Açlık grevine 241’inci gününde devam eden Semih Özakça, Nuriye Gülmen’in hastanede kalmasına ilişkin konuşarak, “Bu kadar uzun açlıklarda serumla beslemeye çalışmak o kişinin sakat kalmasına, çocuklaşmasına, felç kalmasına ve hatta ölmesine neden olur. Bunun altından kalkamazlar çünkü bu bir insanlık suçudur. ‘Ben kandırıldım’ diye kurtulamazlar” dedi.
Ankara’da KHK’lerle işten çıkarılan ve ‘İşimi Geri İstiyorum’ sloganıyla 8 Mart 2017 tarihinde Nuriye Gülmen’le başlattıkları açlık grevinin 76’ncı gününde tutuklanan Semih Özakça, sendika.org’un sorularını yanıtladı. Yaklaşık 5 ay tutuklu bulunan ve açlık grevine cezaevinde devam eden Özakça, tahliye edilmesine ilişkin değerlendirmede bulunarak, “Benim serbest kalmam, bizim ve dışarıdaki direnişin bütünleşmesiyle iktidar üzerinde oluşan baskının sonucudur. Zira benim ile Nuriye Hoca arasında hiçbir hukuksal farklılık yok. Bunu iktidarın bir taktiği olarak değerlendirebiliriz. Direnişi parçalama ve gücünü kırma üzerine bir taktik diyebiliriz. Bizim üzerimizde işkence boyutunda baskı uygulaması denendi. İktidar açısından yapılacak çok bir alternatif kalmadı. Bu yolu denediler. Ben de tutuklu kalabilirdim bu mantıkla” dedi. “NURİYE’NİN DURUMUNUN KÖTÜLEŞTİĞİNİ GÖRDÜLER” Nuriye Gülmen’in hastanede olmasına ilişkin, “Kesin nedenini bilmiyorum ancak onu denetim altında tutmak istemelerinin önemli bir nedeni, durumunun kötüleşmiş olduğunu görmeleri. Yani bir karar anında ona yapılabilecek bir zorla müdahale işkencesi için hazırlıklı olmak istemeleri. Benzer bir mantıkla bizim fotoğraf çektirip bunu dışarıya göndermemize de izin vermiyorlardı ‘infial yaratır’ gerekçesi ile. Kaldı ki bu da iktidarın ne kadar zorda olduğunun göstergesidir” diyen Özakça, hapishane hastanesindeki doktorların, Nuriye’nin enerjisinin düşük olmasından dolayı tedirginlik duyduğunu belirtti. “DELİL DİYE GÖNDERDİĞİM MEKTUBU GÖSTERİYORLAR” Dava dosyasına ilişkin herhangi bir delilin olmadığını ifade eden Özakça, “Bakın, biz bir iftiracının beyanlarıyla tutuklanmadık. Nuriye Hoca için bu iftiraları söylüyorlar ama biz duruşmaya götürüldüğümüz zaman bu iftiralar falan daha yoktu ortada. Sonradan eklendi bunlar. Bizim iddianamenin bu kadar kof, bu kadar dayanaksız olması bundan. Öyle ki suç delili diye hapishaneden yolladığım mektubu gösteriyorlar” dedi. Özakça, direnişin birinci senesine girmek üzere olduğunu anımsatarak, “Bu zamanda birçok badireler atlattı. 1–2 kişi başladı. Zamanla çoğaldı. Çoğaldıkça saldırılara uğradı, işkence gördü. Ama oturma hakkı kazanıldı. Sonra yine saldırılar oldu, provokasyonlar gördü. Tutuklama dahi yapıldı. Şu anda da zorla müdahale tehdidi ile sürmekte” diye konuştu. “‘BEN KANDIRILDIM’ DİYE KURTULAMAZLAR” “Zorla müdahale demek, yaşayan ölü haline getirmek demek. Bu kadar uzun açlıklarda serumla beslemeye çalışmak o kişinin sakat kalmasına, çocuklaşmasına, felç kalmasına ve hatta ölmesine neden olur. Bunun altından kalkamazlar çünkü bu bir insanlık suçudur. “Ben kandırıldım” diye kurtulamazlar” diyen Özakça, direnişlerinin güçlü bir biçimde sürdüğünü dile getirdi. “BU DİRENİŞ GÜZEL GÜNLER İÇİN BİR DAMLA” Semih Özakça’nın, Nuriye Gülmen’in isim olarak hiçbir öneminin olmadığını söyleyen Özakça, “Burada hakkı için direnen insanlar var, yaratılan bir çerçeve var. Biz olmasaydık başkası olurdu ama kesinlikle birileri olurdu. Egemenlerin handikapı, kapitalizmin korkusu tam da budur. O direniş bir idealdir, çıkar. Emeğimizle çıkar, kültürümüzle çıkar, onur meselesi olur çıkar. Ben bunları bilerek, halkımın bana verdiği değerle direndim, direniyorum. Bu direniş, çok güzel günler için sadece bir damla. Beni en mutlu eden şey budur” diye konuştu.