ALINAN TEDBİRLER İNSAN HAKLARINA AYKIRI OLAMAZ”

Türkiye çok ciddi bir düzensiz göç olgusuyla karşı karşıyadır. Mutlaka tedbir alınmalıdır. Bu tedbir, hiçbir zaman insan haklarına aykırı olamaz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin asırlardan gelen devlet kültürü ve millet vicdanına da yabancı kalamaz. Zorluklarla karışılacağız. Bu coğrafya kolay bir coğrafya değil. O zorluklar bizi olgunlaştıracak, bizi saygın bir ülke yapacak. Avrupa’da yükselen ırkçılığa karşı çıktıktan sonra ve bu ırkçılığın bizim oradaki vatandaşlarımıza dönük boyutlarına karşı çıktıktan sonra Türkiye’de her yabancıyı tehdit unsuru olarak gören yaklaşım, dünya gerçeklerinden kopuk bir yaklaşımdır.

“BUGÜNKÜ İKTİDAR SAHİPLERİ DE BUNDAN SORUMLUDUR”

Ama böyle bir sorun yokmuş gibi, kafasını kuma gömen devekuşu misali bu sorunu görmeyenler, bu sorunları çözmesi gereken kurumların içini boşaltanlar, yani bugünkü iktidar sahipleri de bundan sorumludur.

Bu konuya yaklaşırken beş perspektif üzerinde durduk. Birisi, insan onuru ve insan haklarına dayalı vicdani yaklaşım. İkincisi, devlet aklına dayalı kamu güvenliği ve kamu düzeni anlayışı. Sınır güvenliği anlayışı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenlik alanlarını kullanma anlayışı. Üçüncüsü, düzensiz göç olgusunun içinde tek bir kategori yok. Çok farklı kategoriler var. Geçici koruma altındaki Suriyeliler, Afganistan’dan, İran’dan gelen İranlılar, Afrika’dan kolay vatandaşlık yoluyla gelenler ve bunların hepsinin ayrı kategoride incelenmesi lazım. Hepsine standart bir yaklaşım benimsemek doğru değil. Dördüncüsü, barışçıl diplomasiyi Türk dış politikasına egemen kılmak lazım. Beşincisi, kurumsal devletin kurumsal aklını harekete geçirmek lazım.”