Haber: Armağan KABAKLI

Gazeteci-yazar Mazlum Vesek’le 29’uncu Adana Altın Koza Film Festivali için hazırladığı “Türk Sinemasının Belleği Dergiler” adlı sergiyi konuştuk. 1950’li yıllardan 1980’lere kadar yayımlanan dergilerden bir seçki yapan Vesek, “Kişisel arşivimde olan dergilerin dışında özellikle 1970’lere damga vurmuş yayınların en önemlilerini edinerek bu çalışmayı hazırladım” dedi. Vesek, dergileri incelerken özellikle Genç Sinemacıların 1970’te 1’nci Devrim Sineması Şenliği’nde gösterdikleri filmleri izlemek istese de bu filmlerin 12 Eylül Darbesi’nden sonra ortadan kalktığını, arşivden kaybolduğunu söyledi. Festivalin ve serginin ilk gününün 12 Eylül’e denk geldiğine de işaret eden Vesek, “Sonuçta o filmlere bir daha ulaşılamadı. 12 Eylül’ün toplumsal belleğimize, hatıralarımıza ve sanatımıza nasıl bir darbe vurduğunun bir örneği de budur. Darbe, sinemayı hafızasız bıraktığı için birikimsiz ve temelsiz bir sinema ortamı süregeldi” diye konuştu. 

Altın Koza Film Festivali’ne edebiyat ve sinema etkinlikleri için birçok kez katıldınız. Öncelikle kentte festivale dair nasıl bir hava var? Bu yılki programı nasıl buldunuz?

Aslında ben gazeteciliğimin ilk yıllarından bu yana Altın Koza Film Festivali’ni takip ediyorum. Son 12 yıldır artık Adana’da yaşamadığım için ve gazetecilik kadar edebiyat-sinema alanında araştırmalara da ağırlık verdiğim için sadece gazeteci olarak değil festivalde deyim yerindeyse işin ucundan tutar bir yerde oldum. Sorunuzun diğer kısmına gelince, açıkçası içerikten bağımsız olarak şunu söylemek lazım: Adana Altın Koza Film Festivali gibi Türkiye’ye ve kente değer katmış bir etkinliği sürdürmek her koşulda değerli ve önemlidir. İçerik olarak kentin dinamiklerinden de beslenmiş olmasını önemsiyorum. Adana’nın çok güçlü bir sinema hafızası var ve festival bunların da açığa çıkarılmasında etken oluyor. Sadece Adanalıların değil, Türkiye’nin her tarafından sanatseverlerin merakla beklediği ve takip ettiği bir festival söz konusu. Açıkçası kentte de en azından duyuru anlamında bir festival havası hissediliyor. Daha ilk gündeyiz. İleriki günlerde belki daha uzunca konuşulabilir bu kısım. 

SİNEMANIN BELLEĞİNİ ARŞİVİNDEN ÇIKARDI 

Festivalde sizin hazırladığınız “Türk Sinemasının Belleği Dergiler” isimli bir sergi açtınız. Arşiv açısından çok kıymetli bu belleği de festivale armağan ediyorsunuz. Bu fikir nasıl gelişti ve nasıl bir çalışma süreci izlediniz?

Toplumsal belleği ayakta tutmanın en etkili yollarından biri şüphesiz sanattır. Sanat eserleri de nereden gelip nereye gittiğimizi söyleyen belgelerdir. Bizler, bir takvim yaprağı ile ilgili ne kadar çok şey söyleyebiliyorsak o denli kimliği bellekle örülmüş insanlar oluruz. Bugüne kadar gerek gazetecilik mesleğinde gerek edebiyat ve sinema araştırmalarımda üzerinde durduğum konu ayrıntıdaki bilgi oldu. Bu hem sizi takip eden okuyucuyu çeker hem unutulmuş bir bilgiyi dolaşıma sokar. Bu serginin de bu amaca hizmet etmesini umuyorum. Açıkçası bu konuda fikirlerimizi dinleyen bir festival ekibiyle olmak büyük bir şanstı. Kişisel arşivimde olan dergilerin dışında özellikle 1970’lere damga vurmuş yayınların en önemlilerini edinerek bu çalışmayı hazırladım. Tabii esas olarak bana değerli akademisyen Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı’nın “Türk Sinemasına Hafızasını Kazandırmak Lazım” başlıklı makalesi oldu. Sergide de o makaleye kısmen yer verdim. 

Untitled design - 2022-09-13T165856.424

Dergilerin içinden seçtiğiniz sayfalar da görsel olarak önümüzde. Her biri dönem sineması için simgesel değerde. İçerik seçimini neye göre yaptınız?

Dergi kapaklarının foto-bloklara basıldığı bir sergi de olabilirdi şüphesiz. Ancak orijinal olarak sanatseverlerin bunları görmesinin en azından okuma kültürü ve hevesi adına daha etkili olacağını düşündüm. Sözünü ettiğiniz görsellerin de 1960 ve 1970’li yıllardaki sinema ortamını yansıtmasına özen gösterdim. Bunun yanı sıra Altın Koza Film Festivali ile ilgili o yıllarda yayımlanmış haber ve yazıları da değerli buldum. Festivalle ilgili o yıllarda en çok kullanılan sözün “umut verici” olması ayrıca dikkat çekici. Festivalin hâlâ Türk sineması için önemli bir durak ve buluşma alanı olduğunu düşünüyorum. 

Bu dergilere baktığınızda ulusal sinemaya dair ne görüyorsunuz?

Defalarca okuduğum, incelediğim yayınlar olmasına rağmen bazı dergilerin kapaklarının Erkal Yavi gibi usta bir çizer tarafından hazırlandığı gözümden kaçmıştı. Yedinci Sanat dergisinin 24 sayısının tüm kapaklarından onun imzası var. Henüz 20 yaşındaki Sinan Çetin’in aynı dergide çizdiği karikatüre rastlamış olmak da notlarım arasında. Türk edebiyatı kadar Türk sineması için de önemli bir değer olan Vedat Türkali ile sinema tarihi alanındaki en önemli isimlerden Nihat Özön arasındaki tartışma da makale olarak yazdığım bir konu. Aslında bu dergilerin yayımlandığı döneme bütünlüklü baktığımızda Türkiye’nin çeyrek yüzyıllık ortamını görüyoruz. 

“DERGİLERDEKİ FİLMLER ARŞİVLERDE YOK”

Dergileri incelerken o dönemde çekilmiş şimdi izlemeye heves ettiğiniz filmler oldu mu? 

Şüphesiz yazıları okurken bir araştırmacı olarak heyecan duyuyorsunuz ama maalesef en çok merak ettiğim filmler maalesef hiçbir arşivde yok. Çok ilginç, bugün 12 Eylül Askerî Darbesi’nin de 42’inci yılı. Gelin görün ki bu sergide de darbeyi konuşacağız. Sergide gördüğünüz “Genç Sinema” dergisini çıkaran “Genç Sinemacılar” 1970 yazında “1’inci Devrim Sineması Şenliği”ni yaparlar. Taylan Özgür’ün Cenaze Töreni, Gerze Tütün Mitingi, Altıncı Filo, Che Guevara gibi filmler var bu gösterimde. Genç Sinemacılar bu filmleri DİSK’e teslim eder. 12 Eylül 1980 Darbesi işçi sınıfının en güçlü yapısı DİSK’e de yöneldi. Sonuçta o filmlere bir daha ulaşılamadı. 12 Eylül’ün toplumsal belleğimize, hatıralarımıza ve sanatımıza nasıl bir darbe vurduğunun bir örneği de budur. Darbe, sinemayı hafızasız bıraktığı için birikimsiz ve temelsiz bir sinema ortamı sürgit devam etti. 

Untitled design - 2022-09-13T170105.450

Bu yayınların o dönemde sinemanın gelişimine nasıl bir katkı sunduğunu düşünüyorsunuz?

Biçimi, yeterliliği ve objektifliği ne olursa olsun eleştirilerin en azından toplumcu yönetmenler nezdinde etki yaptığını düşünüyorum. Onat Kutlar gibi yazarların senaryo ekiplerine dahil olması da bir yönüyle kazanımdır. Ancak, şunu söylemem gerekir ki özellikle 1965-80 arasında Türk sineması ortamı fikri tartışmalar yüzünden gergindir. Bu durumun eleştirel katkıyı inanılmaz gerilettiği kanaatindeyim. 

Sinema içerisindeki tartışmalar da dönemin dergilerine yansımış. Bunu nasıl okuyorsunuz?

Türk sineması ilk ciddi tartışmaları ve evrensele kapı açan nitelikli eserlerini bence 1960’tan sonra veriyor. Ondan önce elbette eli yüzü düzgün işler vardır. Ancak kişisel yetenek ve istisnai durumlardan söz edebiliriz. 1960’ların ilk yarısı ise Türkiyeli aydınların her alanda ülke adına bir çıkış aradıkları bir ortamdır. Anayasanın görece imkan sunduğu bu ortam 10 Ekim 1965 seçimlerinde Adalet Partisi’nin iktidarıyla büyük yara alır. Sonrası 1980’e varana kadar siyasal çalkantıların ve darbelerin hüküm sürdüğü bir ortamdır ki eleştirmen ve sinemacı işbirliği de tam da bu ortamda bozulur. Türk Sinematek Derneği ile Yeşilçam çizgisinden yetişen Ulusal Sinema Hareketi gibi gruplar arasında hakarete varan tartışmalar olur. 1968 sonrası keskinleşen siyasi ortam, sosyalist hareketin ivme kazanması toplumsal içerikli filmlerde bir artışı getirse de bu sergide gördüğünüz yayınlardan da anlaşılacağı gibi eleştiri dili bile çok serttir. Sonuçta 1980 gelir ve bu gruplardan bazıları bu geçmişi açmak bile istemez. Ama Kurtuluş Kayalı’nın dediği gibi geçmişi hatırlamamak, kapağını açmamak sorunlara çözüm bulmanın bir yolu değildir. 

ARŞİVİNİ SİNEMA MÜZESİNE BAĞIŞLAYACAK

Türk Sinematek Derneği’nin “Yeni Sinema” dergisi ve Nezih Coş’un çıkardığı dergiyi yoğunlukta görüyoruz. Bu iki yayının döneme dair özel bir önemi var mı?

Türk Sinematek Derneği’nin amaçları arasında dünya sinemasının özel örneklerini Türkiye’ye taşımak ve sinema kültürünü geliştirmek var. Ama açıkçası yine de özellikle Yeni Sinema dergisinde Türk sinemasının epeyce azınlıkta yer aldığını söyleyebilirim. Hatta dergi Türk sineması özel sayısı çıkarıyor. Oysa Türkiye’de çıkan bir derginin Türk sineması ile ilgili bazı ayrıntılar hakkında özel sayı çıkarmasını ya da tartışmasını beklersiniz. Yedinci Sanat dergisi ise Türk sinemasına büyük önem vermiş. Tabii Yeni Sinema’nın burada sergilenen sayılarının büyük kısmının 1960’larda çıktığını belirtmek gerek. Yedinci Sanat 1973-75 yılları arasında yayınlanıyor. Bu kadar kısa zamanda Türkiye’de çok şey olmuştur ama yine 1960’ların ortamında yoğun film çekildiğini ve Türkiye toplumunun bu filmleri izlediğini kabul edelim. Yedinci Sanat dergisinin bence en önemli özelliği Türk sinema ortamında sosyalist ve yaygın bir dergi olma gayretidir. İşçi sınıfındaki gelişmelerle koşut bir yayıncılık yapmaya çalışmışlar. 

Sergilenen arşivleri de Sinema Müzesi’ne bağışlayacaksınız. Böyle bir belleği arşivinizden çıkarma kararını nasıl aldınız?
Burada sergilediğimiz dergileri ve görselleri Adana Sinema Müzesi’ne bağışlayacağız. Araştırmacıların faydalanması en büyük temennimdir.