Haber: Fatoş Erdoğan

İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula Kampanya Grubu, Afganistan’da Taliban’ın kontrolü ele geçirmesi sonrası Afgan kadınlarla dayanışma göstermek amacıyla Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde basın açıklaması yaptı.

"Dayanışmamız sınır tanımaz" sloganıyla bir araya gelen kadınlar, Afgan kadınları ile dayanışma çağrısı yaptı.

İki dilde yapılan basın açıklamasının Türkçe halini İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula Kampanya Grubu adına Çağla Akdere okudu. Farsça açıklamayı ise Zehra Nazlı okudu.

foto2-1

"TALİBAN KARŞITI KİMSENİN CAN GÜVENLİĞİ YOK"

"Afganistan’da ABD öncülüğündeki NATO’nun çekilme süreciyle birlikte şeriatçı Taliban örgütü yönetimi devraldı. ABD’nin 11 Eylül sonrası “ya bizdensiniz ya onlardan” diyerek Afganistan’da başlattığı ve sonra birçok ülkeye yayılan savaş ve işgal politikaları 20 yıllık büyük bir yıkım ve sonuçta da Taliban’ı iktidara getirdi. Afganistan’da Taliban rejimi altında can güvenliği olmadığı söyleyen kadınların çığlığı bütün dünyaya yayılıyor. Artık Afganistan’da kadınlar, çocuklar, LGBTİ+lar, sanatçılar, bilim insanları, insan hakları savunucuları… kısacası Taliban karşıtı olan hiç kimse için can güvenliği yok. 

Afganistanlı kadın hakları savunucusu Seraj Mahbuba, “dünyanın erk sahibi erkekleri bizim çok büyük emek verdiğimiz bir şeyi yerle bir ettiler. Hepiniz iğrençsiniz” diyerek sesleniyor. Afganistan’dan Irak’a, Suriye’ye “demokratik” devletler kurma yalanıyla başlatılan savaşlar ve işgal politikaları iç savaşları, suç örgütüne dönen kukla hükümetleri, yoksulluğu getirdi. Şimdi ise istediği sonucu alamayan ABD emperyalizmi bu savaş artık kârlı olmaktan çıktığı için Afganistan’dan çekildi. Çekilirken de iktidarı teslim etmek üzere Taliban’la masaya oturdu. Pakistan’dan Çin’e, İran’dan Rusya’ya bölge güçleri de kendi bölgesel çıkarları için bu yeni durumu nasıl kullanacaklarının peşinde. Türkiye açısından da durum farklı değil. NATO çatısı altında yürütülen işgal operasyonuna Türkiye daha en başından dahil oldu, 20 yıl boyunca Afganistan’da işgale hizmet etti. Şimdi de Taliban’la irtibat halindeyiz diye açıklama yapıyor Erdoğan. Afganistan’da yaşanan yıkımın, Taliban rejiminin işlediği ve işleyeceği suçların sorumlusu 20 yıldır NATO çatısı altında işgal ve savaş politikalarını sürdürenlerdir. Bu yıkımın sorumlusu olan emperyalizmin ülkeye vadedebileceği hiçbir şey yoktur.

foto5-2

"KADINLARIN DAYANIŞMA ÇIĞLIĞI ÜLKE SINIRLARINI AŞTI"

Taliban’ın Kabil’i devralmasıyla önce kadınların dayanışma çığlığı ülke sınırlarını aştı. Biliyoruz ki bu tesadüf değil. Çünkü biz kadınlar dünyanın neresinde, hangi koşullar altında olursa olsun hayatlarımız için direniyoruz. Ana akım medya Taliban’ın “Kadın haklarına saygı göstereceğiz” sözünü yayıp Taliban militanlarının kıyafetlerini haber yapmaya devam ededursun, gerçekler sınırlı iletişim ağlarına rağmen herkese ulaşıyor. Kabil'den gelen ilk haberlerde duvardaki kadın resimlerinin boyayla kapatıldığı, Herat'ta kadınların üniversiteye sokulmadığı, bazı kadınların evlerinin kapılarına dayanıldığı, kadınlara peçe takma zorunluluğu getirildiği, kadın gazetecilerin çalışmasına engel çıkarıldığı vardı. Afganistanlı kadınlar “bizi öldürmeye geliyorlar, yardım edin” diye çağrılar yapıyor. Her şeyi göze alıp sokağa çıkan Afgan kadınlar çalışma hakkını, eğitim hakkını ve siyasete katılım hakkını istiyorlar. Güvenli bir toplumda yaşama haklarını istiyorlar.

"AFGANİSTANLI KADINLARIN SESLERİNE SES OLMAK İÇİN..."

Hayatları için direnen Afganistanlı kadınların seslerine ses olmak için bugün sokaktayız.

“Taliban’ın inancıyla ters yanımız yok” diyen şimdi de Taliban’la irtibat halinde olduğunu açıktan ilan eden 12. Cumhurbaşkanına sesleniyoruz. Kadın bedenini savaş ganimeti olarak gören Taliban örgütüyle hiçbir görüşme, anlaşma yapılamaz. Afgan kadınların yaşamlarını tehdit eden Taliban’la pazarlık yapma, anlaşma, meşrulaştırma, tanıma!
Son günlerde ülkemizde mülteci düşmanlığıyla tetiklenen şovenizmin sonuçları Konya’da bir Kürt ailenin katledilmesi, Ankara Altındağ’da Suriyelilerin ev ve iş yerlerinin yağmalanması sonucunu doğurdu. 

Savaş ve işgale verdikleri destekle neden oldukları göçün sorumluluğunu almayıp, sınırlarımıza Afgan akını var diyerek, duvar örmeyi vadederek göçmen sorununu Avrupa Birliği ile bir pazarlık konusuna çevirenler ve “sınır namustur” gibi ırkçı ve cinsiyetçi bir sözü parti binalarına asanlar artan ırkçılığın neden olacağı yıkımın sorumlularıdır. Savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan ve gündelik yaşamlarında sömürüyü ve şiddeti en ağır şekilde hisseden göçmen ve mültecilerin hedef alınmasını asla kabul etmiyoruz. Irkçılıkla ayrışmayacak haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkmak için birleşeceğiz.

foto3-1

"BİRLİKTE YÜRÜRSEK HAYATTA KALACAĞIZ"

Devlet göçmen ve mültecilerle ilgili sorumluluklarını yerine getirmemektedir. 1 Temmuz’da Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi de bunun bir göstergesidir. İstanbul Sözleşmesi “Göç ve İltica” bölümde sıralanan 59. 60. ve 61. maddeler mülteci kadınları şiddetten koruyan, onlara statü sağlayan hükümler getiriyor. Sözleşmeden çekilmek toplumsal cinsiyete dayalı şiddet eylemlerine maruz kalan mülteci ve göçmen kadınları güvencesiz bırakmak demektir. Göçmen ve mülteci kadınların hakları için mücadele edeceğiz.

Hayatları için direnen Afganistanlı kadınların yanındayız. Dün nasıl Ezidi kadınları İŞİD’in erkek şiddetine karşı direndiyse, bugün Afganistanlı kadınlar Taliban şiddetine karşı direnişte. Afganistan halkının Taliban karşısında kendi yaşamlarını yeniden kurmak için bağımsız ve kendi iradelerine dayanan bir yol bulacağına inanıyoruz. Bu mücadelenin başını kadınların çekeceğini birkaç gündür Taliban’ın silah kullanmasına rağmen devam eden sokak gösterilerindeki kadın direnişçiliğinden görüyoruz. Tüm kadınları uluslararası dayanışmaya, Afganistanlı kadınların çığlığına ortak olmaya çağırıyoruz. Afganistan kadın orkestrasının 8 Mart marşında söylediği gibi “Ellerimizi ve sesimizi birleştirirsek birlikte yürürsek hayatta kalacağız. Dayanışma ve kızkardeşlikle yeni bir dünya eşit bir dünya kuracağı."

foto4-2