OHAL ve "Başkanlık Rejimi"ne dair hazırladıkları raporu açıklayan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, "OHAL uygulamasının hukuksal sınırları aşılmış, KHK’lar Anayasa Hükmünde Kararnamelere dönüşmüş, Meclis’in yasama işlevi büyük ölçüde sınırlanmış, OHAL dönemi Anayasa’yı askıya alan bir baskı rejimi olarak yaşanmıştır" dedi.
[mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]D[/mks_dropcap]evrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) OHAL’in iki yılının ve başkanlık rejiminin çalışma hayatına etkilerinin kapsamlı bir bilançosunu ve değerlendirmesini içeren DİSK-AR Raporu'nu düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. Düzenlenen basın toplantısına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Cafer Konca ve DİSK Genel Başkan Yardımcısı Çetin Çalışkan katıldı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, raporun özetini sundu. Çerkezoğlu, 12 Eylül 1980 darbesinin sendikal alandaki en büyük mağduru olan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun  15 Temmuz darbe girişimine ilk günden karşı durduğunu belirterek, "Ancak son 2 yıl içinde yaşanan gelişmeler, maalesef demokrasinin temel ilkeleriyle taban tabana zıt bir manzara açığa çıkarmıştır" dedi. İlan edilen OHAL'in dahi amacından saptırıldığını ve Anayasa'nın ihlal edildiğini söyleyen Çerkezoğlu, "OHAL uygulamasının hukuksal sınırları aşılmış, KHK’lar Anayasa Hükmünde Kararnamelere dönüşmüş, Meclis’in yasama işlevi büyük ölçüde sınırlanmış, OHAL dönemi Anayasa’yı askıya alan bir baskı rejimi olarak yaşanmıştır. Bu süreçte Hükümet, KHK çıkarma yetkisini anayasal sınırları aşarak kötüye kullanmıştır ve TBMM’nin iradesini gasp etmiştir" dedi. 2 yıllık OHAL kapsamında 32 KHK yayınlandığı, 150’nin üzerinde yasada değişiklik  ve "OHAL’in ilan edilme amacı ile ilgisi olmayan bir dizi konuda düzenleme yapıldığını" belirten Çerkezoğlu, "Bunlar arasında İşsizlik Sigortası Kanunu’ndan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’na, Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’ndan taşeron işçilerin kadro düzenlemesine kadar çalışma yaşamını ilgilendiren ancak OHAL’in ilan edilme amaçlarıyla alakasız pek çok örnek bulunmaktadır" diye konuştu.
Çerkezoğlu, OHAL koşullarının ağır sonuçlarının raporlarında kapsamlı bir biçimde yer aldığını aktararak, bu sonuçlar şu şekilde özetledi:
135 BİN KAMU GÖREVLİSİ İHRAÇ EDİLDİ
“135 binden fazla kamu görevlisi somut bir delile ve haklı bir gerekçeye dayanmadan, savunma hakkı tanınmadan ve adil yargılanma yolları tıkanarak kamu görevinden çıkarılmış, sadece kamu görevinden çıkarılmakla kalınmamış, ihraç edilenler damgalanmış, emekli ikramiyelerinden mahrum bırakılanlar olmuş, pek çoğunun özel sektörde de iş bulmasını engelleyici uygulamalar söz konusu olmuştur. Ayrıca ihraç edilenlerin pasaportlarına el konularak seyahat özgürlükleri ve bir başka ülkede çalışma hakları da ortadan kaldırılmıştır. Bin 959 DİSK Genel-İş üyesi de KHK ve kayyum marifeti ile işten çıkarılmıştır.
OHAL KOMİSYONU GÖSTERMELİK OLARAK KALDI
OHAL döneminde çalışma hakları KHK ile ellerinden alınan çalışanların, adil yargılanma hakları ve hak arama imkanları da yok edilmiştir. 22 Aralık 2017 tarihinden itibaren karar verme sürecine başlamış olan OHAL Komisyonu ise, 108 bin 905 başvuru almış, sadece 19 bin 500 başvuruyu incelemiş ve bunlardan 18 bin 200'ü için ret ve bin 300'ü için kabul karan vermiş ve göstermelik bir komisyon olarak kalmıştır.
7 GREV YASAKLANDI
Grev hakkı en yaygın ihlal edilen işçi haklarından başında gelmektedir. Bu süreçte 7 grev, ‘erteleme’ adı altında yasaklanmış, 150 binin üzerinde işçinin ekmeği işverenlerin insafına bırakılmıştır. Yasaklanan grevler arasında Birleşik Metal-İş sendikamızın da 3 grevi vardır. Grev ertelemelerinin OHAL uygulamasının bir parçası olduğu bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından defalarca vurgulanmıştır. Şurası açıktır ki grev hakkının fiilen ortadan kaldırılması sadece 150 bin işçiyi ve ailelerini değil, tüm işçilerin ekmeğini tehdit etmektedir.
OHAL bahane edilerek birçok sendikal faaliyet ve işçi eylemi yasaklanmış veya engellenmiştir. Konfederasyon olarak DİSK'in, bölge temsilciliklerimizin, bunun yanı sıra Gıda-İş, Birleşik Metal-İş, Güvenlik-Sen, Limter-İş, Nakliyat-İş ve Sosyal İş sendikalarımızın da aralarında olduğu sendikaların, çalışma yaşamına ilişkin konulardaki bazı basın açıklamaları ve bilgilendirme amaçlı kimi salon toplantıları engellenmiştir. Sonuç olarak OHAL, işçilerin haklarının hukuk dışı biçimde gasp edilmesinin bahanesi haline getirilmiş, ‘OHAL'in millete karşı ilan edilmediği’ iddiası bizzat hükümet tarafından çürütülmüştür.”
"YETKİLER SİYASİ İKTİDARA VERİLDİ"
Çerkezoğlu, gerek OHAL'in kalıcılaşmasını sağlayacak yasa değişiklikleri, gerekse 24 Haziran seçimleri sonrası uygulanmaya konulan "Başkanlık Rejimi"nin hukuka ve demokrasiye dönük ağır hak ihlallerinin devam edeceğinin göstergesi olduğunu dile getirdi. Çerkezoğlu, “Valilere kente giriş-çıkış yasağı yetkisinden gözaltı sürelerinin uzatılmasına, kamudan ihraçlardan pasaport iptaline kadar OHAL'siz OHAL anlamına gelen demokratik hak ve özgürlükleri sınırlayan geniş yetkiler siyasi iktidara verilmektedir” diye konuştu.
Yeni sistemle TBMM'nin yetkilerinin sembolik hale geldiğini sözlerine ekleyen Çerkezoğlu, “Bakanlar Kurulu ve Başbakanlık ortadan kaldırılmış ve Cumhurbaşkanı tek başına tüm yürütme yetkisine sahip hale gelmiştir. Bakanlar ve Bakanlıklar Cumhurbaşkanına bağlı idari birimlere dönüşmüş, bakanlar siyasi yetkileri olmayan bürokratlar haline gelmiştir. Yargı organlarının da büyük ölçüde Cumhurbaşkanı tarafından atanan üyelerden oluşması nedeniyle zaten sınırlı olan yargı bağımsızlığı da tamamen kalkmıştır. Türkiye'nin 1876'dan bu yana uygulamaya çalıştığı parlamenter rejim ve sınırlı ölçüde de olsa uygulanan güçler ayrılığı ilkesi ortadan kalkmıştır” şeklinde konuştu.
"YENİ REJİMİN ÇALIŞMA HAYATINA ETKİLERİ"
Çerkezoğlu, yeni rejimin çalışma hayatına etkilerini ise şu şekilde sıraladı:
 “* Yeni rejimde cumhurbaşkanı çalışma hayatı dahil pek çok konuda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK), Cumhurbaşkanlığı Yönetmeliği ve Cumhurbaşkanlığı Kararı ile tek başına düzenleme yapabilecek.
* TBMM'nin bazı yetkilerini CBK ile kullanabilecek olan Cumhurbaşkanı, çalışma hayatını ilgilendiren konularda da düzenleme yapabilecek ve karar alabilecek. Cumhurbaşkanı temel hak ve özgürlükler, kişisel ve siyasal haklar dışında kalan çok sayıda konuda geniş yetkilere sahip. Ayrıca tek başına OHAL ilan edebilecek.
* Cumhurbaşkanı asgari ücret tespit komisyonunun yapısını istediği gibi değiştirebilecek.
* İşsizlik sigortası kaynaklarının kullanımında geniş yetkilere sahip olacak.
* Bugün işçilerin sırtına yüklenen vergi ve harçların kanunlarda öngörülen alt ve üst sınırlar arasında artırılması konusunda yetkili olacak.
* Cumhurbaşkanı grev yasaklarına karar verebilecek ve grevleri tek başına erteleyebilecek.
* Doğrudan Cumhurbaşkanına bağlı ve onun talimatıyla çalışacak olan Devlet Denetleme Kurulu'na sendikaları, meslek odaları ve dernekleri inceleme, soruşturma ve yöneticilerini görevden uzaklaştırma yetkisi verilmiştir.
* Bütçesi işçilerden ve onlar adına kesilen primlerden oluşan Sosyal Güvenlik Kurumu'nu Sayıştay denetiminden çıkarmayı hedefleyen düzenleme yapılmıştır.”
“Bu rejim, cumhurun çok büyük bir çoğunluğuna zararlıdır” diyen Çerkezoğlu, son olarak şunları söyledi: “Böylesi bir rejimde işçilerin haklarını, çalışma ve yaşam koşullarını savunmak ve geliştirmek daha da zorlu bir mücadeleyi gerekli kılmaktadır. Biz DİSK olarak, birlik, mücadele ve dayanışma bilinciyle böylesi bir mücadeleyi örgütlemeyi tarihsel bir görev olarak görüyoruz. Kurulduğu günden bugüne kadar, devletten, sermayeden ve siyasi partilerden bağımsız olarak işçilerin haklarını savunmayı ilke edinen DİSK, emek ve demokrasi mücadelesinden asla geri durmayacaktır.”