1 Mayıs İşçi Bayramı’nda 81 ilde alanlarda olacaklarını söyleyen KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Tüm emekçileri, gençleri, kadınları, yoksulları, işsizleri ve ötekileştirilenleri 1 Mayıs’ta kol kola omuz omuza olmaya çağırıyoruz” dedi.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, tartışmaları hala devam eden yerel seçimlerin sonuçlarına ve 1 Mayıs İşçi Bayramı’na ilişkin Mezopotamya Ajansı’na değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin son 3 yılda OHAL ve KHK’lerle yönetildiğini söyleyen Bozgeyik, Türkiye’de toplumsal muhalif kesimler üzerinde yoğun baskıların olduğu bir süreçte seçimlerin yapıldığını ifade etti.

"İKTİDAR BLOĞUNA OY VERMEYECEĞİMİZİ AÇIK İFADE ETTİK"

7 Haziran’da Türkiye’deki toplumsal muhalefette ortaya çıkan umudun ve nefes alma halinin 31 Mart yerel seçimlerinde yeniden yaşandığının altını çizen Bozgeyik, “3 yıllık süreçte emekçilere dönük baskı politikalarına, KHK’lerle 130 bine yakın kişinin ihraç edilmesine, 4 bin 500 KESK üyesinin hukuksuz bir şekilde işten çıkartılmasına şahit olduk. Bu seçimlerde bu baskılar nedeniyle AKP-MHP iktidar bloğuna karşı bir tutum geliştirdik. Seçim öncesi bu baskı politikalarını uygulayan emekçileri işsizliğe, yoksulluğa, sefalete mahkum eden bu iktidar bloğuna oy vermeyeceğimizi açık bir şekilde ifade ettik” dedi.

"YSK TARAFSIZ OLMADIĞINI GÖSTERMİŞTİR"

Seçim sürecinde KHK ile ihraç edilen arkadaşlarının da belediye başkan ve meclis üyesi adayı olduğunu sözlerine ekleyen Bozgeyik, YSK’nin bu başvuruyu kabul ettiğini, seçildikten sonra ise “bunlar KHK’lidir” diye mazbatalarını vermediğinin altını çizerek, “YSK bir kez daha tarafsız olmadığını arkadaşlarımıza mazbatalarını vermeyerek göstermiştir. Aslında hükümetin 3 yıldır sürdürmüş olduğu kayyumcu anlayış, özellikle halkın iradesine saygı göstermeme, onu kabul etmeme anlayışı YSK tarafından da devam edilmiş oldu. Biz KESK olarak bu tutumu doğru bulmuyoruz. Bu hukuksuzdur. Seçme ve seçilme hakkının ihlali demektir” diye belirtti.

"130 BİN KAMU ÇALIŞANI 657’Lİ DEĞİL MİYDİ?"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerine yakın olan Memur-Sen üyelerine, “Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz. Çünkü 657 denilen bu yasa bir defa sizi güçlü bir şekilde koruma altına almıştır” sözlerini de değerlendiren Bozgeyik, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Şimdi buradan sormak istiyoruz; bizim 4 bin 500 KESK üyesi KHK’li arkadaşlarımız işten çıkarılırken 657’ye tabi değil miydi? Yine 130 bin Türkiye’deki kamu çalışanı işten çıkarılırken 657’ye tabi değil miydi? Doğal olarak bunun bir algı yönetimi olduğunu kendi tabanına mesaj verdiklerini açıkça ifade ediyoruz 17 yıldır biz AKP’nin Memur-Sen’i kamuda nasıl hormonlu bir şekilde geliştirdiğini ve büyüttüğünü biliyoruz. Memur-Sen’in 17 yıl önce 40 bin üyesi varken, şu anda 1 milyonun üzerinde üyesi var. AKP’nin 17 yıldır kamuda kadrolaşması, kurum amirleri, kurum müdürleri aracılığıyla kamu çalışanlarını zorla üye yaptığı, sözleşmeli arkadaşlarımızı işe başlarken hem sözleşmelerinin hem de sözleşmelerin altından Memur-Sen’e bağlı iş kollarının üye formlarının doldurtulduğunu hepimiz biliyoruz. Sonuçta İLO tarafından da uluslararası konfederasyonlar tarafından da Memur-Sen’in bağımsız, demokratik olmadığı, hükümet yanlısı bir sendika olduğu, çalışanları temsil edemediği yönünde bir sürü uluslararası karar var. Erdoğan ve Memur-Sen başkanına çağrı yapıyorum. Gelsinler iş yerlerine sandık kuralım, referandum yapalım. Gerçekten kamu çalışanları özgür iradeleriyle hangi konfederasyona hangi sendikaya tercih edeceklerini kendileri belirlesinler. Biz buna açığız.”

"BUNDAN SONUÇ ALINAMAYACAKTIR"

Yerel Yönetimlerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanmasına ilişkin de Bozgeyik, “En son görevde yükselme yönetmenliğinde yapmış olduğu değişikliklerde özellikle belediyelerde genel sekreter, daire başkanlığı, ilan değişikliklerini de yerel yönetimlerinin elinden alarak direk Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağladı. Burada da seçilen belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel meclis üyelerinin çalışmalarını engelleme, belediyeyi iş yapamaz, hizmet üretemez, kamusal hizmetleri sağlıklı yürütememe pozisyonuna koyma girişimidir. Bundan sonuç alınamayacaktır” diye belirtti.

"81 İLDE ALANLARDA OLACAĞIZ"

Türkiye’nin mevcut sorunlarının yanında temel gündemlerinin 1 Mayıs olduğunu sözlerine ekleyen Bozgeyik, “ TÜİK verilerine göre 4 milyondan fazla işsiz insan var. Yine genç işsiz oranı her geçen gün artıyor. Kamu emekçileri giderek yoksullaşıyor. 130 bin kamu emekçisi ihraç edilmiş. İhraç edilen 4 bin 500 KESK üyesi hala işlerine geri dönemedi. Barış akademisyenleri üniversitelerden uzaklaştırıldı ve yargılanıyorlar. Demokratik siyaset üzerindeki baskılar her geçen gün artıyor. Cezaevlerinde 7 bine yakın tutuklu tecridin kaldırılması için açlık grevinde olduğu bir dönemdeyiz. O açıdan da biz KESK olarak işsizliğe yoksulluğa, güvencesizliğe teslim olmayacağız. Güvenceli iş, güvenceli gelecek kapsamında demokrasi, barış, emekçilerin kendi özgün talepleriyle Türkiye’deki tüm toplumsal muhalif kesimlerle birlikte Türkiye’nin 81 ilinde birlikte alanlarda olacağımızı belirtiyoruz” diye konuştu.

"KOL KOLA OMUZ OMUZA OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ"

İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Mersin gibi emek yoğunluklu kentlerde tüm meslek örgütleriyle, siyasi parti, demokrasi güçleriyle yoğun bir çaba içerisinde olduklarını dile getiren Bozgeyik, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Biz bu yıl ki 1 Mayıs’ı çok kitlesel bir şenlik havasında herkesin kendi taleplerini açık ifade edebileceği bir platforma dönüştüreceğimize inanıyoruz. O açıdan tüm emekçileri, gençleri, kadınları, yoksulları, işsizleri, AKP’nin baskı politikalarından etkilenenleri, inanç kesimlerini, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünden yana olanları, Ortadoğu ve Türkiye’de barış yanlısı herkesi 1 Mayıs’ta kol kola omuz omuza olmaya çağırıyoruz. AKP MHP iktidar bloğunu daha fazla geriletecek adımları hep birlikte attığımızda başarılı olacağımızı inanıyoruz. Birlikte olursak birlikte dayanışma içerisinde asgari müştereklerde ortak eylemliklerle dayanışma etkinlikleri yaparsak biz Türkiye halklarının bir bütünlüklü olarak bu süreçten kazançlı çıkacağına ve Türkiye’nin de kısa bir sürede demokrasiye evirileceğine inanıyoruz.”