CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ‘2021 Ocak-Kasım Ayı Hak İhlal Raporu’nu yayınlandı. Rapora göre 11 ayda 2 bin 344 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi. 2 bin 953 kişi ise işkenceye ya da kötü muameleye maruz kaldı.

"ADALET VE KALKINMA PARTİSİ'NİN İKTİDARLARI İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİN FAİLİ"

Konuya ilişkin açıklama yapan Tanrıkulu,  “Adalet ve Kalkınma Partisi 19 yıl önce iktidara geldiğinde, insan hakları ihlallerini önleyeceklerini, işkenceye sıfır tolerans göstereceklerini ve yaşam haklarına saygılı olacaklarını ifade etmişlerdi. Ancak geldiğimiz noktada, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarları insan hakları ihlallerinin faili durumuna düştü" dedi.

"11 YURTTAŞIMIZ YARGISIZ İNSAF EDİLDİ"

Türkiye'nin 73 yıl önce Birleşmiş Milletler  İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul ettiğini kaydeden Tanrıkulu, "Türkiye’de sözleşmeye taraf, ancak 73 yıldır dünyada ve Türkiye’de insan hakları ihlal edilmeye devam ediyor. Neden mi? Her yıl 10 Aralık’ta İnsan Hakları Raporu yayınlıyoruz, geçtiğimiz 11 ayın. Sadece geçtiğimiz 11 ayda, yaşam hakkı konusunda biri çocuk olmak üzere 11 yurttaşımız yargısız infaz, dur ihtarı ve rastgele ateş açılması sonucu yaşamını yitirdi. 290 kadın, kadın cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bin 853 iş cinayeti var" ifadelerine yer verdi.

Tanrıkulu’nun hazırladığı raporda şu değerlendirmelere yer verildi:

“Bu yılın ilk 11 aylık döneminde Türkiye’de yaşanan olaylarda 2 bin 500’den fazla insanın yaşam hakkı ihlal edildi. İki noktaya dikkat çekmek gerekiyor.

Birincisi; aşağıdaki tabloda görülen verilerin gerçeğin oldukça altında olduğu. Kamu görevlilerinin, devletin tüm hak ihlallerinde olduğu gibi yaşam hakkı alanında da gerçeği örtbas etme çabası… Örneğin sel felaketlerinde 82 kişinin yaşamını yitirdiği açıklandı. Oysa vatandaşlarımız yüzlerce insanın öldüğünü ya da kaybolduğunu söylüyor. Bir başka örnek ise cezaevlerinde yaşamını yitiren vatandaşlarımız. Cezaevlerinde ölümlerin temel nedeni, sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlanmasıdır (İHD’nin 2020 yılı haziran ayı verilerine göre, 604’ü ağır olmak üzere en az bin 605 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor).

Basından ve sivil toplum örgütlerinin çalışmalarından derlenen bilgiler ışığında, cezaevlerinde en az 34 tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiğini belirleyebildik. Oysa 2017 yılında dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bir yazılı soru önergemize verdiği yanıtta, hapishanelerde 2009 yılında 242, 2010 yılında 260, 2011 yılında 285, 2012 yılında 286, 2013 yılında 265, 2014 yılında 312, 2015 yılında 373 kişinin öldüğünü açıklamıştı. İHD’nin raporlarında ise 2009 yılında 36, 2010 yılında 35, 2011 yılında 36, 2012 yılında 73, 2013 yılında 33, 2014 yılında 45, 2105 yılında ise (Adalet Bakanlığı verileri eklenerek) 227 kişinin öldüğü bilgisi yer alıyor.

İşkence ve kötü muamele sorununda da benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Basına yansıyan olaylar, suç duyuruları ve sivil toplum örgütlerinin çalışmaları, 2021 yılının ilk 11 aylık döneminde 2 bin 900’den fazla insanın gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde, toplantı-gösterilerde ya da resmi gözaltı yerleri dışında (kaçırılma olayları gibi) işkenceye maruz kaldığını gösteriyor. Yaşam hakkı ve işkence söz konusu olduğunda en büyük sorun cezasızlıktır. Cezasızlık, hak ihlallerinden sorumlu olan kamu görevlilerinin gerek yasal düzenlemelerle gerekse kayırılması/korunması yoluyla korunmasıdır. Türkiye’de hak ihlali nedeniyle kamu görevlilerinin (jandarma, polis, infaz koruma memuru gibi) yargılandığını/cezalandırıldığını hemen hiç görmüyoruz.

Devlet, insan haklarının korunması, eksiksiz hayata geçirilmesi ve hak ihlallerinin önlenmesi yönünde temel sorumluluk sahibidir. Buna uygun biçimde hakları ‘ihlal etmemek’ yönünde bir negatif yükümlülüğe, ‘ihlal edilmesini önlemek’ yönünde de pozitif yükümlülüğe sahiptir. Temel insan hakkı ihlallerinde cezasızlık, hak ihlallerinin kendiliğinden fiili bir ‘meşruiyet’ kazanmasına ve tekrarının mümkün hale gelmesine zemin hazırlamaktadır. Cezasızlığın söz konusu olduğu bir ortamda hakların fiilen varlığından ve kullanılabilirliğinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda insan hakları ihlallerinde cezasızlıkla mücadele, insan haklarının korunması ve ihlallerin tekrarının önlenmesi bakımından vazgeçilmez niteliktedir.

Bugüne kadar birçok kez AKP iktidarına yaşam hakkı ihlalleri ve işkence suçu konusunda yazılı soru önergesi verdik. Meydana gelen olayları, kaç kamu görevlisinin yargılandığını ve cezalandırıldığını, ‘işkenceye sıfır tolerans’ politikalarının halen geçerli olup olmadığını sorduk. Neredeyse hiç yanıt alamadık.

AKP iktidarının basın üzerinde ne düzeyde baskı uyguladığı konusunda çok şey söylenebilir. Türkiye’nin, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün her yıl düzenlediği Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 2021 yılında 180 ülke arasında 153. sırada yer alması tek başına her şeyi anlatıyor. Bağımsız Gazetecilik Platformu verilerine göre, kasım ayı itibarıyla cezaevinde en az 59 gazeteci bulunuyor.

Bu yılın 11 aylık döneminde yazıları, konuşmaları ya da genel olarak düşünceyi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek etkinlikleri nedeniyle en az 78 kişi (34’ü gazeteci, yazar, yayıncı) hapis ya da para cezasına mahkum edildi. Düşünceyi ifade özgürlüğünün bir alanı da toplantı ve gösteri özgürlüğüdür. Vatandaşların sıkıntılarını ve isteklerini dile getirmesinin temel yöntemidir. AKP iktidarında toplantı ve gösteri özgürlüğü alanında da karanlık bir tabloyla karşı karşıyayız.

Bu yıl en az 317 barışçıl toplantı ve gösteriye kolluk güçleri zor kullanarak müdahale etti. En az 3 bin 500 kişi gözaltına alındı, bunların bir kısmı da tutuklandı. Kadına yönelik şiddete karşı eylemlerde, öğrencilerin eylemlerinde yaşanan şiddeti hepimiz biliyoruz. 25 ilde en az 53 kere toplantı ve gösteri özgürlüğü valilikler tarafından yasaklandı. Yasaklar sürüyor. Örneğin Van’da 21 Kasım 2016’dan beri uygulanan yasak, kasım ayındaki kararla bin 849 güne ulaştı.

Gerek basın özgürlüğü gerek toplantı ve gösteri özgürlüğüne yönelik bu baskılar, şiddet içeren müdahaleler, AKP iktidarının aslında ne derece zayıfladığını, kendi halkından korktuğunu göstermektedir. Sonuç olarak özgür basın, eleştiri özgürlüğü, çok seslilik her zaman gelişmenin önünü açar ve (gelişmiş ülkelerde görüldüğü gibi) genel olarak kalkınmanın, toplumsal zenginliğin, demokrasinin anahtarıdır. Muhalefeti baskı altında tutma çabalarının, basın özgürlüğünü yok etmenin kısa dönemde iktidara yarasa bile sonuçta ülkeye zarar verdiğini bugüne kadar hiçbir totaliter rejim anlamadı, AKP iktidarının anladığını da söyleyemeyiz.”

Tanrıkulu'nun yayınladığı raporda yer alan rakamlar ise şöyle:

- Yargısız infaz, dur ihtarı, rastgele ateş açma olayları: 10 (1’i çocuk)

- Cezaevinde ölüm: 34 (Ancak hapishanelerdeki tüm hak ihlallerinde olduğu gibi bilgi/veri eksikliği nedeniyle gerçeğin bunun çok üzerinde olduğunu düşünülmelidir.)

- Gözaltında ölüm: 1

- Kara mayınları, sahipsiz bomba ve patlayıcılar: 4 (2’si çocuk)

- Polis ve asker araçlarının neden olduğu olaylar: 4 (çocuk)

- Nefret suçları/sivil çatışmalar: 10

- Mülteciler: 21 (Denizlerde boğulan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kış aylarında donarak ölen çok sayıda mülteci düşünüldüğünde bu sayının gerçeğin çok altında olduğu unutulmamalıdır)

- Kuşkulu asker ölümleri: 5

- Resmi ihmal (sel, orman yangını gibi): 82

- Kadın cinayetleri: 290 (ayrıca 30 çocuk)

 -İş cinayetleri (ilk on ay): 1.835

Toplam: 2.344

- İşkence: 2.156 (1’i çocuk)

- Cezaevlerinde işkence ve kötü muamele: 797 (Toplantı ve gösterilerde dövülerek, gaz sıkılarak, ters kelepçe takılarak gözaltına alınanlar ile işkence gördüğü halde açıklamayan, suç duyurusunda bulunmayanlar dikkate alındığında gerçek sayının bunun çok üzerinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca cezaevlerinden bilgi almanın zorluğu nedeniyle basından derlenen verilerin gerçeğin çok altında olduğu dikkate alınmalıdır)

Toplam: 2.953

- Mahkum olan gazeteci, yazar, yayıncı: 34

- Tutuklanan gazeteciler: 3

- Gözaltına alınan gazeteciler: 53

- Dava/soruşturma açılan gazeteciler: 36

- Gazetecilere saldırılar: 20 (1’i Almanya)

- Basılan gazete, dergi, ajans ofisi: 2

- Toplatma, ceza, erişim engelleme kararları: 1.254 (1.206 erişim engelleme, 42 RTÜK, 3 toplatma, 3 Basın İlan Kurumu)

- Düşünceyi ifade nedeniyle gözaltına alınan, tutuklananlar: 347 (323 gözaltı, 24 tutuklama)

- Düşünceyi ifade nedeniyle mahkum olan: 44 (Sosyal medya dahil)

- Düşünceyi ifade nedeniyle dava/soruşturma açılan: 373

- Tutuklanan belediye başkanı, milletvekili, parti, dernek yöneticisi: 169

- Mahkum edilen belediye başkanı, milletvekili, parti yöneticisi: 115

- Milletvekilliği düşürme kararı: 1

- Kayyuma atanan/görevden alınan belediye, muhtarlık: 16 (1’i dernek) (ANKA)

- Basılan parti, dernek, meslek örgütü: 37

- Kapatma kararı: 1

- Kapatma davası: 1

- Müdahale edilen etkinlik, basın açıklaması: 317

- Yasaklanan (müdahale edilmeden) etkinlik, gösteri, tiyatro, basın açıklaması: 110

- Etkinlik ve eylemlerin yasaklandığı iller: 25 il, 6 ilçe (Toplam 53 yasak kararı)

- Basın açıklaması, etkinlik, eylemlerde gözaltına alınanlar, tutuklananlar: 3.536 (12 çocuk) Basın açıklaması, etkinlik ve eylemler nedeniyle mahkum olanlar: 171 (Pandemi gerekçesiyle olay anında para cezası verilenler dahil değil)