14 Temmuz'da "İçerden bilgi alarak işlem yapma"nın artık cezalandırılmayacağını açıklayan Sermaye Piyasası Kurulu, sermaye çevreleri ve iktisatçılardan gelen tepkilerin ardından, kararını geri çekti.
[mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]S[/mks_dropcap]ermaye Piyasası Kurulu'nun Cumartesi günü aldığı, "Piyasa Bozucu Eylemler" ile ilgili karar, "İçeriden bilgi alarak işlem yapma"nın artık serbest olduğu yönünde değerlendirilmişti. Diğer ülkelerin suç saydığı bu düzenlemenin neden yapıldığı konusunda SPK tarafından yapılan açıklamada, "“...payları Borsa İstanbul A.Ş.’de işlem gören şirketlerin paylarının ve yatırımcılarının desteklenmesi..." ifadeleri kullanılmıştı. Sermaye çevreleri ve iktisatçılardan gelen eleştirilerin ardından SPK, yaptığı son toplantıda kararı geri çekti. İktisatçı ve Özgürlük Araştırmaları Derneği Ekonomik Özgürlükler Merkezi üyesi Enes Özkan'la SPK'nın aldığı kararı ve sonuçlarını değerlendirdik. "MANİPÜLASYONDAN SONRA EN ÖNEMLİ SUÇ OLARAK GÖRÜLÜYOR" Kararın çıktığı ilk günden bu yana ekonomi çevreleri tarafından anlamlandırılmaya çalışıldığını belirten Özkan, "İçsel bilgiye sahip olanların hisseler üzerinde bu denli etkisi olması küresel borsalarda manipülasyondan sonra önemli suçlardan biri olduğu biliniyor. Haliyle herkesin kafası karıştı ve bu anlamsız değişikliği anlamlandırmaya çalıştı. Çünkü bunun yapılabilmesini bırakın lafının bile edilmesi inanılmaz bulundu. Tabii yapılanı anlamlandırma çabaları sonuca ulaşmadı" dedi. BÖYLE BİR PLANIN VAR OLMA İHTİMALİ DAHİ ÇOK KORKUTUCU SPK'nın, karar alma gerekçesi olarak "Şirket payları ve yatırımcılarının desteklenmesi"ni göstermesinin makul olmadığını belirten Özkan, "Şirket sahiplerinin, akrabalarının veya yöneticilerinin şirketlerinin hisse senedini almaları zaten serbest. Peki, neden böyle bir karara ve sonrasında böyle bir açıklamaya ihtiyaç duyuldu? Düşüşe geçen hisse senetlerinin, şirket sahiplerine baskı uygulanarak aldırılması suretiyle borsa endeksinin düşüşünün sınırlandırılmasının amaçlandığı kulaktan kulağa yayıldı. Böyle bir planın var olma ihtimali dahi çok korkutucu. Sonuçlarının hem kısa hem uzun vadede çok vahim olacağını görmek zor değil." ifadelerini kullandı. "GÜVEN UNSURUNUN PİYASALAR AÇISINDAN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLAMALILAR" Daha önce de şirketlerin 3. kişiler vasıtasıyla alım yaptığının bilindiğini belirten Enes Özkan şunları söyledi: "Bu noktada öyle bir yasağın varlığı, bazı sıkıntılı durumları engellese de, bir güven illüzyonu oluşturuyor.  Yani bir yasak olduğu için olduğu için o yasağın delinmediğine güvenmemiz bekleniyor. Fakat herkesin bildiği gibi, hayatın her alanında, her zaman ve zeminde yasakların birçoğu deliniyor. Insider trading yasağının delinmesi durumunda ise kaybeden çoğunlukla küçük yatırımcı oluyor. Bu tebliğin belki de tek olumlu yanı bu güven illüzyonu konusunun dile getirilmesi olabilir. SPK’dan ve kanun koyuculardan beklenenin güven unsurunu zedeleyen bu gibi düzenlemeler yapmak yerine, tam tersine güven illüzyonunun dahi ortadan kaldırılmasının sağlanmasına yönelik önlemleri almak olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bilanço raporlama yöntemlerinin geliştirilmesi ve yatırımcılara yönelik şeffaflığın olanca hızıyla artırılması bu önlemlerin başında geliyor. Umarım SPK yaşananlardan ders alır ve “güven” unsurunun finansal piyasalarda ne kadar önemli olduğunun farkına varır. Bu gibi kritik kurumların yaptıkları her açıklamada doğru dili kullanması ve sadece kararlarını değil,  kararlarının gerekçelerini, öngörülen sonuçlarını da açıklamaları gerekiyor. Buna dikkat edilmediğinde yaşanan tek şey zaman kaybı oluyor"